Track перевод на английский
18,323 параллельный перевод
Yarışta seni yok edeceğiz.
We are gonna destroy you on that track.
Ve biz de düz yol yarışında bunu arıyoruz.
And that's what we're looking for on the flat track.
Şimdi, eğer İndian'a böyle yetişmeye niyetliysek hem Bill'in vaktinin büyük kısmını tüketecek hem de düz yol yarışını çok düşük statüden kaldırmak için epey bir kaynağı tevzi edecek.
Now, if this is how we really intend to catch up to Indian, it's gonna eat up a majority of Bill's time as well as allocate quite a bit of resources in order to lift flat-track racing from its lowly status.
Tüm amacımız insanları yarışa çekmek.
The entire goal is to get people to the track.
Dinleyin. Eğer düz yol yarışının motor pistinin kızıI saçIı üvey çocuklardan oluşmadığı fikrini ben satacaksam zar tutmama izin verin.
If I'm the one who has to sell the idea that flat-track racing isn't just motordrome's redheaded step-child, then you need to let me stack the deck.
O hoş çocuk sürüyle hayran getirecek. Yarışlarda uzun süre iyi başkanlık etmiş hayranlar.
That pretty boy's gonna bring the fans in droves, fans who have long been underrepresented at the track.
Tavrın hoşuma gitmiyor ve yarış içinde ve dışında tarzını sevmedim.
I don't like your attitude, and I don't like your style on and off the track.
-... hayatlarını...
- men on that track...
Tüm yeni Harley Davidson yarış ekibi düz yol yarışında yeni bir çağ açmak üzere.
The all-new Harley-Davidson racing team is about to Usher in an all-new era of flat-track racing.
Domuz seven adam için barış teklifi.
Peace offering to the man who likes to hog the track.
Birisi mühendisliğin sınırlarını zorluyor birisi, satıcıların daha büyük ve hızlı yeni makinemizi satmasına izin veriyor ve birisi fevkalade yarış ekibimizin kurtarma ekibimizin yol içinde ve dışında zor koşullarda uzman kontrolünü göstermesine izin veriyor.
One that pushes the limits of engineering, one that allows our dealers to sell our bigger, faster, new machines, and one that lets our exceptional race team, the wrecking crew, - Demonstrate expert control in extreme circumstances on and off the track.
Ama motorlarımızı görmek için onları yarışa çekecek.
But it gets them to the track to see our bikes.
Yarışta giyeceğim.
I'm gonna wear it on the track.
Dişinin kayıp parçasını ve bir saç bulduk. Hızlıca DNA'sına bakalım.
We found the missing piece of tooth and a hair, so let's fast-track the DNA.
Farkında değilim.
I'm losing track.
Bu şeyin içindeyken takip etmek zor oluyor.
Oh, my gosh. It's hard to keep track in this thing.
Genelde bu bölgede saldırıyor ama takip etmek zor. Arkasında iz bırakmıyor ;
He mostly hits this area, but he's hard to track down, leaves no traces behind, operates alone.
Daisy'yi izlediklerine şüphe yok.
- no doubt, trying to track Daisy down.
Umut ediyorum ki boyunlarınız dondurma külahından olsun çünkü sıradaki şarkı yüzlerinizi eritecek.
I hope your necks are made of ice cream cones because this next track is gonna make your faces melt!
Çünkü onu gerçekten güvenli bir eve gönderdim Horatio'nun izini bulana kadar.
Because I've had him sent to a real safe house until we track down Horatio.
Jorge ile konuştum, Roman'ı takip etmesini söylemişsin.
I spoke to Jorge, he told me that you had him track Roman.
Enerji akışını takip edebileceğim.
I'll be able to track the energy flow.
İzini sürebileceğimiz bir şey var mı?
Is there a way we can track her?
Tamam, siz ikiniz Nick ile buluşup takım olarak Katia'nın izini sürün.
Okay, you two go and meet up with Nick, track Katia as a team.
Hedefin rotasını net görebiliyoruz.
Got a solid spot track on the target.
- 4-8-7-2-6 rotasından karşı ateşe başlayın.
- Air, kill track 4-8-7-2-6 with birds.
4-8-7-2-6 karşı ateş.
Killing track 4-8-7-2-6 with birds.
Karşı saldırı açıldı, rota 4-8-7-2-6.
Birds away, track 4-8-7-2-6.
T.S.S., rota 3-5-8-2-9 düşman olarak işaretlendi.
T.A.O., track 3-5-8-2-9 designated hostile,
Buralarda kim ne yaparsa yapsın çok temiz bir sabıkaya sahip gibi görünüyor.
They seem to have a real good track record around here with convictions, whether someone did it or not.
Senden özellikle güneş gözlüklerimi takip etmeni istedim
I specifically asked you to keep track of my sunglasses.
Yerini bilmiyorsan sahip olmamalısın, Winston.
You shouldn't have them if you can't keep track of them, Winston.
Bak, işler gerçekten yolundan saptı.
Look, things just got really off track.
5 yıl sonra şu kapıdan girdiğinde onca zamandan sonra bir hız treninin en uç kısmındaymışım gibi hissettim.
Five years later when you walked in the door after all that time it felt like, it felt like the last flat stretch of track of a roller-coaster ride...
Malesef izini bulamadım.
Unfortunately, I couldn't track her down.
İzini sürebilirsiniz.
You can track it.
- Takip edebilirsiniz, değil mi?
- So you can track it, right?
Resmen hata fabrikası olacak.
It's a bug factory. The old code makes it impossible to keep track of the reentrant looping.
Döngüleri ben ayarlayabilirim.
I can keep track of the looping in my head.
Uranyumla çok fazla vakit geçiren herkes ki bu durumda Damien Darhk oluyor, kostümümün izini sürebileceği çok miktarda radyasyon emer.
That anyone who spends a lot of time around uranium... In this case Damien Darhk... Picks up trace amounts of radiation, which my suit can track.
Clare Wedding'i teyit etti, doğru yoldasınız.
Clare confirmed Wedding, so you're on the right track.
Kimin ne olduğu belli bile değil.
I can't keep track of who's who.
İspanyol Harlemi'ne gidelim Bu adamı bulabilecek miyiz bakalım.
We'll go up to Spanish Harlem and see if we can track down this guy.
SUV'yi takip edebileceksiniz değil mi?
You can track the SUV, can't you?
O zaman yonga bunların kaydını tutmuştur ve hareketlerini buradan izleyebiliriz.
Then it'll pick up the chip, and we'll be able to track his movement.
Sadece tek bir kanıt bulmam lazım Doğru yolda olduğumu gösterecek.
I just need to find one piece of evidence to see that I'm on the right track.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.
Lost track of time.
İkili adalet sistemi.
A two-track legal system.
- Yani onun izini sürebileceğimiz hiçbir yol yok.
- So we have no way to track her.
Bunu Espo ve Ryan'a eposta ile göndereceğim, Bakalım onu bu ağza alınmayacak ürünler yoluyla bulabilecekler mi?
I will e-mail this to Espo and Ryan, see if they can track her down by her unmentionables.
İzlenmesi zor ama liste üzerinden çalışmaya devam ediyoruz.
Well, they're trickier to track down, but we're working our way through the list.