Toilet перевод на английский
8,448 параллельный перевод
Yaptıklarım hoşuna gitmiyorsa tuvalette bekleyebilirsin, tamam mı?
If you don't like what I'm doing, you can wait in the toilet, okay?
Tuvaletteki ilk cesedim değil, Jethro, ama hep rahatsız edici bir yanı vardır.
Not my first body on a toilet, Jethro, but always a disturbing sight.
Popomda bir hafta boyunca sürecek koca bir halka kızarıklık olasıya kadar tuvalette uyumak gibi mi?
You mean, like, fall asleep on the toilet and have a big red ring on my bum for a week?
Milton ol ve tuvalete otur.
Be Milton and, uh, crouch down on the toilet.
Tuvalet kağıdımız,
Toilet paper...
Bu şey trenden ziyade tuvalette üzerine sifonu çektiğim bir şeye benziyor.
That looks less like a train and more like something I'd flush down a toilet.
İyi, çünkü her zaman eve geldiğimde sifonun yeni çekilmiş olmasını isterdim.
Good, because I always like to come home to a toilet that's been freshly swirled.
- Tuvaletimizde de ölü karga vardı.
Yeah, oh, and there was a dead crow in our toilet.
Tuvalette oturup düşünüyorum.
Sitting on the toilet thinking
-... tuvalet kağıdımız bitmiş...
- of toothpaste, toilet paper...
Yong Min tuvalete gitmek için ayrıldı ve 15 dakika sonra geri geldi.
Yong-min left to go to the toilet - and came back after 15 minutes - Let me see
Yong Min bu 15 dakikada tuvalete gitmeyip Min'i öldürdü.
Yong-min didn't go to the toilet but killed Min during those 15 minutes?
Kokteyl kâsesi bile tuvalet şeklindeydi.
Even the punch bowl was in the shape of a toilet.
Tüm merdivenler, tuvaletler, keskin köşeler kilitlendi, mandallandı ya da kaplandı.
Every stairway, every toilet, every sharp corner has been locked, latched or padded.
Benim adım Herb. Çocuklar kelime oyunlarını geçip, kafamı klozetin içine soktular.
Kids skipped the clever puns and just shoved my head down a toilet.
Unut o ağacı neyden kurtulmamız gerektiğini biliyosun..... O kadınlar tuvaletindeki buyuk sapık görevli Herkese tuvalet kağıdı veren hani.
Forget about the tree, you know what they need to get rid of is that big, nasty women's room attendant who's always handing out toilet paper.
Aslında güzel bi vi var. Tabi iğne uçlu at yastıkları ve tuvaletin üstündeki kuru yaprakları Kafana takmıyorsan
She actually has a nice place if you don't mind needlepoint horsey pillows and dry leaves on top of the toilet.
Keşlerin deliği tutturabilme yeteneğinin daha iyi olması dışında.
Except crackheads have better toilet aim.
Ve eğer tuvalete gitmek zorunda kalırsan elini gururla kaldır ve de ki : "Gitmek zorundayım."
And if you have to go toilet Proudly raised your hand, and say, "I must go."
- Bir portatif tuvalette donarak ölmekten daha kötü ne olabilir Nelson, hemen cevap ver?
Okay, real quick, what could possibly be worse than freezing to death in a portable toilet, Nelson?
Tuvalet koridorun sonunda.
Toilet is down the hall.
Enstrümansız bir müzisyen klozet kapaksız ayakkabıcıya benzer.
A musician without his instrument is as bad as... a shoemaker without a toilet seat.
Hayır, annem hiç tuvalet temizlemedi.
No, my mother never cleaned a toilet in her life.
Tuvaleti sor.
Ask for the toilet.
Tuvalet nerede?
Where's the toilet?
Oturma odasının ortasına tuvalet dikin daha iyi!
Why don't you just put a toilet in the living room and call it a day?
Bu arada, tuvalete tampon atmıştım.
Besides, I flushed a tampon down your toilet.
Tuvalet kapağını mı kapamadık?
We left the toilet seat up?
Tuvaleti tamir etmek için.
To fix the toilet.
8 yaprak tuvalet kağıdı kullanırım, hatta bazen 12.
I use 8 sheets of toilet paper, sometimes 12.
İddiaya girerim ki onu yatağa atmak için tıkanmış tuvalet numarasını çekecek.
I'll bet you give him the room with the busted toilet.
Karımın parasıyla 4 çocukla beraber hayatta kalmaya çalışıyordum ta ki kader bu tıkanmış hayatın sifonunu çekip senin gibi özel birisiyle beni karşı karşıya getirene dek. - Ne kaçırdım?
I stay with her on account of our four kids and I can survive, except when fate, through a toilet that won't flush, brings me in contact with a special specimen like you.
En alt kat, ortak tuvalet.
Ground floor, shared toilet.
Bunu tuvalete dök.
Throw that down the toilet.
Artık hiç tuvaletiniz yok sizi piç kuruları.
Now you've got no toilet, you bastards.
Kulaklarından kıl fışkıran aksi adamın teki tuvalette gazetesini okurken kendi banyomun kapısında beklemek isterim.
I want to be waiting outside my own bathroom. While some bad-tempered fella, with hair growing out of his ears reads the newspaper on the toilet.
Tuvaleti kullanmak için izin istedim. Tuvaletin üstü ıslak mendillerle doluydu.
So I ask to use his bathroom and I see he's got a case of Wet Ones on top of the toilet.
Tuvalete gitmeliyim.
I have to use the toilet.
Erkekler tuvaleti bok dolu.
Uh, the men's toilet is full of shit.
Danica tuvalete atmanın bir hanıma yakışmadığını düşünüyor.
Danica thinks it's unladylike to toss things in the toilet.
Az evvel, mikrop dolu... tuvaleti ve banyoyu... temizlemek için kullandığın bu paspası... ailenin ve çocuklarının yemek yediği... mutfağa götürür müsün?
Would you take this mop... where you were just cleaning the bathroom... and around the toilet, and all of those germs... and take it into the kitchen... where your family eats, where you feed your children?
Konuşan tuvalet kağıdı.
Talking toilet paper.
Tuvaletin var mı?
Do you have a toilet?
- Tuvalete.
- Toilet.
Tuvalete gitmek için savaş vermek gerek resmen.
One has to trespass a battlefield just to go to the toilet.
- Tuvalete.
To the toilet.
Yedek tuvalet kâğıdı getiren var mı?
Did anyone happen to pack a spare roll of toilet paper?
Ve tuvalet.
The toilet.
-... tuvalete gideceğiz ve ben seni...
We go in the toilet and I fucking...
Lula dükkana gitti tuvaleti onarman lazım.
- Hey, Lula went to the salon, man, you gotta fix her toilet.
Bunu duydun mu?
( toilet flushes ) Oh, you hear that?