Travels перевод на английский
2,057 параллельный перевод
Her seyahatimde yemek tarifi dosyam yanımda olurdu. İsrail'de, İspanya'da.
I always had a recipe file on my travels... in Israel, Spain.
Haber çabuk yayılmış.
News travels fast!
Belki de seyahatlerinden birinde Hepatit C falan kapmışsındır.
Maybe you picked up a little Hepatitis C on your travels?
Helen, haberler hızlı duyuldu.
Helen, news travels fast.
Harika, böyle gezilerde bana daha çok ihtiyacın olacak.
Excellent. That's'cause you need me more'often during your travels.
Noah burada herkes nakliye işi yapıyor.
Noah, everyone here travels for work.
Kurşunun saniyede 900 metre hızı var kıpırdarsan ölürsün.
The bullet travels 2,900 feet per second. If you try and move, you're a dead man.
Yaratıklar yüzünden burada kimse geceleri yolculuk yapmıyormuş.
No one here travels at night because of the creatures.
Apex'in baş danışmanı, sürekli koruma ile gezer, ama, hepimiz gibi, bir zaafı var.
He's head counsel for apex, always travels with security, But, like all of us, he has a weakness.
Yolculuğumuzda seni, daha önce görmeyi ummuştuk. Fakat görev yerinde değildin.
We expected to see you earlier in our travels, but you were not at your post.
Yeni boşanmış bir kadının peşinde olan iş için seyahat eden bir adam arıyoruz.
We're looking for a man who preys on newly-divorced women, who travels up and down the country for work.
- Haberler çabuk yayılıyor.
- News travels fast.
Sürekli yolda. Hiç görüşmüyoruz.
He travels all the time, we never see him.
İyi yolculuklar ve bol şanslar.
Well, safe travels... and good luck.
Bir otobüse binip bütün gece yolculuk yapıyor.
She takes a bus and travels all night.
Atalarımızın yolculukları sırasında gördüklerine benziyor.
He looks like those our elders saw on their travels.
- Richard yarın Lincoln'e gidiyor.
Richard travels to Lincoln on the morrow.
O nedenle buraya bir bina geldiyse, oraya da bir bina gidecek.
So a building from over there travels over here.
Küçük bir kasaba dedikodusundan ve ışık hızından hiçbir şey daha hızlı ilerleyemez.
Nothing travels faster than the speed of light than gossip in a small town.
Şu an ise Satine Senato'ya doğru yola çıkıyor. Böylece Jedi'ların yardımıyla savaşa karışmamak için Senato'dan ricada bulunabilecek.
Now the Duchess travels to the Senate so she can plead her case against her involvement in the war as the Jedi prepare a defense against her opponents.
İki güvenilir yandaşı tarafından aldatılan Satine Coruscant'a doğru yol almakta.
Betrayed by two of her trusted allies, Satine now travels to Coruscant.
Teddy seyahatlerinden hep egzotik şaraplar getirir.
Teddy's always bringing us exotic wines back from his travels. Easy now.
Ve Carracticus'ın oğlu yanındayken bulacaktır da.
And he travels with the son of Carracticus. They will find it.
Bravermanlar'ın başarı haberleri ışık hızından daha hızlı yayılır.
There's nothing that travels faster Than word of a Braverman's accomplishments.
Bu yayılan virüs...
A virus that travels...
Seyahatlerim boyunca sadık kaldığım tek kural budur.
That's the one rule I've always stuck to in my travels.
- Haber çabuk yayılmış.
Word travels.
Bazı epey iğrenç yolculuklardan sonra...
After some pretty disgusting travels.
Peru'da ailesi olmamasına rağmen oraya çok sık gidiyor.
And for a man with no family in Peru, he travels there quite a bit.
Fermion, ideali ile aynı şekilde yörüngesinde dolanıyor.
Pattern is the same as fermions... Travels on the pathways...
Kötü haber çabuk yayılır.
Word travels fast.
Onun gezilerini takip ettim...
And I followed his travels, and, uh,
Bir kozmetik şirketi adına şehir şehir gezip makyaj malzemesi satıyormuş.
So, uh, I guess she travels around selling makeup For a cosmetics company.
Sanırım, seyahatlerinde, daha modern tesisleri inceledin, ama...
I dare to say you've inspected more modern facilities in your travels...
Lord Rahl seyahatleri dolayısıyla bir hayli yoruldu ve sadece Mord'Sith'lerine has o zevk verme yetenekleriyle memnun edilmek istiyor.
Lord Rahl is weary from his travels, and wishes to indulge in those particular pleasures which only the skills of his Mord-Sith can provide.
Çok sık seyahat eder.
He travels a lot.
Ayrıca Savaş Bakanı da yanında.
Besides, the Secretary of War will be with her. And Lord Treadstone always travels with tight security.
Sibirya boyunca 4.500 gidip Kuzey Buz Denizi kıyılarında büyük bir deltaya ulaşarak son buluyor.
It travels 4,5oo kilometres across Siberia before it reaches a huge delta, on the edge of the Arctic Ocean.
Ayrıca yangının daha uzun bir mesafe katetmesini sağlar.
Also making sure that the fire travels over a longer distance.
Yok. Joe seyahat ederken telefonun kapatır.
Joe turns everything off when he travels.
New York'lu bir yayımcılık ajansı temsilcisi 1600 kilometre uzaktan buraya geliyorsa, yayımcı avansının iade edilmesini istiyor demektir.
When a New York literary Agent travels 1,000 miles, That means the publisher wants their advance returned. I'm six years late on this novel.
Uzay yolculuğu hülyası kurdum, ve nihayet uzay yolculukları yerine bir masa başı işi olarak kozmoloji yapmakla rüyamı sonlandırdım.
I dreamt then of doing space travel and eventually instead of space travels, I ended up doing cosmology as a desk job.
Eğer bütün uzayı dolduran bir akışkan varsa ve ışık bir dalgaysa hiç bir yer "boş" değildir, çünkü ışık her yere gider.
If there's a fluid that fills all space, if light is a wave, nowhere is empty, because light travels everywhere.
Araba havanın içinde hareket ettikçe rüzgarın hızını hissedersiniz.
You feel the rush of wind as the car travels through the air.
Eter'e karşı hareket eden ve geri dönen ışık, ether boyunca yolculuk yapan ışığa göre bu yolculuğu değişik bir zamanda bitirir.
The light that travels against the aether and back again covers this journey in a different time to the light travelling across the aether.
İyi yolculuklar, dostum!
Safe travels, my friend!
Based on calculations such as the age of the Sun, the time it travels to and from the heart of the galaxy and in light of evidence of a black hole at the centre of the galaxy, that our planet has gone through the doomsday scenario many times,
Based on calculations such as the age of the Sun, the time it travels to and from the heart of the galaxy and in light of evidence of a black hole at the centre of the galaxy, that our planet has gone through the doomsday scenario many times,
Işık çeşitli dalgalarda dolaştığı için spesifik dalga boylarında - -
Because light travels in waves
Ancak sadece o seyahat edip risk alıyordu, böylece alışkanlıkları kırıyordu.
For hardly set in one of life's expanses we make it home, and apathy commences. But only he, who travels and takes chances, can break the habits'paralyzing stances.
Vay canına.
Wow, news travels fast.
Evet, onu gördüm ve iyimser değildi.
- News travels fast. Yes.