Took перевод на английский
108,223 параллельный перевод
Ansızın karşımıza çıktı, bizi şaşırttı.
He came out of nowhere. Took us by surprise.
Silahımı aldılar.
They took my gun.
Kitap mağazasındaki şey, onu aldı fakat beni istemedi.
That thing in the bookstore, it took her and didn't want me. Why?
Mia aldı!
Mia took it!
Müdahele etmişler ve son bebeği, erkek olanı kurtarmışlar.
They intervened and took the last baby, a male.
Polis'e gitmek için aracı aldılar galiba.
They took the truck to go to Polis.
Aracı benim adamlarım aldı.
It was my men who took it.
Her damla yakıtı kullandım ama başardım!
Took every last drop of fuel. But I did it.
- Veya Crane'i alan bir şey?
Something evil. - Or something that took Crane? - Yes.
İzimi bulması yıllarını almış.
Took him years to track me down.
Bizi aldın ve bunun için müteşekkiriz, fakat...
You took us in and I thank you for that, but...
Tracy'yi alkol öldürdü.
Drink took Tracy.
Troy, Geoff'un bedenini aldı.
Troy took Geoff's body.
Benim hatam olmadığını anlamam çok uzun zaman aldı.
It took me a very long time to understand that it wasn't my fault.
- Bunu Yüzbaşı Martens'ten aldım.
I took that off Captain Martens.
Şu şey her neyse patlamanın şiddetine maruz kalmış.
Whatever this thing is, it took the brunt of the blast.
Edgar'la ben restoranı devraldığımızda bir tabelamız vardı.
When Edgar and I took over the restaurant, we had a sign up.
Gün geçmiyor ki günün menüsünü sunmanın kaç hayvana mal olduğunu düşünmeyeyim.
And there's not a day that goes by that I don't think about the amount of animals it took for us to serve our menu for the day.
Bu da 24 inek demek. İnek başına iki döş.
That took 24 cows, there's only two briskets per cow.
Böylece onlar devraldı, kadınlar içeriye geçtiler.
So they took over, and the women went inside, hmm.
Ciddi mi sandın?
You took that seriously?
Yada komşunun köpeği beni kaçırdığı zaman... araya girse de yeterdi.
Or just to intervene when a neighborhood dog took me away.
Bunların hepsi halkla ilişkiler açısından tam bir kabus olmaz mı? Kaybedeceğimiz onca para da halkla ilişkiler açısından kabus olur. Üstüne de parayı kaybettiğimizle kalırız.
That you took responsibility for it and... that you stood up for me.
Kumarbaz hakkında bilmek istediğin şey ne? Kontrolü kimde?
A guilty man took a guilty plea.
Kısa süre önce Myers-Briggs kişilik testini yaptım. Meğer içe kapanık biriymişim.
Well, I recently took the Myers-Briggs personality test, and it turns out I'm an introvert.
Beni 4 Dünya Ticaret Merkezi'ne götürdü. Her şeyi anında gördüm.
So he took me to Four World Trade, and I saw it immediately.
Kasadan 40 bin dolar almış. Burada da çocuklarla birlikte hafif bir bavulla evden çıkıyor.
She took four 10k bricks out of the vault, and we have her here with the boys walking out of the house with light luggage.
Lara sabah çocuklarla birlikte evden ayrıldı.
Lara took off this morning with the boys.
O şekilde ayrıldı yanı.
Took off.
Habersiz bir ayrılık.
Unannounced took off.
- Taylor Mason kartımı aldı.
Taylor Mason took my card.
Dün 2 adamımı aldı.
Took two of my men with him yesterday.
Benden birini aldın.
You took someone of mine.
Ve kilerden birçok şey aldıklarını... sana garanti edebilirim!
And I guarantee you that they took plenty of shit from the pantry!
Her şeyi mi almışlar?
Took everything?
Helikopteri bile mi?
Took the helicopter?
- Ayakkabılarını bile? - Evet.
- Even took your shoes?
Yabancıydık ama bizi yanınıza aldınız.
We were strangers, but you took us in.
Çünkü arabayı alıp gittin ve otel istila altındaydı.
Because you took the truck and the hotel was overrun.
Beni yanına aldı.
He took me in.
Her şeyi aldılar ama bazı şeyler de verdiler.
Took everything, but gave us some things in trade.
Walker'ın kafa derini yüzmesinden memnun olacaksın sanırım.
See, i think you'd be happy if walker took your scalp.
Alicia'yı bu şekilde kurtardığınızı düşünüyor.
That got you onto the reservation when you took alicia.
Beni aralarına alan insanları kaybettim.
Lost the people that took me in
Clarklar beni aralarına almıştı.
The Clarks took me in.
Hayır, bizi hiç götürmedin.
No, you never took us.
Babasının dolabından silahını aldı.
She took the gun out of her daddy's dresser.
Seni ve çocuklarını ihtiyacınız olunca yanıma aldım.
I took you in, you and your kids when you were in need.
Sorun değil. Ben gelirken içmiştim.
It's okay, I took mine on the way over.
Uzun sürdü.
Took you long enough.
- Teşekkürler.
I took an oath.