Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ T ] / Talks

Talks перевод на английский

6,629 параллельный перевод
Bu başka bir moral konuşması mı?
Okay, is this another of your pep talks?
Ben ve o iki aileyi birleştirme konusunu konuşuyorduk, tamam mı?
Me and him were in talks to merge the families.
Öncelikle çok konuşuyor.
Well, she talks a lot.
Bekle, dedem böyle konuşmaz ki.
Wait, that's not how Grandpa talks.
Babam eski zamanlardan hiç bahsetmez hatırladığını da sanmıyorum.
Pop never talks about the old days, so... I don't think he remembers'em.
Gelin asla pastacı kızla konuşmaz.
The bride never talks to the cake lady.
Arkadaşlarıyla konuşuyorsa, orada ol.
He talks to his friends, be there.
Hiçbir çocuk böyle konuşmaz.
No kid talks like that.
Tamam, kız gerçek olabilir ama senin olman imkânsız.
Okay, she may be real, but no way you are. Who talks like that?
- Konuştuğunda ne olur, biliyor musun?
Know what'll happen if she talks?
Nigel'ı ayrılma müzakerelerinde senin karşına çıkartan kimdi sanıyorsun?
Who do you think it was that assigned Nigel to go against you in the dissolution talks?
Boyuna Vietnamlı kadınları anlatır.
He talks about Vietnamese women.
Son konuşmaları yapıyoruz.
We are in final talks.
Pakistanlı bir temsil heyeti, bugün konuşma yapmaya Washington'a geliyor.
A Pakistani delegation is arriving in Washington today for talks.
Ben nereden bileyim, sadece sizinle konuşuyor Bayan Groves.
I wouldn't know. She only talks to you, Ms. Groves.
Bakın, bu barış görüşmesinde aracılık edeceksem kızınızla çıktığımı çaktırmamanız lazım.
But look, if I'm going to mediate these peace talks, you cannot let them know that I'm dating your daughter.
Saçlı olanın, oğlunun evinden eşya aşırdığını duydum.
I've heard the one with hair talks about taking stuff out of his own son's house.
Efendim, sizden bahsederken sanki ikiniz güzel bir şeyler paylaşmışsınız gibi konuşuyor.
Sorry, it's just the way she talks about you sounds like you two had something nice.
Sürekli ondan bahsediyor.
She talks about her constantly.
Kendine senin adına çiçekler yolladığını ve sürekli senden bahsettiğini biliyor muydun?
Did you know that she sends herself flowers from you, and that she talks about you constantly?
Biraz sohbet etmişler
They've had some talks
Ona söyle... Ona söyle, eğer konuşursa tüm kokain suçlarını hücrede tuttuğumuz adamlarından birine yükleyeceğim.
Tell him... tell him if he talks,
Radyoda hayvanlarla konuşan kadını aramalıyız belki de.
Maybe we should call that lady that talks to animals on the radio.
Moral konuşması... ya da başka hiçbir şey şu anda işe yaramaz.
- No pep talks or anything are gonna work right now. Honestly.
Moral konuşması istiyorsan, ya Bay Shue'yu aramalısın yada Not Defterini kiralamalısın.
I don't do pep talks. If you want a pep talk, you should call Mr. Shue or rent The Notebook.
Bol bol kaydık ve sohbet ettik.
Good snowboarding and really nice talks.
Kim böyle konuşur, biliyor musun?
You know who talks like that?
Eğer vali seninle konuşursa, gülümse, kafanı salla ve 3. kattaki seçim için...
If the governor talks to you, you will smile, nod, and say you're needed in polling
Müzakereler aylar boyunca sürerken, görüş ayrılıkları da yaşanmaya başlamıştı. Müttefikler içinden bir ülke, müzakerelerden tamamen dışlandığını hissediyordu.
As negotiations drag on for months, the talks fall apart, and one Allied nation feels completely cut out of the negotiations.
Para konuştu.
Money talks.
Hey, baban seninle konuşurken...
Hey, when your father talks to you...
Hızlı konuşmakla kalmıyorlar, daktilo yazma olimpiyatları gibi. Ve Mottershead'lerin avukatı makineli tüfek gibi konuşuyor.
They don't half speak fast - it's like the Olympic Games of typing - and that solicitor for the Mottersheads talks ten to the dozen.
Onun patronuyum ama benimle konuşma şekli bazen- -
I'm her boss. And the way that she talks to me sometimes...
Cevaplar istediğini biliyorum ama Barbie Julia ile konuşana kadar hiçbir şey yapmayacağımıza dair ona söz verdik.
I know you want some answers, but we promised Barbie we wouldn't do anything until after he talks to Julia.
Kuzeniyle konuşan bir amcası olur?
Through an uncle who talks to his cousin?
- Onunla konuşuyorum, o da benimle konuşuyor.
I talk to him, he talks to me.
Sevişmek sesinizi tuhaf yapar.
Yeah? Tweet that. Sex makes you talks funny.
İşte bu kadar, tecrübelerime göre bu deney hakkında herkesin önünde konuşan ölür.
It's just that, in my experience, anyone who talks about this program publicly winds up dead.
Başkası ile konuşmaktan çok kendisi ile konuşuyor.
Talks more to himself than anyone else.
Eşinden hep sevgiyle bahseder.
She always talks about him really affectionately.
Ama Çavuş Willis ya da konuştuğu birisinin ikiyle ikiyi yan yana getirebilme tehlikesi var.
But there's a danger that Sergeant Willis or someone he talks to may put two and two together.
Alicia onunla konuşur.
Alicia talks to him.
Tanrım, böyle konuşunca ondan nefret ediyorum.
God, I hate it when he talks like that.
Bu binada kimse Fransızca konuşamaz.
- In a construction no one talks french.
- Isaacs konuştuktan sonra bu sana kalmaz.
- It won't be up to you when Isaacs talks.
Yeates, zor olan şeyin yarattığı heyecandan bahseder.
Yeats talks about "the fascination of what's difficult,"
Benimle asla konuşmaz.
He never talks to me.
- Ha birde köpek konuşuyor.
Oh, yeah, and the dog talks.
Sizinle notlarını paylaşan sessiz kız aşık olduğunuz tatlı çocuk ya da derste çok konuşan hırslı öğrenci. Ve kendinize şunu sorun : Gerçekten tanıyor muyum bunları?
At the quiet girl you share notes with, the cute guy you have a crush on, the gunner who talks too much in class, and ask yourselves, do you know who anyone really is?
Sadece ısınma turları.
They're just early talks.
Eğer konuşursa biter. Ama burunlarının dibine neden girdiğimizi ve herkesin niye öldüğünü soracak ve ben ne diyeceğim bilmiyorum.
You know, if she talks, she's done, but she is gonna ask me why we went in under their nose and everyone died, and I don't know what to tell her.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]