Takeaway перевод на английский
144 параллельный перевод
Hemen caddenin sonunda Çin Yemeği satan harika bir yer var, bilirsiniz.
There's a marvellous Chinese takeaway just at the end of our street, you know.
Evet, tam 600 sayfaydı. Kitaptan anladığım en işe yarar bilgi gizemli biri olduğu.
Six hundred pages and the big takeaway is he's enigmatic.
Vay canına, bir kızıl derili al-götür yemeği!
Wow, an Indian takeaway!
Tabiî ki kendi restaurantımızı açacağız.
We'll start our own takeaway of course.
Yoksa hazır yemek mi söylemek istersin?
Unless you fancy a takeaway.
Bilmem, bu aklımın ucundan geçmemişti.
Oh, I don't know. I live over a takeaway.
HiCKiMSE BABANIN GELECEKTEKi LiSTEDEKi YERiNi ALMAYACAK MERAK ETMEYiN.
No one is trying to takeaway your daddy's future place in the hall.
Çin yemeğine veya elini tutacak birine ihtiyacın olursa, beni ara.
KATE, IF YOU NEED ANYTHING LIKE, YOU KNOW, CHINESE TAKEAWAY OR SOMEONE TO HOLD YOUR HAND, THEN GIVE ME A CALL, YEAH?
Olmazsa eve servis isteriz.
Or we could always order takeaway. Hm.
Paket yaptırırız artık.
We'll get a takeaway.
Yemek sparişiniz.
Takeaway delivery
Vejetaryen olup Arap lokantası açtım diye, mirasından reddettin beni. Ondan sonra hiç ayak basmadığın lokantama gelip... o lanet olası hırsını tatmin etmek istiyorsun.
You took me out your will because I'm a vegetarian and run an Arabian takeaway then you come to my place, where you never set foot before to satisfy your goddamn greed.
Manhattan'daki McDonald's'ların sadece yarısının duvarında bilgi var. Bazılarında küçük broşürler var. Dörtte birinde hiç bilgi yok.
Only half the McDonald's in Manhattan had the nutrition info posted on the wall, some had the takeaway nutrition charts, and one in four had no information whatsoever.
Yanımda götürebileceğim bir broşür yok mu?
You don't have one that I could take with me, like a takeaway?
MoguI Prince Takeaway.
Mogul Prince Takeaway.
Neasden'deki bir adreste, MoguI Prince Takeaway'de de bir arama kaydedildi.
One call to an address in Neasden, the Mogul Prince Takeaway, logged.
DL'den MoguI Prince Takeaway'e yapılmış, telefon konuşması kaydedilmiş.
A phone call was logged from DL to Mogul Prince Takeaway.
Paket servis ister misin?
D'you fancy a takeaway?
Pizza ve kadın iç çamaşırları?
Takeaway pizzas and ladies knickers?
Neden sandviç söyledin? "
'Why are you ordering takeaway? '
Kalitesiz yemek, kalitesiz dedektiflik dizisi, kalitesiz cinsel birleşme.
'Low-quality takeaway, 'Iow-quality detective drama, low-quality sexual intercourse.'
Senin açından çok etkileyici bir sayı.
That's a mighty impressive takeaway on your part.
Çinli bir kuryeye beş pound verdim birinin attığı eski bir halı olduğunu söyledi.
Five quid and a Chinese takeaway says it's just an old carpet someone's dumped.
- Paket olsun.
- Takeaway.
- Sipariş verelim, ne istersiniz?
- Takeaway. What do you reckon?
Uyuyarak, çalışarak bir hayat yaşadın. TV izleyerek, kira ve vergi ödeyerek hazır yemekler yiyerek. Doğum günleri ve Noeller görüp yılda iki hafta tatile çıktığın bir hayat.
Oh, you've had a life of work and sleep, telly and rent and tax, and takeaway dinners, all birthdays and Christmases, and two weeks'holiday a year, and then you end up here.
Sanırım restorandan yemek söylemek söz konusu bile değil.
I suppose a takeaway is out the question.
Hiçbir şeyi, sadece dışarıdan yemek istedim.
Nothing, I just fancied a takeaway.
- Bay Shilling'e bir paket var.
- Takeaway for Mr. Shilling. - Thanks.
Kendime paket servis söyleyeceğim.
I'm gonna get some takeaway.
Bret, Hint yemeği siparişi vermiş olabilir mi?
Bret, does she run an Indian food takeaway?
Bir paket alalım mı?
Get a takeaway?
Bence buradan o kadar da özel olmadığımız sonucunu çıkarmalıyız.
And so, you know, I think the takeaway is that, honestly, we're not that special.
Bir tek pizza alıp döneceğiz, Don.
We are only going to pick up a takeaway pizza, Don.
Yemek siparişi verelim.
Get a takeaway.
Durun tahmin edeyim... Pizza, yine!
Let me guess... takeaway pizza?
Gidip mağazadan aldığınız gerçek olanlarından değildi ancak deniz kabuklarından, meşe palamutlarından, ponponlardan ve Cuma akşamlarının eve servisinden arta kalan tavuk kemiklerinden kendi başına yaptığı sahte olanlardandı.
They weren't the real ones you bought in the shops but fake ones she had to make herself from shells, gumnuts, pompoms and the chicken bones salvaged from Friday night's takeaway.
Hata yaptığında kendine karşı dürüst ol. Alınacak ders olabilir.
Stay honest with yourself when you know you're making a mistake and there might even be a takeaway.
Artık dışarıdan söylemek yok.
Don't eat takeaway any more.
Kabul görmeyecektir. Cardoza hâlâ kirli bir polis.
The takeaway will be, cardoza's still a dirty cop.
Joe'nun Miami'deki yerinde yapılan paket servisiydi.
Well, the best fried chicken I ever had was the takeaway at Joe's stone crab in Miami.
İşe yaradığından emin değilim.
I'm not sure that was the takeaway.
Bir şeyler mi ısmarlasak?
Er, shall we get a takeaway?
Restoranta sipariş vereceğim.
Oh, I'm gonna order a takeaway.
- ve genel özet ise... daha fazla kurtarma yok.
- We did. - And the takeaway is... No more bailouts.
Sana Çin yemeği getirdim.
Alright, I got Chinese takeaway for you!
Restorana gidip Kenny'ye soramam.
I can't go down to the takeaway and ask Kenny.
Karnın açsa dolapta Tayland yemeği var.
There's some Thai takeaway in the fridge, if you're hungry.
George cidden öğlen yemeğinde canını sıkan en önemli şey bu mu?
Really, George? That was your big takeaway from lunch?
Belki paket servis yaptırırım.
Maybe just get a takeaway.
Yemek söyleyelim en iyisi.
We should get a takeaway.