Talk перевод на английский
237,121 параллельный перевод
Yani, konuşacak bir şey yok.
So, there's nothing to talk about.
Konuşacağız Tina, u mağazasında. Evet.
We're gonna talk to Tina at the u-store-all.
Bizi bırakıp onunla konuşmaya gidersen hiç gücenmeyiz.
We would not be at all offended if you wanted to leave us and go talk to him.
Dışarıya üç kez hışımla çıktın. Tahminimce konuşmak istersin?
You've angrily stormed out here three times, so I'm assuming you want to talk?
- Yok canım, böyle konuştuğun çok oluyor.
Not really. You talk like this a lot.
Dur, şimdi konuşma.
I'm not. Wait, don't talk yet.
- Bu aptal partiye de gelmiyorsun, tek gideceğim ben.
- There's nothing to talk about. And you're not coming to this stupid party.
- Mitchell, şöminenin orada konuşabilir miyiz?
- Ahh! Mitchell, can I talk to you over by the fireplace?
Haklısınız, gidip onunla konuşayım.
And you're right, and I'm gonna talk to him.
Baban bu konu hakkında konuşmamış mıydı seninle?
Didn't your father talk to you about this already?
Artık Uhtred'ten bahsedilmeyecek.
There shall be no more talk of Uhtred.
Konuşabilir miyiz?
Can I talk to you?
Konuş.
Talk.
Konuşmak, Wockee kurallarına aykırı ama Jabba selamıyla size saygılarımızı sunmak istedik.
And we know it's against Wockee code to talk, but we just wanted to come give you a quick Jabba bow to pay our respects.
Konuş dostum.
Talk to me, buddy.
Seni konuşurken iyi, bana yardım gerektiğinde satış.
So we talk about your shit, but when I need a friend to give me a second opinion on a vacuum, you bail?
Clash of the Cupcakes hakkında konuşmak istiyorum.
I wanted to talk to you about this Clash of the Cupcakes thing.
Baba, bana anlatabilirsin.
Dad, you can talk to me about this.
Bunları konuşabiliriz.
Like, we can talk about this.
Seninle bir konu hakkında konuşmak istiyorum Linda.
So Linda, there's something I wanted to talk to you about.
Neden beni gaza getirdin?
Why'd you give me such an amazing pep talk?
İsa ağladı. OJ'le ilgili konuşalım mı?
Can we please talk about O.J.?
Ne konuşacağız ki?
I don't know what we gonna talk about.
Bir şey anlatabilir miyim?
Hey, can I talk to you about something?
Siyahi insanlar eş cinsellikten bahsetmez.
Being gay isn't something black people love to talk about.
Ciddi meselelerden bahsettik.
Damn, this has been an intense talk.
Yanına gidip konuşmaya çalışmışlar ama İngilizce bilmiyormuş.
And they go over there, and they try to talk to him, and he doesn't speak English.
Böyle konuşamazsın.
Whoa, come on. You can't talk like that.
Millet, fayans muhabbetini erteleyebilir miyiz?
Guys. Can I humbly request a tile-talk moratorium?
Bir süreliğine fayans dışında bir şeyden bahsedelim.
Meaning we talk about anything besides tiles for a little while?
İki şekilde de içinden gelenleri söylemen lazım.
But either way, you got to talk to her from your heart.
Dostum! Konuşmamız lazım!
Dude, we got to talk.
Başka bir şeyden bahset!
Talk about something else.
Seninle konuşmam lazım.
I need to talk to you.
Konuşmak istemiyorum.
I don't want to talk about it.
Konuşmak istemiyor musun? Şimdi değil mi? Bu şekilde olmaz mı?
You don't want to talk about it, not now, not like this... nothing happened?
Bir yere gidip konuşalım mı?
Can we go somewhere and talk?
Konuşacağız, söz veriyorum. Ama şimdi sadece vakit ver.
We will talk, I promise, but give me time now.
En sonunda "Jeff, benimle böyle konuşma." dedim.
At a certain point, I was like, "Jeff, don't talk to me like that."
Pekâlâ, konuşmaya başlayalım.
Okay, let's talk about it.
- Sorunlardan mutlaka bahsederiz.
No. We talk about the issues here!
Bunu şimdi konuşamam, şimdi bir toplantıya gidiyorum.
I can't talk about this right now. I'm walking into a meeting.
Oğlanlarla konuşma.
Don't talk to the boys.
Belki daha az konuşursan.
Maybe talk a bit less?
Kadınların eğitimi ve sosyal reformlarla ilgili çok seviyeli konuşmalar yapıldı.
There was a lot of civilized talk about women's education and social reforms.
Seninle konuşacağız.
You and me... we're gonna talk.
Gilbert Blythe'la konuşamazsın.
- I... - You can't talk to Gilbert Blythe.
- Konuşacak bir şey yok.
- Luke, we should talk about this!
- Neyle ilgili konuşmak istemiştin?
What did you want to talk to me about?
- Tabii, nedir?
There's something I need to talk to you about. - Oh, sure, what is it?
Ne...
What are you talk... women?