Sıçan перевод на английский
225,091 параллельный перевод
Geçebileceğimiz son kat buydu, motor infilak etti.
That's the last floor we can bust through... engine's blown.
- Bill, canını sıkmasına izin verme.
Bill, don't let him upset you.
Sanki bir kasırganın ortasında tutunmaya çalışıyorum. - Ama sonsuza kadar tutunamam.
It's like I'm hanging on in a hurricane, and I can't hang on forever.
Elimden gelen bu, o yüzden yapacağım.
It's the best I can do, so I'm doing it.
Ama elimden gelenin en iyisi bu ve ben bunu yapacağım.
But it's the best I can do, so I'm going to do it.
Olabildiğince sıkışın, tek bir sefer hakkımız var.
Squeeze as many in as you can, we only get one trip.
Atomlarla ilgili hepsi, istediğin gibi dizilimlerini değiştirebilirsin.
It's all just atoms, you can rearrange them any way you like.
Weckler'ın kızını takip edelim, bakalım konuyu aydınlatacak mı?
Let's track weckler's daughter down, see if she can shed some light.
50 binin tamamı olmak zorunda yoksa yapabileceğim hiçbir şey yok.
It's got to be the full 50, or else there's nothing I can do.
Eğer vermeye niyetin yoksa bana lanet olası bir kutup ayısı da teklif edebilirsin.
You can offer me a goddamn polar bear if you never plan on giving it to me.
Kendinden geçmiş, uyandıramıyorum.
He's passed out. I can't wake him up.
Kameraları geçebiliriz, sıkıntı yok.
We can get past the cameras. It's fine.
Onu çağıramazsın çünkü o öldü.
You can't summon her, because she's gone.
Alice'in ruhsal bedeni, ruhu huzurlu değil ama olabilir.
Alice's Ka, her soul, is not at rest, but it can be.
Yanlış giden ne olabilir hayal bile edemiyorum.
I can't imagine what could possibly go wrong.
Ben senin hayatın değilim. Eminim ki o sıkıcı Lorialı sürtükler beni görünce kendilerini tatmin ederler. Çünkü çok akıllı ve... özgürlüğüne düşkün bir kadınım.
I'm not your sweetheart, and I'm certain that I can bang circles around your boring little Lorian hoes,'cause I'm a very smart, very liberated woman, and when I set my mind to something,
"Şu an rahatsız etme. Canım çok sıkkın" dedi.
"Don't bother me, because I'm too crazy right now."
Oğlun canına susamış... ve benimle bir daha uğraşırsa... onu memnuniyetle öldürürüm.
Your son has a death wish, which, if he messes with me one more time, I'm happy to fulfill.
Senin yaptığını geri alabilecek tek kişi sensin.
If there's anyone who can undo your work, it's you.
Burada ne olduğunu biliyorsundur... ya da orada ne yaratabileceğimizi.
I think you know what's inside there... or rather, what we can create inside there.
Başka bir diyarda bize yardım edebilecek biri var... Kurtarıcı denilen cesur bir kahraman.
There's someone in another realm who can help us... a brave hero called The Savior.
Fıçı fıçı böcek ilacı nasıl bulunur ki?
Where's a 40-foot can of Raid when you need it?
Şimdi, bakalım Kurtarıcı'ya ulaşabilecek miyiz.
Now, let's see if we can reach this Savior.
Bana kalırsa, bu daha yeni acı çekmeye başladı.
As far as I can see, this one's just begun to suffer.
Canı elinden gitmek üzereyken, geçiş kapısı... sevgili annenin geçebileceği kadar açıldı.
As her life ebbed away, the portal opened just enough to allowed dear old Mum to slip through.
Herkes sakin olup söyleyeceklerimizi dinlerse kimsenin canı yanmayacak, tamam mı?
If everybody stays calm and listens to what we have say, nobody's gonna get hurt, okay?
Önemli olan budur ; zorundaysak her şeye katlanabileceğimiz.
That's the part that matters... How we can bear anything if we have to.
- İncil'in güzelliği, her birimize ışık tutabilmesi.
The beauty of the Gospel is the meaning can be clear - to each of us...
Aynen dediğimi yapın, kimsenin canı yanmasın, tamam mı?
Do exactly as I say and nobody's gonna get hurt. Okay?
Aynen dediğimi yapın, kimsenin canı yanmasın, tamam mı?
Do exactly as I say, and nobody's gonna get hurt.
Bir erkek bana gönül bağladığında bunu bilebilirim.
Well, I can tell when a guy's got a crush on me.
Yapamam, yapamam, dayanamam.
I can't, I can't. It's too much.
Yani onu sıkıştırırız.
- So we can squeeze him.
Yanlarında onu kullanabilecek bir bilim adamı varmış.
They have scientists who can do something with it.
Diğer polisler onu yakalayabilirler.
There's plenty of other marshals that can track him down.
Eğer olması gerektiği gibi ölürse artık kimseye zarar veremez.
He can't hurt anyone else if he's dead, like he's supposed to be.
Bak Wyatt, ben... bunun nasıI olduğunu tahmin bile edemem... bu sadece...
Look, Wyatt, I... can't even imagine what it's like to...
- Elimden geldiğince çok çalışıyorum.
- I'm working as hard as I can.
Yanlış ellere geçerse, çok tehlikeli olabilir.
It can be a very dangerous thing in the wrong hands.
Bay Carsen ve Bay Stone'daki izlerden yararlanarak bir panzehir yapmaya çalışabilirim ama bana Cyndi'nin kokusundan bir numune getirebilirseniz, bunu hemen hallederim.
I can try to make an antidote from the trace readings I get from Mr. Carsen and Mr. Stone, but if you can get me a pure sample of Cyndi's fragrance, I can do this in no time.
Ezekiel, sen parfümden bir numune almaya çalış ki Jenkins panzehir yapabilsin.
Ezekiel, see if you can track down a sample of the fragrance so Jenkins can make an antidote.
Kapı, içeriden sürgülü. Yâni odanın sıcaklığını sünek-gevrak geçiş sıcaklığının altına indirirsek, metal kristal ağının en zayıf bağları zarar görebilir ve kırılacak duruma gelebilir.
Well, the door's latched from the inside, so... if we can lower the temperature of the room below the ductile-brittle transition temperature, the weakest bonds of the metal crystal lattice should become sus...
Yenilenmesi gerek. - Bunu yapabileceği tek yer orası.
He has to regenerate and that's the only place he can do it.
Reggie Green. Sonunda büyük bir eylem çağrısının merkezinde fakat aramalarına bile cevap alamıyor.
[cell phone vibrating ] [ narrator] Reggie Green... finally at the center of a grand call to action, and yet he can't even get his calls returned.
Yapabileceğin başka bir şeylerin daha olduğuna eminim.
I'm sure there's something else you can do.
Silvio, çeneni kapatır mısın?
Silvio, can you shut up?
- "Çeneni kapatır mısın lan?" dedim.
I said, can you shut the fuck up?
Uyuduğunuz zaman tavanda farların ışıklarını görebiliriz.
And you can see headlights stream across the wall when you sleep?
Hemingway'in kedilerinden birini sevebilirim!
And I can pet one of Hemingway's cats!
Farkı anlayamamamız gerçekten üzücü.
It's kind of sad we can't tell the difference.
Mike, ocakta işler nasıl?
Can't wait. Uh, so, Mike, uh, how's things at the quarry?