Tangled перевод на английский
673 параллельный перевод
Bahse girerim, hemen şimdi içimi açıp bakarsanız sinirlerimin Çin makarnası gibi olduğunu görürsünüz.
If you opened me up, youd find my nerves tangled up like Chinese noodles.
Yine ona takılma.
Don't get tangled up again.
Hiçbir şeye takılmayacağım.
I won't get tangled up in nothing.
Mac adımı ışıklandırmaya yazdırdı ve şansa bak, en çok görmek istediğim adam çok meşgul.
Mac puts my name up in lights, and the only person I wanna see gets tangled up.
Siz g-menlerle ters düşmek istemem
I don't wanna get tangled up with you G-guys.
Takılırsan yardım ederim.
If you get tangled, I'll jump in and pull you out.
Morgan denen hatuna çatana kadar iyiydik.
We were doing all right till we tangled with this Morgan dame.
Dün gece Uzun Jack'le bahse girdiğini duyunca... gizlice güverteye çıktım ve ağını dolaştırdım.
When I heard you betting last night with Long Jack I sneaked up on deck and tangled up his trawl.
Ben bölge savcisi Bryan'la konusurum. Herkesi tutuklamaya kalkarsa isin çok karisacagini... ama Wilmer'la ugrasirsa olayi kolayca çözebilecegini... anlatirim.
I can show Bryan, our DA, that if he goes around tryin'to collect everybody he'll have a tangled case but if he sticks to Wilmer here, he can get a conviction standing on his head.
"Vahşi koruluklarda, koyunları sayarak"
♪ Tangled wild woods Counting sheep ♪
Öyle yerlere gidiyoruz ki, insanların kafaları ormandaki en kötü çalılıktan bile daha karışık ve çok korkuyorum.
We're going into places where men's minds are more tangled than the worst underbrush in the jungle, and I'm afraid.
- O kir değil, sadece biraz karışmış.
- It isn't filthy, it's just a little tangled.
- Koltuk değneklerine takılıp düştüğünü.
That he got tangled up in his crutches and fell off the train.
Sana girişirsem, boynunu kırabilirim.
If I got tangled up with you, I might break your neck.
Sanırım onunla karşı karşıya kalırsam seni de karşımda bulurum.
Suppose if I tangled with him, I'd have to take you on too.
Tüm sözler birbirine karışıyor
" And all the words get tangled
Teker teker sökülür, bu savaşı büyük bir azimle yapan bu insanlar Aslında yeni şova hazırlanmaktadır, Hayatları ne kadar renkli görünse de
Yet out of this apparent chaos, these people bring tomorrows show, fresh and new and gay and hot, no matter how tangled the skein of their own lives may be.
Demin senin adamlarından biriyle kapıştık.
I just tangled with one of your chums.
Ama ilk defa bir aspirine rakip oluyorum.
It's the first time I ever tangled with an aspirin.
Bu ağzı bozuk herifi ikinci benzetişim...
That's the second time I've tangled with that mouthy no-good...
Bir goril gibi kendi ağına yakalanmış ve nasıl kurtulacağını da bilmiyor.
Got himself all tangled up in one of his nets like a gorilla and he doesn't know how to get out.
Kadınlar mücevherlerini bir el çantasının içinde birbirine dolanacak şekilde saklamaz.
Women don't keep their jewelry in a purse getting all twisted and scratched and tangled up.
Yine tıpkı Ely Jacobson ile birbirimize girip de çenesini iki yerinden kırdığımda tellerle tutturdukları seferki gibi, anladın değil mi.
Like when I tangled with Ely Jacobson and broke his jaw in two places and they had to tie it up with wires, you understood.
Derim ki Kaptan Wiles, bir cinayetin ortasına düştük.
I think, Captain Wiles, we're tangled up in a murder.
Daha önce bu adamlarla hiç iºin olmadi Jed.
You never tangled with men like these before, Jed.
Elim ayağım karıştı.
I got tangled up.
Her şey "acele" kelimesinde tıkanıp kalıyor.
It's all tangled up with that word "hurry."
Bir zamanlar Doğu Texas'da yaşayan bir amcam vardı.
I had me an uncle once down in east Texas, tangled a bad hog, he did.
Bütün program bozuluyor.
The whole schedule is tangled.
Bu iş daha ne kadar karışabilir ki?
How tangled can a knot get?
Sandalyenin sırtını ana güç ünitesine çarptım.
I got the back of this chair tangled with the main power switch.
Bakın, hiç değilse dinleme nezaketi göste...
I WAS GONNA TELL HER WHAT HAPPENED TO ME. THIS BIG TRUCK AND I, WE TANGLED,
Dilim sürçtü.
My tongue got tangled up.
İplere takılmayın!
Don't get tangled in those ropes!
O adama bulaşmamalıydın kovboy.
You shouldn't have tangled with that fella, cowboy.
Geçen sefer Joe böyle Tıp konusuna takıldığında ne olmuştu, hatırladın mı?
Remember what happened last time Joe got... tangled up in that medical stuff, huh?
Kopar ya da dolanırsa, takımı bir işe yaramaz.
If it's broken or tangled, the whole set-up's no good.
- Bu işlere bulaşmak istemediğim içindir.
- I don't wanna get tangled up in all that.
- Ama bulaştın bir kere.
But you are tangled up.
Bu işe bulaşmak istemedin.
You didn't wanna get tangled up.
Vahşi ormanın engellerine takılmadan baskıncıların bu adada nereye paraşütle iner?
Where in this area could you parachute your raiders without getting tangled up in jungle?
Japonlar mayınla uğraşırken, saldırabilirler.
They can attack while the Japs are tangled in the mines.
Adımını uydur yoksa takılıp arabanın altına gireriz.
Keep in step or we'll get tangled and go down.
En sonunda bir kavgaya karıştı..... ve öldürüldü.
In the end he got tangled up in a turf war and got himself killed.
İp düğüm oldu.
The rope is tangled.
Maalesef... bu meselede masumiyeti ayağımıza dolanacak. Mesele şu : Boşanmadan karını değiştiremezsin.
Unhappily... his innocence is tangled up in this problem... that you can't change your woman without a divorce... and you can't get a divorce unless the Pope says so.
Eee düzen sağlayıcı, galiba senin mahmuzlar bir güzel düğüm olmuş ha?
Say, peace-maker, I believe you got your spurs all tangled up there, haven't you?
Bir eksik eteğe tutulmuş, o zamandan beri hep içiyor.
Seems he tangled with some wandering petticoat, been drunk ever since.
Daha önce de karşılaştık onlarla.
Lieutenant Uhura is right, sir. We've tangled with them before.
Bugün, Thurston ile tartıştım.
Anything wrong, Carl? I tangled with Thurston today.
Yoksa başına iş açarsın.
You'll only get tangled.