Threaten перевод на английский
3,122 параллельный перевод
Beni tehdit etme.
Don't threaten me.
Evime misafir gelip nasıI olur da beni tehdit edersin?
How dare you come to my house and threaten me?
Bir de, beni mahcup etmesen.
But if I don't you threaten to embarrass me.
Gidebilirsin, şovu iptal etmekle tehdit edebilirsin.
You can walk away, threaten to shut down the show.
- Tehdit et!
- Threaten him!
- Korkut onu dedim! - Tamam.
- Threaten him, damn it!
Bu yasa onların sunacağı iş olanaklarını tehdit etmiyor, sondajın doğru düzgün yapılmasını garantiliyor.
This bill doesn't threaten those jobs, it just makes sure the drilling is done responsibly.
- Birinin hayatını tehlikeye atan.
- Threaten someone's life.
Senin onayın dışında hareket ettiğini görürlerse halkın arasında statünü yükseltmek için yaptığın her şey tehlikeye düşer.
If they see him acting without your approval, it could threaten everything you've done to elevate your status in this community.
Beni tehdit mi ediyorsun Doktor?
You threaten me, doctor?
Avatar savaş çıkarmakla tehdit edemez.
As the Avatar, you cannot threaten war.
Bayım, pederi bir daha tehdit edersen, bu kutsal mekanı kana bulamaktan çekinmem.
Lord, if he returns to threaten to Reverend, mancillaré this sacred place with blood.
Bunca yıl sonra beni tehdit etmek için mi geri döndün?
You return, after all these years, to threaten me?
Evet, Pieter'ın son özür hediyesi. ve bu sefer bileklerimi keserim diyerek tehdit etmedim.
Yeah, pieter's latest trinket of appeasement, and I didn't even have to threaten to cut my wrists this time.
-... bir yeraltı ekonomisinin parçasısın.
- Threaten, even kill.
- Beni tehdit mi ettin kan emici?
- Did you just threaten me, fanger?
Sendika okul bölgelerinden federal kaynağı kesme tehdidi mi?
You threaten to cut federal funding from union school districts?
Öğretmenlerin toplu sözleşme hakkını tehdit ederseniz, iş garantisini ellerinden alırsanız, geçim kaynaklarını tehlikeye atarsanız, tabii ki greve gitmek zorunda kalırlar.
When you threaten teachers ability to negotiate as a union, when you threaten their job security, you threaten their livelihood, of course you force them to strike.
Para teklif edebilrsiniz ama onu korkutamazsınız çünkü hâlâ onunla konuşuyoruz.
You may offer him money but you may not threaten him, because we still talk to him.
İşlerimiz bize karşı kullanabileceği bir koz değil.
Our jobs are not his to threaten us with.
Ne zamandan başka birini tehdit ederek ve çalarak iyi oluyoruz?
Yeah. When did it start becoming okay to steal and threaten each other?
Üst düzey insanlar beni işten atmak için çağırır.Suçlular ise beni tehdit etmek için.
Seniors call me for a firing or criminals call to threaten me.
'Ama onun sesi hiç yükselmedi.
'But he never raised his voice. Nor did he threaten.'
Beni tehdit edebilirsin, hayatım, ama sonuçta alacağın sadece ödülün yarısı.
You can threaten me all you like, love, but half bounty is all you're gonna get.
- Beni tehdit etmeyin.
- Don't you threaten me.
Az önce bizi tehdit mi etti?
Did he just threaten us?
Maggie kardeşini mi tehdit etti?
Did Maggie threaten your sister?
Seni tehdit etti mi canım?
Did he threaten you, love?
Ben onu tehdit ederken. sen onu bırakmayı söylüyorsun sen beni tehdit ederken bende benimkini onun boğazına.. ... dayaya bilirim.
I can threaten her, you can say let her go, you can threaten me, and I can put my, uh, on her throat.
- Bağımsızlığımızı tehdit edenleri sevmeyiz. - Bunu anlayabiliyorum.
We do not like them that threaten our independence.
Silahı, bir yeri soyacaksam, birini tehdit edeceksem ya da soyacaksam silahla tartaklayacaksam ya da korkutacaksam kullanırım.
I only use a gun to hold up a place, or threaten someone, or rob'em, or pistol-whip'em, or scare'em.
Sahip olduğun kız ismiyle de beni tehdit etme.
You don't threaten me, not with that girl's name.
- Onu tehdit ettin mi?
- Did you threaten her?
İspanya'dan beş parasız döndün, sana iş imkânı sağladım ve sen yılın davasını bok ettin. Bir de beni tehdit mi ediyorsun?
You come back from Spain broke, I open this practice up to you, you shit on the case of the year, and still you threaten me.
Belki de onu tehdit etmemişsindir.
Yeah. Well, maybe if you didn't threaten him.
Ve partnerimi tehdit etme.
And don't threaten my partner.
Yaptıklarımızı tehlikeye atan birilerine mesaj vermek için.
To send a message to someone who was trying to threaten what we are doing.
Seni tehdit etti mi?
did he threaten you?
Ailemi tehdit eden insanların sonu bu olur.
That's what I do to people who threaten my family.
Evliymişiz gibi davranacağım ve seni benden uzaklaştırmaya çalışırsa tehtid edeceğim.
I'll pretend we're married and threaten to cut her if she tries to take you away from me.
Çocuğumu tehdit etmeye... kalkışma.
Don't you dare... threaten my child.
Gerçekten çalışmaktansa beni tehdit etmeyi tercih etti.
So rather than actually doing the work, she thought she'd threaten me.
Beni bir daha tehdit edersen oraya gelip dişlerini sökerim.
If you threaten me again I'll come over there and break your teeth in.
İronik, açıkçası hem izinsiz mülke giriyorsun hem de bunu yaparken aynı zamanda oğlumun hayatını tehdit etmeye cüret ediyorsun.
Ironic, though, in fairness, you are trespassing, and in the process of doing so, dared to threaten the life of my son.
Yaptığımız en büyük hata, gücü ele almadan meydanı terk etmekti.
For the past 3 or 4 days people would come and threaten us.
Geçiş sağlayabilecek bir devletin gelmesini ve erken seçime gidilmesini ümit ediyorlar.
Meaning, if you threaten him, we'll spill your blood. Meaning?
Beni tehdit mi ediyorsun?
You threaten me?
Dominique... en önemsediğin konuda tehdit olmak için yeterliydi.
Enough to make Dominique threaten the thing you cared most about.
- Biri seni tehdit mi etti?
- Someone threaten you?
Aile bağlarımı tehdit edersen ecelin olurum.
You ever threaten to destroy that bond again, I will come for you.
Oregon teklifini kabul ederse Tara'yı onu ihbar etmekle tehdit ettin mi?
Did you threaten to turn in Tara if she took that job in Oregon?