Trajik перевод на английский
2,689 параллельный перевод
Çok trajik!
Wicked tragic!
Evet, trajik.
Well, t-that's tragic.
Kaçak mahkum Virgil Downing'in, Parker Bancroft'u öldürdüğü sırada gizli kameralar devre dışı bırakılmış. Otoriteler olayın Okafor'un trajik katliamıyla bir bağı olmayabileceğini söylüyor.
The surveillance software not placed fugitive killer Virgil Downing at the scene of Parker Bancroft's murder, authorities say they may not have been able to tie him to Okafor's tragic slaying.
"Kendi akılsızlığımız yüzünden, bir zamanlar gurur duyduğumuz..." "... ahlaki önderliği kaybetmek zorunda olmamız ne kadar trajik. "
'How tragic it is that we, by our criminal folly,'should have lost the moral leadership of which we were once so proud.
Elms davası trajik, ama haber konusu değil.
The Elms case is tragic, but it is not news.
Ne trajik.
Oh tragic.
Yoksa alnı mı demeliydim? - Trajik.
Or should I say brow?
Babanızın trajik ölümü beni derinden yaraladı.
Your father's tragic death makes me ill.
- Trajik durumlardan dolayı bu toplantığı artık Dr. Newton değil ben yönetiyorum.
- Due to tragic circumstances, Dr. Newton's no longer running this meeting. I am.
Trajik kaza.
Tragic misadventure.
Çok trajik oldu...
- Because it was tragic.
Çocukluğumdan trajik bir anısı var.
No, this is a tragic story from my youth.
Hüzünlü kısmı karısıyla ilgili sonu, süper trajik.
The end, the sad bit, with the wife, super tragic.
Neyse, o kadar da trajik değil zaten.
Anyway, it's not as tragic as it sounds...
Hayır, sanırım o olayı trajik yapıyor.
No, I think it makes it tragic.
Ama ortada çok trajik bir durum var.
But there is something very tragic here.
Ona olanlar trajik ama benim olayla hiçbir ilgim yok.
Now what happened to her is-is tragic. But I had nothing to do with it.
Trajik olurdu.
It would be tragic.
Trajik ama karının ölümünden dolayı suçluluk hissettiğin için doğal bir tepki.
It's a tragic but natural response to the guilt you feel over your wife's death.
Evet, trajik bir olay, ama bir kazaydi.
Yeah, it's a tragic thing, but it was an accident.
Martinez'in harekatıydı benim değildi, anlaşmazlığımızı kızıştırması birçok yaşamın şuursuzca ve trajik şekilde kaybına sebep oldu.
It was Martinez's actions, not my own, that escalated the conflict, caused the senseless and tragic loss of life.
Fakat işin trajik yönü, Martinez mantığa kulak vermeyecek.
But the tragic fact remains that Martinez won't listen to reason.
Hayır, bu, şehirde yaşanan trajik bir olaya uygun cevap vermek ile alakalı.
No, it's question of reacting appropriately to a tragic incident that occurred in this city.
Trajik.
Tragic.
Aslında, çünkü öyleyse erkek arkadaş sıkıcı trajik ama kalın kafalı ki ne pahasına olursa olsun kaçınılması gereken bir şey.
Well, because if it is, the boyfriend is boring, tragic, but dull, which is to be avoided at all costs.
Belki trajik belki de komik.
It may be tragic, it may be funny.
Bak, bu trajik.
Look, it's tragic.
Güvenlik şefim, Şef Merck trajik bir kazayla ilgili beni bilgilendirdi, memur hanım.
Well, my head of security, chief Merck, informs me that we've had a tragic accident, officer.
Trajik olduğu doğru ama kaza olduğunu düşünmüyoruz.
Tragic, yes. Accident, we don't think so.
Acayip trajik.
This is tragic.
- Buna cevap bile veremem. Karısı ve annesini de öldürdü. Böylece trajik tek bir öğlen sonrasında ölü sayısı 16, yaralı sayısı 33'e yükseldi.
He also killed his wife and mother, bringing the total to 16 dead and 33 wounded all in one tragic afternoon.
- Ne trajik.
- What are you doing?
Eğer böyle değilse bunu kabul etmek çok trajik olur.
If it's not like this it's too tragic to accept.
Sutton, Seine'de trajik bir kazada ölerek beni tek boşta Mercer kadını yaptı.
Sutton was killed in a tragic barge accident on the Seine, making me the last available Mercer female.
Evet, Grady Barrett'in trajik ölümünü araştırmamız için bizi kiraladığı gibi... -... beni de koç yaptı.
He hired me to investigate the tragic death of Grady Barrett and he made me a coach.
Bunu ben de trajik buluyorum.
I find all this tragic too.
- Yalnızca kötü gittiğini biliyorum. - Birgitte Svend Age'nin küçük kızı trajik bir kazada boğulmuştu.
Svend Åge lost his young daughter in a tragic drowning accident.
Korkunç, trajik, feci bir şey olur.
More like horrible, tragic, disastrous.
Olanlar çok trajik, ailemiz abimin durumuna cevap bulmaya kendini adamıştır.
It's all very tragic, and our family is dedicated to finding answers to my brother's condition.
Karakterinin hikâyesi çok trajik, ölmeden önce bile.
Your character's story is so tragic, even before he dies.
Babamın trajik ölümü?
My father's tragic death?
Trajik bir geçmiş, aşması için ona daha fazlasını verecektir.
A tragic backstory would give him more to overcome.
Trajik bir geçmişim yok.
No tragic past.
Başka bir intihar vakası mı, yoksa trajik bir kaza mı?
Another suicide or a tragic accident?
Lexi trajik geleceğine şöyle bir bakmanı sağladı.
Lexi gave you... enough of a glimpse into your tragic future.
Bu trajik sıkıntıdan doğan bir durum.
It's precision born out of tragic boredom.
Bu duyduğum Mikael'ın hançerlendiğiyle ilgili trajik haber doğru mu?
What's this I hear about Mikael's tragic run-in with a dagger?
Böyle trajik bir şeyden iyi bir...
We're just hoping some good can come of this tragic - -
- Çünkü trajik bir şekilde adalet peşindeki koşturması onu karanlık tarafa geçmeye zorladı.
- Ah, because tragically... His pursuit of justice has led him down the path of the dark side.
Trajik bir dalış kazası gibi görüneceğini düşündün.
'You thought it would look like a tragic diving accident.
- Bilyorum, trajik.
And I don't care how many foreigners she adopts,