Takıp перевод на английский
4,760 параллельный перевод
Bak ne diyeceğim sizin elemanlar Tony Bennett maskesi takıp soygun yaparsa gel ve beni gör.
I tell you what your guys start pulling heists with Tony Bennett masks you come and see me.
Bunları takıp iş başına geçin hadi.
Just pin these on and get to work.
Bir bakmışsın kovboy şapkası takıp küçük bir bisiklete binmiş kıçım acıyor diyen şişman bir herife dönüşüvermişsin.
Next thing you know, you're a fat dude on a little bike with a cowboy hat on talking about, "My ass hurts."
Gardımı indirmem için bekleyeceksin, sonra kafamı kesip, maske takıp Sam'in odasına girip ona çakmaya mı çalışacaksın?
Wait for me to let down my guard and then cut my face off and wear it as a mask so that you can sneak into Sam's room and try and hump her?
Takıp takmadığımı nereden biliyorsun?
How do you know it was me?
Onu peşine takıp şehirden çıkarmanı istiyorum.
I need you to lure it out of the city.
Oğlum, benim gaz maskesi takıp mafyalarla boş hapları silip süpürmüşlüğüm var.
Dude, I've gobbled blank pills knocked out by rudeboys in gas masks.
Bunu kafasına takıp, orada kalıp kavga etmesini istemiyorum.
I don't want him getting it in his head to stay there and fight.
"Emmet'ın Gökdelende Rezistans Parçası'nı Japoştırıcı'ya takıp dünyayı kurtarma planı."
"Emmet's plan to get inside the Tower... put the Piece of Resistance on the Kragle... and save the world."
Talimatlar basılırken Wyldstyle'la Japoştırıcı'yı bulup o şeyi üzerine takıp evreni kurtaracağız.
Then once the instructions are printed... Wyldstyle and I will enter the Kragle room... place the thing on the other thing... and save the universe.
Rüzgar montu ve havalı gözlükler takıp kapıları çarpıyor olman gerekmez miydi?
Shouldn't you be wearing a windbreaker, cool sunglasses, smashing down doors...
Bunu da, beline silah takıp bizi tehdit etmeye göndermişler.
They sent him. He threatened us with a gun.
Fularını takıp şiir dinliyorsun.
Wearing your poetry scarf and everything.
Tokayı takıp, Sarah'ı havaya sokuyor mu diye bakacağım.
I'm gonna wear it and see if it puts Sarah in the mood.
Onlarsa çingeneler gibi zil takıp oynayacaktır.
They'll be dancing like gypsies.
Takım giyen her erkeğe göz kırpıp eteğimi kaldıracağımı mı?
Any man in a suit and I'll flutter me eyes and lift me skirts?
Öyleyim. Yalnızca bildirimlerinize takılıp kaldım efendim.
I am, I just got caught up in all your... declarations, sir.
Yanında bir kadın kolyesi, dikkatsizce bir kenara koyulmuş bir erkeğin kol düğmelerine takılıp, dolaşmış.
Beside it, a woman's necklace, carelessly cast aside, tangled and tumbled with a man's cuff links.
Takımı toplayıp onların ödlerini koparmak.
Gathering my team and putting the fear of God in them.
Ama biz çift taraflı alfa gibiydik, birbirimizi tamamlayıp, bir takım gibi çalıştık.
But we've made it work as dual alphas, complementing each other and working as a team.
Düşmanının bir adım önünde olmak için ifadesiz bir yüz takınıp birden saldırmak çok havalı.
it's so dashing. To stay one step of the enemy, one must fight aggressively behind a poker face of calm.
Eğer eski sevgilisiyle takılıp aile kurarsa.. .. bizde beraber bir aile kurarız.
If they hook up with an ex-girlfriend and they start a family, well, then I was always yours to begin with.
Paul, yüzüğü alıp Laura'nın parmağına tak.
SHE GIGGLES Paul, take the ring and place it on Laura's finger.
Üzgünüm, takılıp kaldım.
I'm sorry, was trapped.
Alın yapısı "M" formunda ( adli tıp terimi ) Saçları alnın iki yanında dökülmüş saç sorununu örtmek için muhtemelen peruk yada şapka takıyo olabilir.
His forehead has the form M, due to the loss of hair. To cover the hair loss problem, There is a possibility he will come with wearing a hat.
Takım elbisenle aletini al ve kıçını kaldırıp gel lütfen.
- Okay. Take your suit, take your dick okay, and move your ass, please.
Bazen bu süre uzayıp gidebiliyor. Gözetimimiz altında gerçekleşen, gençlerin takılabileceği bir sürü etkinliklerimiz var.
Because alone time can sometime take a long time we have many supervised activities for the young ones to do.
"Barneys'te kocamla tartışıp başka bir takım çalmak için Macy's'e geldim."
"I had an argument with my husband at Barney's so I came over to Macy's to steal another suit."
Ama onlarla uyanıp, onlarla yiyip içip, bütün gün onlarla takılırsanız o zaman o ilişki koç ve atlet ilişkisi olmaktan çıkar.
But, when you wake up with them and you eat with them and you're with them all day, I think that the relationship then becomes no longer coach and athlete, it becomes friends to almost being brothers...
Para kazanıp oynayabileceğim bir takım buldum.
I found a club where I can play, to earn money.
Bir takım ayarlayıp fındıkları Park'a getirmeyi öneriyorum.
I propose we assemble a team and take the nuts for the park!
1950'lere takılıp kalmış gibisin.
You look like you're stuck in the'50s.
Seni ayartması için Anne'e para verdi. Sen de kancaya takılıp daireyi kullanmaya başla diye.
He paid Anne... to let you seduce her, put the hook in so you'd want a share of the loft.
Rampasında takılıp düştü.
He tripped down his wheelchair ramp.
Dışarı çıkıp takıImak ister misin diye merak etmiştim.
I wanted to know if you wanted to hang out or something.
Sadece kardeşinin parasını harcamak istiyormuşsun gibi ve bana sırf sizinle takılıp eğlendiğine emin olayım diye ödeme yapıyormuşsun gibi
Like you just want to spend your brother's money, and pay me to like, come along with you and make sure you have fun.
# Takılıp kalmaya katlanabileceğimi sanmıyorum #
♪ I don't think I could stand to be stuck ♪
Saçını kesip, kırmızıya boyayıp peruk falan takıyor mu?
Cut their hair, paint it red, you know? Put wigs on and shit like that?
Bir takım toplayıp kayıp ve, geriye kalan eserleri korumakla görevliyim.
I'm to put a team together and try to protect what's left, and find what's missing.
Bir de iyi tarafından bakalım, bütün gece burada takılıp kaldık mı? Kahve makinasından sıcak çukulata ve bilumum içeceklerle harika bir ziyafet çekebiliriz.
Look on the bright side, if we get stuck in here all night, we can gorge ourselves on vending machine chocolate and fizzy drinks.
Dışarı çıkıp biraz takılmak seni öldürmez adamım.
I mean, would it kill you to come hang out, man? Drink a beer.
Kız kardeşin turnikelere takılıp düşüp çenesini kırmıştı.
Your sister tripped going through the turnstile and split her chin.
Beş lig maçımızı oynayıp daha büyük bölgelerden başka takımlarla devam ederiz.
We'll play our five league games... then we'll fill our open slots with tougher teams from bigger conferences.
Bir takım olarak sanki tahta çıkıp şampiyona yüzüğünü parmağınıza takmak istiyorsunuz sadece.
I get the feeling from you as a team that you just wanna hop on that throne... and place the championship ring on your finger.
Bu seneki finallere geçeceklerse Bob Ladoceur bir şeyler yapıp takımına çeki düzen vermek zorunda.
Bob Ladouceur's gonna have to figure something out to get this team on track... if they plan on making it to the playoffs this year.
O sese takılıp kaldım.
I'm fixated on it.
Embedig mi? O Embedig sadece ilk aldığınız bilgiye takılı kalıp, asıl bilgiyi görmezden gelme eyiliminizdir.
Embedding is our tendency to latch on to the first bit of information that we're offered and overlooking, or even ignoring, contradictory information.
Etrafta takılamayıp zavallı hayatının tadını bile çıkaramadın.
You couldn't even stick around and enjoy your miserable happy life.
Eğer bana telefon numaranı verirsen, birlikte takılıp belki Rus çorbası bile içebiliriz.
So, maybe give me your number and, you know, we can hook up, have some borscht.
Kimsenin takılıp düşmesini ve bizi dava etmesini istemeyiz, değil mi?
We wouldn't want someone tripping over one of these things and filing a lawsuit, all right?
Artık duralım. - Neden hep köprüde takılıp...
- Why she's always up on the bridge...