Tesadüfen перевод на английский
1,650 параллельный перевод
Fotoğrafı tesadüfen mi bulduğunu zannediyorsun?
You think finding the polaroid was an accident?
Lastiğim tesadüfen patlamadı.
My tyre didn't burst by chance.
Belki ben de tesadüfen gelmedim.
Maybe I didn't show up by chance either.
Başka yerde değil de ön kapıdan girme şanslarını arttırmak için tesadüfen ön kapıyı kilitlemeden bırakıverdim.
To increase their chances of entering via the front door rather than in other less usual places I, fortuitously, left the front door unlocked.
Bunu bana bugün söyledi. Ve sen, bugün tesadüfen buradasın.
You just so happen to be here today.
Doğum günümden bir kaç gün önce, benim için bir erkek striptizci çağırdığını tesadüfen duydum.
A couple of days before my birthday, I overhear her ordering me a male stripper.
Tesadüfen mi gelir, kuradan çıkar gibi, yoksa kader mi bizi çağırır?
Come it by chance, a casting of the lot, or does a call of destiny beckon to each of us?
Birinin de daha önceden dediği gibi, belki de o öfkenin nedeni yas tutanların öfkelerini birilerine yöneltme ihtiyacıydı. Kraliyet protokolü de tesadüfen buna hedef olmuş olabilir. Ama kraliyet protokolü bugün olduğu gibi bir kenara atılıyor.
'... and the anger, as somebody said earlier,'perhaps was that people grieving need to target their anger at somebody,'and royal protocol might have got in the way,'but royal protocol is being swept aside en masse today.'
Seninle tesadüfen tanışmadık, kader bizi karşılaştırdı.
We haven't met by chance, we've met by destiny.
Biz tesadüfen karşılaştık ve kaderim oldu.
We met by sheer coincidence and that became my destiny.
Hukuk kitaplarımda tesadüfen bir şeyle karşılaştım ve bunu bir taktik olarak size sunmak istiyorum.
In my law books I might have stumbled across something and I want to propose it as a strategy.
- Bonnot'yu tesadüfen mi buldular?
- They found Bonnot by chance?
Tesadüfen karşılaştık.
Just ran into him.
- Tesadüfen aldım.
- I picked it up by chance.
Tesadüfen bir şeyler duydum.
I've overheard things.
İş yerinde tesadüfen bazı bilgilere rastladım.
So, I stumbled across the database at work.
Ben senin gibi tesadüfen burada değilim.
Unlike you, I am not here by coincidence.
Maisser'in elinde de, en çok ihtiyaç duyulduğu sırada... tesadüfen aynı aşı mevcut.
And Maisser just happens to have the very same vaccine just when it's most needed.
Ve tesadüfen benim müdürlük yaptığım hapishaneye geldi.
And then, by sheer chance, he was sent to the penitentiary I was running.
Tesadüfen de tam Justin'in vurulduğu ve Ahren öldürüldüğü zamanlarda.
Coincidentally, right around the time Justin was shot and Ahren was killed.
Tesadüfen tam da Mala Noche'nin soygunu esnasında mı?
You just happen to be outside the botanica when the Mala Noches robbed it?
Tesadüfen zikretmiş olabilirim.
I might have mentioned it in passing.
- Tesadüfen oradan geçiyorduk.
We just happened to happen by.
Onu tesadüfen bulmuştu.
He hit on her.
Neden bana burada tesadüfen bulunmuyormuşsun gibi geliyor?
So uh, what makes me think you didn't just happen by and find us here?
Kullanıcılar tesadüfen başlar, sonra bağımlılık artar ve kaynakları tükenir ve suç işlerler.
The users start off casual, then the addiction spirals... and they end up funding their habit through crime.
Hayatta olduğumuz için, o gece hep birlikte Trafalgar Meydanı'na kutlamaya gitmiştik. Tesadüfen onun fotoğrafını çekmişim, hepsi bu.
We all went to Trafalgar Square that night'cause everyone was celebrating just being alive, and I snapped him in passing, that's all.
Tesadüfen benzincide değildin. Bizi izliyordun.
You didn't just happen to be at the gas station out on the P.C.H.
Tesadüfen tutturmuş.
Hitting on 21.
Tesadüfen bu senaryoya rastladım.
I came across this screenplay by chance.
Dün gece toplantıya tesadüfen geldiğini düşünmemi istiyorsun. Bunu biliyorum. Ama ben tesadüflere inanmam.
I know you want me to think it was some giant coincidence you showed up at the meeting last night, but I don't believe in coincidences.
Tesadüfen burada olduğunu sakın söyleme.
Don't tell me, it's a happy coincidence.
Bu biraz garip gelebilir ve önceden özür dilemek istiyorum. Tesadüfen evimi yakmış olabilir misin, acaba?
this is a little awkward, and I apologize in advance for how this is gonna sound, but um... by any chance, did... you burn down my house?
Onları tesadüfen bulmuştu.
She picked them both up from the holding center.
Onunla tesadüfen bir yerde karşılaştık.
We bumped into her out here in the world.
Geçen hafta. Tesadüfen.
Just last week, by chance.
Tesadüfen bazı belgeleri okumuştum.
I accidentally read some documents.
Tesadüfen mi karşılaştık yoksa?
Coincidence?
Tesadüfen Avusturya'da tanıştık.
We met each other coincidentally when I was in Austria.
Tesadüfen olmadı.
It wasn't by chance.
Tesadüfen oldu.
That was completely by accident.
Ama 4 yıl önce tesadüfen...
4 years ago, I accidentally came across
O lastiğin tesadüfen mi patladığını düşünüyorsun?
You think that tire went flat by accident?
Evet, haberlerde dün gece tesadüfen gördüm.
I happened to see the news last night, yes.
Ve bekar olduğunu biliyorum çünkü, geçen senen adı Bayan Johnson'dı, bu sene ise Bayan Kaplan, ben de düşündüm ki, bir gün, tesadüfen biyoloji kitabımı unuturum, sen de almaya gidersin, ve belki sonra..
And I know she's single because last year her name was Mrs. Johnson, and this year it's Miss Kaplan, so I was thinking, you know, one day, I could conveniently forget my biology book, and you could bring it by for me, and then maybe you could...
Olay yerinin önünde tesadüfen bulunuyordun değil mi?
You just happened to be outside the scene, right?
Bir poli memuru John Smith, Bu olayı tesadüfen ortaya çıkardı, Komadaki bir hastanın soruşturmasını yürütürken.
A police Inspector John Smith, inadvertently uncovered this racket, was keeping vigil over a patient in a coma.
Tesadüfen karşılaşmıştık işte.
Two ships passing in the night.
Yani tesadüfen onu saunaya sokmamızla aynı zamanda nöbet mi geçirdi?
So he just happened to have a seizure at the exact time that we stuck him in a sauna?
Takma elli bu bayanla tesadüfen karşılaştım.
Well, I ran into this lady with a prosthetic hand - -
- Tesadüfen tanışmıştık.
And you know Christopher. I believe we've met in passing.