Sıf перевод на английский
63,220 параллельный перевод
Belki de sıfırdır, ne dersin?
Or could it be a zero?
- Sıfır mıymış, altı mı?
- So, a zero or a six?
Sıfırı tükettin artık!
You're tapped out.
JANUS : Mutabakat, Eros'un bir test olması Yeni bir Mars sıfır atalet sürücüsü.
The consensus, is that Eros was a test of a new Martian zero-inertia drive.
Anladığımız kadarıyla bu parça, sürekli akış halindeki sürtünmesi sıfıra yakın bir maddeden yapılmış.
As far as we can tell, the shard is made of near-frictionless material that's in a constant state of flux.
Sıfır yer çekimde çektiğim efsanevi fotoğrafları kaybettim.
Missing out on some epic zero gravity flight photos.
Yok canım- -
It's f- - Wow.
Süper kahraman filminden fırlamış gibiydi.
It was straight out of some superhero movie.
- Kız daha 17 yaşında... Bağışıklık sistemi çok zayıf.
- She's a 17-year-old kid, with a very weakened immune system.
Benim fikrim değil, gerçek...
It's not my opinion, it's a f...
- Kız mahvolmuş, orta sınıf anne ve babasını kızdırmak isteyen biriydi.
- She was a messed-up, middle-class kid wanting to piss off Mummy and Daddy.
Şimdi fırsat varken bunu kullanmak istiyoruz.
Now it's here and we just want to use it.
Rocinante fırlatmaya hazır mısınız?
Rocinante, are you ready for launch?
Dünya nükleer cephanesinin yarısını az önce fırlattı. Sanırım hedeflerinde Eros İstasyonu var.
Earth just launched half her nuclear arsenal, and I'm guessing they just target-locked Eros Station.
İşte o da tam böyle bir fırsat bekliyordu.
This is exactly the kind of opportunity he's been waiting for.
Sınıfının önünden geçip dururdum hep, sırf bir an görebilmek için.
Would walk past her classroom over and over again, just to catch a glimpse.
Bu bir meditasyon sınıfı. Tedirginlikten arınmaya ve yargılayıcı iç sesimizden kurtulmaya odaklanıyoruz.
This is a meditation class focused on letting go of anxiety... and detaching from our inner judgmental voice.
- Kıskançlık hep zayıf noktam olmuştur.
Jealousy's never been my strong suit.
Işığın Tanrısı bunu da kulağına fısıldadı mı?
Did the Lord of Light whisper that in your ear?
Yaklaşan fırtına karşısında son umut.
Last best hope against the coming storm.
Fırlayın ahali!
It's Go-time, everyone.
Al sana fırsat.
Well this here's your time.
Telkinin gücü ve doğru kulaklara fısıldama sanatı işte.
It's all about the power of suggestion. And whispering in the right ears.
Kulağına fısıldamama izin ver.
Let me whisper it in your ear.
Size seslenmeye geldim Gotham'ın yönetici sınıfı.
I've come to address you, the ruling class of Gotham.
Fısıltı Çetesi denilen Ukraynalı bir kaçakçılık örgütü sayesinde.
Ukrainian smuggling firm called the Whisper Gang.
O zayıf, Bruce fakat sen değilsin.
He's weak, Bruce, but you are not.
- Bu şekilde değil. Pekala tek yol bu, Jim. Sadece fısıltıları dinle.
Well... this is the only way, Jim.
Doğu mezbahasında buz fırtınası ve ateş topu ihbarı yapılmış.
- Do you think maybe...
- Siz ne fısıldıyorsunuz öyle?
Nothing.
İkiniz haftalardır ergenler gibi fısıldaşıyorsunuz.
Did you really think I wouldn't figure it out?
Ama bir gelirin olsun istersin. Ayrıca sürekli operasyonumuz için STAR Labs'e bir kılıf bulmalıyız.
What you want is an income, and we collectively need a cover for S.T.A.R. Labs for our continued operation.
- Birinci sınıf bir pislik gibi davrandın.
Yeah, you were a world-class jerk.
- Birinci sınıf bir pislik olman mı?
Because you are a world-class jerk?
"Sen var ya H.R., bir kovboya kum fırtınası sırasında kum satabilirsin." - Kapuçino?
"Why, H.R., you could convince a cowboy to buy dirt in a sandstorm." Cappuccino?
Felsefe Taşı'nı Hız Gücü'ne fırlattığımda yanlışlıkla geleceğe gittim.
When I threw the Philosopher's Stone into the Speed Force, I accidentally ran to the future.
Herkesin bir zayıf noktası vardır.
Everybody's got a weakness.
Felsefe Taşı'nı Hız Gücü'ne fırlatınca yanlışlıkla geleceğe gittim.
When I threw the Philosopher's Stone into the Speed Force, I accidentally ran into the future.
O elindekini duvara fırlatmayacak mısın?
You're not gonna throw that over there?
Bu çeşit bir fırlatıcıda füze patlamaz.
It's okay, with this type of launcher, you won't set off the nuke.
Uzaya fırlatmak gibi bir şey bu.
That's like throwing it into outer space.
Evet, Savitar hızla geçiyormuş gibi. Fırtına gibi.
Yeah, it's like Savitar speeding through, like, a storm.
Hayır, fırtına değil o.
No, it's not a storm.
Jesse, zırhının altında zayıf bir noktası olmalı.
Jesse, he's vulnerable somewhere under the suit.
Her fırsatta yerini vibelamaya çalışıyorum.
Every chance I get, I try to vibe where she is.
Üçüncü sınıfta, sınıf hamsterının adını ne koymuştun?
In the third grade, you renamed the class hamster to...
Pek keten giymeye fırsatım olmuyordu.
Well, it's not often I get to break out the linen.
Sıfır.
Nada.
19 yaşında, Malibu Üniversitesi birinci sınıf öğrencisi.
19-years-old. Malibu State freshman.
Ya kendi yüzünüzü kesersiniz ya da Malibu Üniversitesi'nden masum 1. sınıf Rick Cormier zehirlenme sonucu ölür.
You can either... carve up your own face, or... Rick Cormier, an innocent freshman at Malibu State, will die of poisoning.
Ve ikinci olarak istesem bile o saatte ona mail gönderemem çünkü İngilizce sınıfında yardımcı asistanlık yapıyordum.
And secondly, I couldn't have e-mailed him at that time even if I wanted to. I was T.A.ing a class.