Trainer перевод на английский
1,471 параллельный перевод
Yıllardır ahırlarında eğitmenlik yapıyordu.
He'd been a trainer at the stables for years.
Çalıştırıcı Yuri.
I am Yuri, the trainer.
Burada ne yaparsın, çalıştırıcı Yuri?
And what is it you do here, Yuri the trainer?
Demek çalıştıran çalıştırıcı Yuri'sin.
So you are Yuri the trainer who trains.
Çalıştıran çalıştırıcı Yuri'sin.
You are Yuri the trainer who trains.
Yuri, çalıştıran çalıştırıcı.
Yuri, the trainer who trains.
87223 sayılı tüzüğe göre, milli futbol takımını çalıştıran herkes Çin bitkilerini tanımak zorundadır.
According to statute 87223, every trainer of the national soccer team must have a knowledge of Chinese herbs.
Ama Yuri futbol çalıştırıcısı.
But Yuri is a soccer trainer.
Ross Moore, antrenör ve manevi danışman.
Ross Moore, team trainer and spiritual advisor.
Babam eczanede, annem de spor hocasıyla birlikte sinemaya gitti.
My dad's at the pharmacy and my mom's at the movies with her personal trainer.
Dünya çapında bir Alman çoban köpeği terbiyecisi.
He's a world-class trainer of German shepherds.
Tamam, tamam, Franny'nin spor eğitmenisin.
Oh, right, right, you're Franny's trainer.
Kafam karıştı, çünkü sen, spor yapmaktan hoşlanmayan tek arkadaşımsın, ve spor eğitmeni olacağım diyorsun.
I'm just sort of confused because you're my only friend who doesn't like to exercise, and you're gonna be a trainer.
Özel spor eğitmeni olmak istiyor.
She wants to be a personal trainer.
Eğitmenin ben olsaydım, et olmazdı.
If I was your trainer, no meat.
İşte bu yüzden, eğitmenim olmadığına memnunum.
And that's why I'm glad you're not my trainer.
- Paul mu? - Bea'nin antrenörü.
- Bea's trainer.
Eğiticileri yılanların zehirli olduklarını gördüğünde onları oradan uzaklaştıracağını biliyordum.
See, I knew the trainer would drag'em out of there... when he saw that they were cottonmouths.
Eğitmenle güzel bir yürüyüş.
Nice going today with the trainer.
Bana spor salonunda iki ay süre, özel bir eğitmen ve yeterince steroit ver, ben de en az onun kadar iyi görünürüm.
Two months in a gym, a personal trainer and the right steroids, I look like that or better.
Bana kişisel eğiticisinin adını vermelisin.
You must give me the name of his personal trainer.
Her ne kadar oğlu Bill ile tekrar bir araya gelmiş olsa ve at eğitmeni, aynı zamanda da ümit veren bir country şarkıcısı..... olan diğer oğlu Joe'yla her zaman yakın olmuş olsa da, Teri'nin hayatta kalma iradesini sınayan, kızı Corey'nin ölümü olmuştu.
Although she'd reunited with her son, Bill... and had always been close to another son, Joe... a horse trainer and aspiring country and western singer... it was the death of her daughter Corey... that tested Teri's will to survive.
Kendisi, gittiğim spor salonunda eğitmen...
She's the trainer at my gym.
Bugün çalışmaya başladığınız eğitmen mi?
This is the trainer you started with today?
Bu adam dünyadaki en iyi köpek eğitimcisi, ve tüm köpeklerin sorunları olduğunu söylüyor.
This guy is the best dog trainer in the world, and he says that all dogs have issues.
Dinle beni, koşu bandının arkasındaki süpürgeliği kaldırdığında bir girinti olacak orada 30 bin dolar var.
Listen to me, in the den behind the elliptical trainer, the baseboard comes off. There's 30K in there.
Karısı 3 yıl önce özel antrenörüyle kaçtı. O günden beri okulda kendisine azıcık ilgi gösterecek kadın bulma umuduyla dolanıp duruyor.
His wife left him three years ago for her personal trainer and he's been moping around the school ever since, trying to get any woman to show him the slightest bit of attention.
Karım özel antrenörüyle kaçtığından beri.
Not since my wife left me for her trainer.
Tyrell Mann'in kişisel kondisyon antrenörü ve masörü.
Tyrell mann's personal physician-slash-trainer.
İyi ama böyle bir şeyi nasıI sır olarak saklayabilirsin ki?
Well, how do you keep something like that secret? You hire aersonal physician-slash-trainer.
Pekala, Tyrell'ın masörünün, öldürmek için gerekçesi var.
all right, we have tyrell's trainer with possible motive.
Hayır, aynı antrenörü kullanıyorum.
No, I use the same trainer.
- Bu akşam bakıcım yok. Bu akşam spor eğitmenimle üç saatlik bir seans ayarladım.
I set up a three-hour session with my trainer tonight.
Okuldaki antrenör.
He's the school trainer.
Alışverişe oradan da jimnastik öğretmenimin yanına gideceğim. Üç saat kadar yokum.
So I'm gonna go shopping and then I'm gonna see my trainer, and I'll definitely be gone for, like, three hours.
Eğiticisi çok üzüldü.
The trainer took it very hard.
Eğitmen, tanıklıktan suç ortaklığına geçti.
Looks like our trainer just went from witness to accomplice.
Selam! Bir antrenörünüz var mı?
They said you guys had a trainer?
Spor yaparken giyebileceğim bir şey arıyorum.
I'm looking for something in a cross-trainer.
Bence kendine doktor aramadan önce bir danışman bulmalısın.
I just think you should call your trainer before you call your doctor.
Bu sabah antrenörünle görüşeceğini sanıyordum.
I thought you were meeting with your trainer this morning.
Hepimiz... Ben buradaki tüm koçlar, oyuncular ve antrenörler için konuşuyorum.
We all-and I speak for each and every coach, player, and, uh, trainer up here.
Koç!
Trainer!
Villanova'nın baş antrenörüydü.
He was the head trainer for Villanova.
Antrenörümden alıyorum.
I got it from my trainer.
Aslında bir şahit var, Bir çalıştırıcı.
You know, we had a witness, a trainer.
Ama özel bir eğitmeni varmış.
He does have a personal trainer.
Wendy'yi de kişisel eğitmenim olarak istedim.
I even requested Wendy as my personal trainer.
Frank'in kız arkadaşı bir spor salonuna yazıldı, Lars diye bir hoca buldu.
Frank's girlfriend joined a gym, got a trainer named Lars.
Ben, ben annenin özel antrenörüyüm.
I'm your mom's personal trainer.
Kimse. Yeni özel antrenörüm gelecekti de.
Although my new personal trainer was going to come over.