Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ T ] / Tout

Tout перевод на английский

287 параллельный перевод
Adı çıkmış bir suçludan intikam fırsatı bulacağımı sanmıştım basit ve kayıtsız şartsız duygularından önce, sadece sevgi dolu bir kadın buldum.
I thought that I would find the paid tout of a notorious criminal - - only to find a woman full of love, before whose simple and unconditional feelings
Hemen!
Tout de suite!
Kesinlikle.
Tout à fait.
Benim durduğum yerden tam da öyle görünüyor!
D'où je suis, c'est tout à fait ça!
Tamamdır beyler, hemen veriyorum.
Ah, bon. Très bien, messieurs, tout de suite.
Büyük bir ºarkici olmani istiyorum, yariº simsari degil.
I want you to be a great singer, not a racetrack tout.
A tout a l'heure, Mon Vieux.
A tout a l'heure, Mon Vieux.
Tout de tout?
Tout de tout?
Başkan olduğunda "Babam at yarışı delisiydi." diyeceksin.
Someday, when you're president you're going to be able to say, "My daddy was a tout."
Bu... Bu kulüp çığırtkanına bulaşmamalısın.
You must not get mixed up with this- - this club tout.
- Ben de senin gibi aracılarla oynuyorum.
Like you, I always bet on the tout.
Paris'te dedikleri gibi, Tout de suite.
Tout de suite, as they say in Paris.
- Her şeyi duymuş.
- Elle a tout entendu.
Tout de suite, monsieur!
Tout de suite, monsieur!
Tout Va Bien'de otobanın hemen dışındaki bir kafede buluşacaklardı.
They'd meet at the Tout Va Bien, a café just off the highway.
- Beni satmaya çalışırdı.
- He was my tout. He's the lowest -
Bizi buraya getiren simsarını suçluyorum.
I blame your tout that brought us here.
Onun için çıldırıyorum, hepsi bu.
I'm mad about him, voil tout.
Evet, hepsi bu.
Yes, voil tout.
Yardımlaşma için desteğinizi almaya.
I came aboard to tout a donation.
O kadar acele etme yavrum.
Not so tout de suite, my sweet.
Tikon, seni aptal, eldivenlerim.
Tout va bien. Tikon, you idiot, my gloves.
Haydi bakalım çıkalım
Let's get out of this joint tout de suite.
Fakat bu olağanüstü olayın belirleyici yönüne dikkatimi çektiği için esasen Albay Arbuthnot'a şükran borçluyum.
Tout de même, I must thank the pipe-smoking Colonel Arbuthnott, for a remark which finally resolved all my confusions about this... this extraordinary case.
Tabii ki de.
- But of course. Tout de suite.
A tout a I'heure.
A tout a I'heure.
Önce özgür aşkı savunup sonra evlenen ikiyüzlü bir kadın. Devrimi izlemek yerine ona katılan iktidar düşkünü gazeteciler. Seks için gelip sonra da Rusya'dan bahseden burjuva radikaller.
Duplicitous women who tout free love and then get married, power-mad journalists who join the revolution instead of observing it, middle-class radicals who come looking for sex and then talk about Russia.
Şimdi beni o aptalların yanına sokarsan onları birkaç saniyede yola getiririm.
You let me in there at those so-and-sos. I'll straighten them out, tout de suite.
- Woody, herkese benden şampanya. - Pekala, Cliffy kutlama havasında.
Woody, a bottle of bubbly, tout de suite.
Ben banyoya gidip Georgie'yi geri göndereyim, tout de suite.
I'll call in the bathroom and send Georgie back tout de suite.
Düşün, bugüne kadar yalnızca renksiz hayatın olduğu için üzüldün.
Tout, tout, through and about, your callow life in dismay.
Chagrin d'amour dure tout la vie.
Chagrin d'amour dure tout la vie.
Dakikası dakikasına, beyler.
A tout à l'heure, messieurs.
Bu raftan aşağı atlayacağım ve sonunda kendim olacağım Tekrar insan olmak için bekleyemeyeceğim...
I'll hop down off this shelf And tout de suite be myself I can't wait to be human again
Bir casus olabilir.
It could be a tout.
Hiç de değil, dostum.
Shovels du tout, mon ami.
- O zaman hemen sipariş verelim. - Tamam.
Alors on commande tout de suite.
Ben önce bir içki alacağım.
J'aurais un apéritif après tout. Heu martini.
Delirecek gibiyim. Ne zamandır seninle konuşmak istiyordum.
Je suis desole... je ne pouvais pas vous parler tout a l'heure.
Sandalye havaya uçtuğunda ben derhal oradan kaçmıştım.
Once the chair went up I was out of there tout de suite.
Pas du tout.
Pas de tout.
Yoo, yoo, hiç gereği yok.
Non, non, pas du tout.
Şu karaborsacı tam bir dolandırıcı!
That tout is a real thief
Bütün Pariz Liza adındaki bir "Lollapalooza" dan bahsediyor. Chanel'in defilesinde boy gösterecekmiş..
Le tout Paris has been buzzing about a lollapalooza called Liza, and her definite, maybe, appearance on the runway at Chanel.
... asmak... katlamak.
Tout ca, c'est hanging, toujours folding.
Önemli bir şey değil, sadece küçük bir problem.
- Non, c'est pas du tout un problème.
Köpek maması satmak için müşteri toplarken düşünseydi, kirli para yapar mıydı?
Would he tout the taste of dog food if he thought he could make a stinking buck?
Tout va bien.
Tout va bien.
- A tout a I'heure.
- A tout a I'heure.
O kadar.
C'est tout.
Ouvrez-nous tout de suite!
Ouvrez-nous tout de suite.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]