Toy перевод на английский
5,267 параллельный перевод
Oyuncak ister misin?
Can I get a toy? Thank you
Seninle oynamayı bitirince, seni ucuz bir yeniyıl... hediyesiymişsin gibi parçalara ayıracak.
When she's through playing with you, she's going to... take you apart like a cheap Christmas toy.
Sadece harika bir oyuncağı olan, iyi bir teşhisçiyim!
I'm just a good diagnostician with an awesome toy!
Ejderhanın elinden oyuncağı alınmaz.
Never take a toy from a dragon.
Toy davranma.
Don't be so naive.
Oyuncakları bırak gidelim.
Toy down, let's go.
Oyuncakları yere bırak, gidelim.
Put the toy down, let's go.
Oyuncakları alamaz.
She can't take that toy.
Bir çıngırak sesi duydum, bebek oyuncağı gibiydi.
I heard a rattling sound, like a kid's toy, you know?
Oyuncak değil o.
It's not a toy.
- Hangi oyuncak çıktı?
- What toy did you get?
Tam bir oyuncak.
It's quite a toy.
Bildiğiniz gibi, Piper Brothers 50 yıldır, 0-4 yaş arası çocuklar için oyuncak ve eşya üreten dünya çapında bir şirket.
As you know, Piper Brothers is the world's number one toy and child product brand in the zero-to-four age range for over 50 years.
O gerzek, bu küçük oyuncağın ne kadar ettiğini biliyor mu?
Does that moron know how much this little toy is worth?
Birileri bu oyuncakla eğlenmek istemiş.
Someone's had fun with this toy.
Çocukları yeni oyuncaklarıyla baş başa bıraksak mı?
Shall we leave the children alone with their new toy?
Oyuncak değil o. Tuhaf!
It not a toy.
Oyuncak gibi görünüyor.
Funny. Looks like a toy.
- Pijamalarını buraya mı koydun? Gary'e götürmek için herkes bir oyuncak seçsin.
You each get to pick one toy to bring with Gary.
Doğruyu söylüyorum. Ayrıca devin arp oyuncağını görmelisin.
And you should see the giant's toy harp.
- Bu oyuncak da ne böyle?
- What is that toy?
Oyuncağı hareket ettir.
Move the toy!
Oyuncak Hikayesi 4 için Tom Hanks'i beklerken
While they wait for Tom Hanks To make Toy Story 4!
Oyuncak mı?
A toy?
Ben oyuncak mağazaları seviyorum.
I love toy stores.
Senin oyuncağın mı?
Is this your toy?
Hadi ama, Dex, Bu toy da kim?
So come on then, Dex, who's the dry lunch?
Anlaşılan burada toy bir dövüşçümüz var, millet,
Looks like we got ourselves an underdog up in here, y'all!
Şimdi her yerdeki, oyuncak mağazalarındaki, eczanelerdeki tüm kasaların yanında abur cubur stantları duruyor.
And there's junk food at the checkout everywhere, at toy stores, at drugstores.
Televizyoncular, reklam ajansları ve oyuncak şirketleri Federal Ticket Komisyonu'nun düzenleme yapmaması için birleşti.
Broadcasters, advertising agencies and toy companies all banded together to prevent the F.T.C. from regulating children's television.
- Muhteşem bir Örümcek Adam oyuncağı alın!
- Get a spectacular Spider-Man toy!
Neden gidip yeni oyuncağını denemiyorsun?
Why don't you go and try your new toy?
O... Bir oyuncak.
That is a toy.
Ve oyuncağını senin arabana düşürdü.
She dropped her sex toy in your car.
Gotti'nin sizinle tekrar oynamasını izlememe gerek yok.
I don't need to watch Gotti toy with you guys again.
Ne olduğunu bilmiyoruz ama pilli bir şey. Garip şekilli titreşimli bir alet ya da bir çeşit oyuncak olabilir.
We don't know what it is, but it is something with a battery... maybe an oddly shaped vibrator, some kind of toy?
İçinde ne olduğunu tahmin etmek isteyen var mı?
Do we have any guesses what the toy inside will be?
Namlunun ucundaki kırmızı tıpa görülüyor. Bana doğrulttuğun zaman, plastik oyuncaklı bir çocuğa benziyorsun.
I can see the red plug in the barrel... so you look like a kid with a plastic toy when you point it at me.
"Toy." Bu bir yaftadır.
"Callow." Callow is a label.
Ben Kingsley'ye tokat attım. Oyuncakçıda fahişe zannedildim.
I slapped Ben Kingsley in the chin, got mistaken for a prostitute at a toy store, and the audition was supposed to be for you.
Nerede benim küçük oyuncağım?
Where's my new little toy?
Bunu annene geri vermeni istiyorum.
We're going to give the toy back to your mother.
- Bu oyuncak bir silah.
- It's a toy gun.
17 gibi genç bir yaşta doğunun en başarılı oyuncak şirketinin Funtom Şirketi'nin başına geçti.
At the young age of seventeen, she is the chief of the East's most successful toy company, Funtom Company.
Sen güzel bir oyuncaksın, kendine yüksek hedef belirleyen ve güçlü adamların tadını alan şımarık küçük zengin kız için.
You're a plaything, a pretty toy for a spoiled little rich girl with a high opinion of herself and a taste in powerful men.
- Sübyan daha.
He's 21. Oh, toy boy.
Oyuncak değil, anladın mı?
It's not a toy, do you understand?
Hâline bak. Köpeğim için elinde oyuncak buraya gelmişsin bir de.
- Look at you, coming in here with a toy for my dog.
Oyuncak değil o.
That's not a toy.
O bir oyuncak.
It's a toy.
Giderken bu oyuncağı götürmelisiniz.
You should take that toy with you when you leave.