Throat перевод на английский
10,418 параллельный перевод
Katil son kesikten önce bıçağı uzun bir süre Teğmen'in boğazına dayamış.
The killer likely held the weapon against the ensign's throat before delivering the final slice.
Kırmızı ışıktan geçtiğinde boğazına bıçak dayalıydı.
She ran a red light with a knife to her throat.
Boğazı kesilmiş.
Her throat's been cut.
Denizci nöbetçinin boğazı kesilmiş.
Marine guard on post had his throat slit.
Hadi konuyu değiştirelim.
Let's ( clears throat ) change the subject.
Gerçekten bundan kaçabileceğini mi düşündün?
( Bonnie clears throat ) Did you really think you were in the running for that?
Charles, Sara'nın boğazına bıçak dayamıştı, hatırlatırım.
Charles had a knife to Sara's throat, remember?
A, Sara'nın boğazına bıçak dayamıştı.
A was holding a knife to Sara's throat.
Silah tanıtım gösterilerinde bazuka getiriyorlar mı?
( clears throat ) Do gun shows have bazookas?
Şu "boktan yazma muhabbeti" dediğin benim ikinci romanım oluyor muhtemelen kapmak için yayınevleri birbiriyle kapışacak.
( clears throat ) This "shitty little writing" is my second novel that will probably spark a bidding war.
Abu Omar sarayın kapılarını açabilecekse ve ben Jamal Al Fayeed'in boğazını kesebileceksem onunla giderim.
If Abu Omar... can open the palace gates so I can slit the throat of Jamal Al Fayeed, then I will go with him.
Boğazına makaslar saplayarak!
Stabbing scissors in her throat!
Dişlerini kırıp onları ona yutturur sonra aptal İrlandalı anüsünden onları çıkarırdım.
I'd knock his teeth down his throat and out his stupid Irish fudge knot.
Boğazıma yapıştığında ne olduğunu gördün.
You saw what happened when he had me by the throat.
Adli tabip boğazındaki hiyoid kemiğinin kırıldığını fark etmiş. Bunun suistimal olduğunu gösterdiğini, intihar olamayacağını söylemiş.
The medical examiner said he found evidence of a broken hyoid bone in her throat, said it was consistent with patterns of abuse, not patterns of suicide attempts.
Şimdi boğazındaki baskıyı azaltacağım. Sen de Stahma'dan özür dileyeceksin.
Now in a moment, I'm going to relieve the pressure from your throat, and you will apologize to Stahma.
Bu bıçağı senin boğazına dayadığımda ortaya çıkacağından da eminim.
And I'm pretty sure when put this knife to your throat, she'll come running back.
Girebilirsin.
[clears throat] Come in.
Bir ses çıkartırsan, Daisy eşinin boğazını kulaktan kulağa keser.
Make a sound, and Daisy cuts your wife's throat from ear to ear.
Beraber yemek yaptığımız zaman bıçağı alıp boğazımı kesmesinden korkuyorum.
Like, when we cook together, I am afraid that she's gonna pick up the knife and slit my throat.
Rami Said bu. Kardeşin.
( clears throat ) This is, uh, Rami Said your brother.
Rami. Eşim Nusrat.
( clears throat ) Rami... my wife Nusrat.
Buyur.
- [clears throat] - please.
Seni özledim.
[clears throat] I've missed you.
Söylemeliyim ki, hatırladığım en net anı Alex'in şişeleri.
[clears throat, chuckles] I must say, I have a very clear, specific memory of Alex's bottle.
Boğazı kesilmişti ve alnına ve yanaklarına aynı semboller oyulmuştu.
Her throat had been slit, and those same symbols were carved into her forehead and her cheeks.
- Kate, konuştuğunda o bıçağı boğazımda hissettim.
- Kate, when he spoke, I could feel the knife at my throat.
Şunda kız "Thompson" ı resmen emiyor.
That one looks like the Thompson Throat Lozenge girl!
O'nun zevkten titreyişlerini hissettiğimde boğazından öptüğümde seni düşüneceğim ve O'na girdiğimde....... bunun sana girdiği andaki gözlerini hatırlayacağım...
I will think of you when I feel her shudders of pleasure when I kiss her throat. And just as I enter her, I will remember your eyes at the moment this entered you.
Saldırıdan iki yıl ıslahevinde, hırsızlıktan üç yıl hapiste yatmış.
Provenza : Well... [clears throat] Two years in juvie for assault, three years in the pen, grand theft.
Buradaki işimiz bittiğine göre acaba senin odana geçip- -
Um... [clears throat] Since we're pretty much done here, I was wondering if we could go to your office...
Ayyaş'ın yakın arkadaşlarının listesi, eğer hâlâ lazımsa.
[Clears throat] Uh, here's a list of Twizz's known associates, if we still need them.
Doğru sandığım bir yalanı kusup duruyormuşum.
I was regurgitating a lie they shoved down my throat. It's a curse.
Motorumu sürüyorum, bazen boğazım ağrıyor.
I'm riding my motorcycle, sometimes I get a sore throat.
Birinin boğazına tavuk kemiği takılmış da.
Somebody got a chicken bone in their throat.
Boğazını kesip ayaklarımın dibinde ölüşünü izlerim.
I will slit your throat and watch you bleed at my feet.
HERCULES CLEARS THROAT
HERCULES CLEARS THROAT
Ya kapıyı aç ya da boğazını deşerim.
Your throat or that door.
Çocuklar burada... Boğazında bir şey var.
Guys, there's... there's something in his throat.
Solucan deliğinin etrafında bulunan sıkı sıkıya bulunan çemberler kendi negatif enerjisini yaratır ve geçidin açık kalmasını sağlar.
THE TIGHT CIRCLES OF SPACE TIME AROUND THE THROAT OF THE WORMHOLE CREATE THEIR OWN NEGATIVE ENERGY
Şey...
Well... [clears throat]
Onu dövdüm.
I beat him up. [Clears throat]
Bazen arkadaşlıklar daha büyük şeylere de dönüşebilirler.
Well, sometimes friendships can [Clears throat] grow into something more.
Sonra boğazından içeri girip o kanlı kalbini yiyecek.
Then he'll burrow down your throat and eat your gory heart.
- Şerefe.
( CLEARS THROAT )
Sophie.
[clears throat] Sophie.
Özür dilerim...
PATIENT CLEARS HIS THROAT Er, I'm sorry...
Teşekkürler.
( clears throat ) Thank you.
Mevzubahis bile değil o.
- That's not in question. - [clears throat]
"Gökkuşağının sonunda altın küpü bulunmaz,"
[disappointed moans ] [ clears throat] "No pot of gold at rainbow's end"
Bay Harrison.
Provenza : [Clears throat]