Tickle перевод на английский
1,130 параллельный перевод
Sonra gelirim.
Give the wife a pickle-tickle, and I'm on my way. I'll see you.
Gıdıklıyor mu?
Does that tickle?
Hayır, boğazımda bir gıcık var.
Oh, I got this tickle in my throat.
Sizi gıdıklamamı istediği için mi?
Because she wants me to tickle you again?
Eğer bizi gıdıklarsanız, gülmeyecek miyiz?
" If you tickle us, do we not laugh?
Gıdı, gıdı, gıdı.
Tickle, tickle, tickle.
- Gıdıklama beni!
- Don't tickle me!
Gıdıklama beni!
Don't tickle me!
Seni gıdıklamayacağım, söz.
I won't tickle you. I promise.
Bir gün seni gıdıklayacağız, ama her yerini gıdıklayacağız.
One day, we're gonna tickle you... and we're gonna keep tickling you all over.
Seni şurandan gıdıklar.
He'll tickle you... there.
Parola... "gıdıklamak"?
Is the password... "tickle"?
Sanırım, bana o önemli soruyu sorana kadar seni gıdıklamak zorunda kalacağım.
I think I'm gonna have to tickle you till you ask me the big question.
Gıdı gıdı.
Tickle, tickle.
Ben sizi gıdıklayacağım!
I'm going to tickle you!
Deneme kabininde başka bir elbiseye girmeliymişim gibi.. .. fiyat etiketi omzumu gıdıklıyordu.
In the fitting room, price tags tickle my shoulder... as I slip on another dress.
Her zaman bana dokunmanın ve gıdıklamanın yolunu buluyor.
He always... He finds some sort of way to touch me or tickle me.
- Gıdıkla beni.
Home. - Tickle me.
Gıdıklayacağım!
- I'm going to tickle you. I'm going to tickle you!
- Gıdıklayacağım.
Gonna tickle you!
Bayanlar ve baylar! İçinizi gıdıklayacak kadın!
Ladies and gentlemen, the girl to tickle your pickle,
Gıdıklandın mı?
Does that tickle?
Bir bakıyorsunuz kovulma evrağımı imzalıyor bir bakıyorsunuz yüzünü kıçıma öyle bir dayamış ki bıyığı olsa boğazımı gıdıklar.
One minute he's stamping my walking papers and the next he has his face so far up my butt if he had a moustache, it would tickle my throat.
- Gıdı gıdı.
Tickle, tickle.
Gıdık, gıdık.
Tickle, tickle.
Yani çiçek falan alırsınız daha sonra birbirinizi gıdıklamak için sütyen ve külot kalana kadar soyunur musunuz?
So flower shows and shopping for pretty bows... And then back to her place, strip down to bra and panties for a tickle fight?
Hey, sen nereden bilirsin ki?
It's like watchin'the kids have a tickle fight.
Ama benim tek düşündüğüm arabayı buradaki manyağa geri götürmekti.
Me and Dad? That's right, dear. There's gonna be a big tickle fight.
Gıdı gıdı gıdı!
tickle, tickle, tickle!
Beni eğlendiriyorsun Gaspard.
You tickle me, Gaspard.
Biraz gıdıklayıcı.
It's a little tickle.
Eğer 60 aspirin hakkında başka bir saçmalık duyarsam ya da başka ruhsal bir bunalımını, seni öldürene kadar gıdıklayacağım.
If I hear any more shit about 60 aspirins... or one more of your fucking mood swings, I'm going to tickle you to death.
Gıdı gıdı.
Tickle tickle.
Beni gıdıklama diyor.
It says : "Don't tickle me!"
Bu seni gıdıklıyor mu?
Does that tickle?
Ben de bir dönem Rick Harrison ile doktorculuk oynuyordum.
There was a time when I played tickle-pickle with Rex Harrison.
Gıdıklayıcı bir cızırtı var.
There's a scratchy tickle.
Seni orada beni deliler gibi güldürürken görmeyi isterdim.
" To see you there, then, would tickle me crazy.
Gıdıklama gıdıklama hayır
Don't tickle. Don't ti- - No- -
Gülümseyene kadar gıdıklarım seni.
I'm gonna tickle you till you smile.
Madem ki dertleşiyoruz küçük bir sevda başladı kamerada çalışan genç kız için.
And as long as we're on the subject I kind of have a little tickle for that young camera girl working for you.
Seni hapse attırırım ve ölümünü beklerim.
I'll throw you in jail and tickle you to death
- Menajerime göre de öyle.
So does my agent. Don't tickle.
Üzgünüm. Gıdıklamamaya çalışıyordum.
I was trying not to tickle.
Büyük, yumuşak, beyaz...
Tickle Santa Claus
Üç çocuğumun olmasını ve ayaklarımı gıdıklamak için evde bekleyen bir kocamın olmasını istiyorum.
... and a husband who'd tickle my feet at night.
Bizi gıdıklarsanız, gülmez miyiz? "
" If you tickle us, do we not laugh?
Washington'a bir seks skandalı sayesinde gitmek istemiyorum.
I don't want to go to Washington on the slap-and-tickle ticket.
Biraz cilveleşse tüm sorunları çözülür.
- "A little slap and tickle would solve all her problems."
Gıdıklama canavarı!
It's the tickle monster!
Gıdıklama canavarı.
It's the tickle monster.