Sıcak перевод на английский
31,602 параллельный перевод
Aynı yatakta yatarsak daha sıcak olur diye düşündüm.
I thought I'd be warmer if we slept in the same bed.
Evdeki sıcak havayı hissedebiliyorum.
I can feel warm air in the house.
Batan bir gemide değil ; büyük, sıcak, güzel bir evdeyiz ve hayatımız güzel.
We are not in a sinking ship. We are in a big beautiful warm house, and we're all fine.
Dr. Masters'ın renk paleti sıcak mıdır, soğuk mudur?
And is Dr. Masters'color palette warm or cool?
Ben de bahsi senin için sıcak tutuyordum.
I've been keeping your stake warm for you.
Pekâlâ, üstlerim tahminlere sıcak bakmazlar.
OK, well, my superiors frown upon hunches.
Bir yıldır ilk defa sıcak bir yatağım olmuştu, ama bir hafta kadar sonra değişti.
I HAD A WARM BED TO SLEEP IN FOR THE FIRST TIME IN A YEAR, BUT AFTER A WEEK OR SO, SHE CHANGED.
Bence sıcak bira aşamasını geçtik artık.
You know what? I think we've just blown past "warm beers."
Sutyenime koyduğum ravyoliyi sıcak tutuyor.
Well, it is warming up the ravioli I put in my bra.
Yardım etmeye sıcak bakıyorum.
Leaning towards helping.
Daha sıcak olmadığına şaşırdım.
I'm surprised it's not hotter.
Pekala, sıcak ve lezzetli pastırmalar geliyor
Okay, here comes that hot, delicious bacon.
Sana sıcak çikolata getirdim.
I brought you hot chocolate.
- Biliyorum çok sıcak!
- Every table's been fired!
Sıcak bir yer istedin.
You wanted a place with warmth.
Wayward Pines'ta bir parça taze, sıcak çikolatalı tatlı gibisi yok.
Nothing says Wayward Pines like a piece of fresh, warm fudge.
Irak'taki sıcak hava çok farklı, değil mi?
The heat in Iraq..... it's different, no?
Sıcak'Lanta.
Hot'Lanta.
- Biz sıcak hellscape gidiyor?
- We going to a warmer hellscape?
Orada bir şişe sıcak su ayarlanacak efendim.
I've arranged for there to be hot water bottles, sir.
- Hâlâ sıcak tutmak mı istiyorsun?
- And you still want to keep him warm?
Bal, ardıç meyvesi.. biraz sıcak süt ve.. tüm ilginizi verin.
Honey, juniper, a little warm milk, and your very best attention.
En azından, Trenwith'den daha sıcak.
At any rate, it's warmer than Trenwith.
Bizi güvende, tok ve sıcak tutmak için yaptığı tüm şeylerin listesine mi ihtiyacınız var?
Do'ee need a list of all the things she do to keep us safe and fed an'warm an'fitty?
Sen onu sıcak ve hareketsiz tut.
You keep her warm and still.
Sıcak yağ masajına ihtiyacınız var gibi görünüyor.
You look like you could use a hot oil massage.
Gece bu oda soğuk olur ama seni sıcak tutacak pek çok kürk var. Ve sana banyo yaptırıp temiz kıyafet bulmalıyız, tamam mı?
It gets cold in this room at night, but you have plenty of furs to keep you warm, and we shall find you a bath and some clean clothes, yes.
Ama valinin sıcak ve güvenli kuş tüyü yatağını tercih edeceğini düşünüyorum.
But, I suspect you would prefer the warmth and security. Of a governor's feather bed.
Ama elbette en içten teşekkürüm, en sıcak teşekkürüm en iyi arkadaşım olan kişiye aşkıma ve artık, bunu söylemekten onur duyuyorum, karıma.
But, of course, my most heartfelt thanks, my warmest thanks, are to someone who's my best friend, my lover and now, I'm honoured to say, my wife.
Savcıyla konuştuk bile, hızlı bir kasti cinayet itirafı alırsak ölüm cezasını masadan kaldırmaya sıcak bakıyorlar.
We've already spoken to the district attorney's office, and they're willing to take death off the table if we get a quick confession to Murder One.
Teşekkür ederim, benim için sıcak tutmuşsun.
Thank you for keeping it warm for me.
Ayrıca şanslı bir çocuk için Julio sıcak su, yemek, yatacak yer, temiz kıyafetler ve en önemlisi güvenebileceği biri demek olacak.
And, you know, to some lucky kid, He would mean a-a shower and a place to eat and shelter And clean clothes and, most importantly,
Bu sıcak karşılamayla beni onurlandırdınız.
I'm honored by this warm welcome.
Burası sıcak oldu.
It's getting hot out here.
Bir şeyler öğrenmek için vaktiniz sınırlı. İstediğiniz uzmanlık alanına sıcak ve rahat bir yatakmış gibi sokuldunuz.
You have a short time to learn here, people, and you've snuggled up to your specialties like a warm, comfy bed.
Hala sıcak.
Mm. It's still warm.
Hala çok sıcak.
Aah! Aah! Still too hot.
- Tarçınlı sıcak çikolatayı sevmediğimi biliyorsun.
You know I don't do hot cocoa with cinnamon.
Günaydınlar, Bayan Pearson, Bay Specter sizlere sıcak havlu ikram edebilir miyim?
Good morning, Ms. Pearson, Mr. Specter, can I offer either of you a hot towel?
Huzur Getiren, küçük sıcak ellerimdeydi!
I had Peacemaker in my hot little hand.
Sıcak hava.
Warm air.
- Çok sıcak ama.
- It's really hot.
Evimde sana çakılmasının sebebi benim ve seni korumak için burada kalacağım.
It's my fault you got nailed in my apartment, and I'm staying here to protect you.
Uçağı havaya uçurup, 238 suçsuz insanla beraber yeri çakılmasına neden olan o bombanın yaratıcısı.
The one who actually made the bomb that took down the plane with 238 innocent people on board.
"O bıçak değil, bu bıçak."
"That's not a knife ; this is a knife."
Sanki o bir bıçak değil.
It's like... that's not a knife.
Bu bir bıçak değil.
That's not a knife.
Bu bir bıçak.
That's a knife.
Siz evini ararken Dedektif Hudson'ın yaralarıyla eşleşen üzeri kurumuş kanla kaplı bir bıçak bulursanız başka tabii.
Unless, in the search of his apartment, you guys found a knife matching up to Detective Hudson's wounds, hopefully with dried blood on it?
Evet, ve duvara sıkışmış bir bıçak var.
Yeah, there's also a knife stuck in the wall.
Birisi içinde çakıltaşı şekerli olan bir kaşık bırakmış.
Someone left a spoon with some rock candy in it.