Trout перевод на английский
908 параллельный перевод
Alabalık balıkçılığı falan işte.
- Yes. You know, trout fishing?
En iyi renkli alabalık avı, neydi adı... Taupo...
The best rainbow-trout fishing is found in Lake...
En iyi renkli alabalık avı Yeni Zelanda'daki Taupo Gölü'nde yapılır.
The best rainbow-trout fishing is found in Lake Taupo, New Zealand.
En iyi renkli alabalık avı Yeni Zelanda'daki Taupo Gölü'nde yapılır.
Now, the best rainbow-trout fishing is found in Lake Taupo, New Zealand.
En sevdiğin balık, dere alabalığı.
Your favorite fish, brook trout.
Alabalık sever misiniz?
Do you care for trout?
Alabalık sever miyim?
Do I care for trout?
Şu dünyada en sevdiğim şey her türlü... alabalıktır.
The one thing in the world that I care for is trout... in any shape or form.
Baba... alabalık mı sipariş ediyoruz?
Father... shall we say trout?
Alabalığı oltanın ucunda hissetmek... onunla oynamak, sonra makarayı sarmak.
To feel the trout on your line... to play him, to reel him in.
Glen Arden'daki en büyük, yakalanması en zor alabalık.
The biggest, most elusive trout in Glen Arden.
Alabalıkların kralına.
To Walleye, king of trout.
Alabalık derelerinde telefon bulunmuyor.
They don't have telephones in trout streams.
Dünyanın en iyi alabalıkları orada avlanır.
The best trout fishing in the world.
Bir alabalık yakaladım!
I think I've got a trout.
Bir dakika.Alabalık avlar mısın?
Wait a minute. You go trout fishing?
Duncan'a alabalıkların sepete, levreklerin oltaya gelmelerini beklediğimi söyle.
Tell Duncan that I expect the trout to jump and the krill to perch on the end of my gun.
Şu alabalıklar daha birkaç saat önce sudaydılar.
Those trout were in the stream hours ago.
Alabalık sezonunun ilk Cumartesisi.
First Saturday of trout season.
Dere ve çaylardaki alabalıkların minnet dolu fısıltısını duyabiliyor musun?
Can you hear the grateful murmur of the trout as they whisper in the brooks and streams?
Burası alabalık cenneti.
This is trout country.
Ya da alabalık, biraz sosis taze yumurta ve ricotta.
Or a trout, some sausages, a fresh egg and ricotta.
Ülkenize tatil için geldim alabalık tutmayı düşünüyorum.
I've come to your country for a rest with the intention of going fishing for trout.
Onları yeterince hızlı karaya çıkaramayacağım.
I hope your trout take as much interest in me as you do. I shan't be able to land them fast enough.
Hiç balık tutmadın mı?
Have you ever done any trout fishing?
- Levrek mi yoksa som balığı mı?
- Is it trout or salmon?
- Kolunuz kadar levrekler çıkar.
- Trout as long as your arm.
Hey, iki yaz önceki levreği anlatmış mıydım size?
Hey, was I telling'you about that trout I got two summers before last?
Önce kayaların ilerisinde kıvrılarak akan bir derede, sıçrayan... bir alabalığın sesini duyarsın.
The first sound you hear of a brook curling over some rocks, with trout jumping.
Gloucestershire, katedral şehirleri, alabalığa çıkmak bahçe partileri.
Gloucestershire. The cathedral towns. Trout-fishing.
Kendini alabalık nehirleri ve atlarla dolu bir batı ülkesinde toprak ağası hayatı sürdürür olarak görüyor.
I thought that... It's just that he sees himself in a place in the west country with trout streams and horses. Leading the life of a country squire.
Ona hep istediği gibi Gloucestershire'da yabani av sahası ve alabalık dolu akarsuyu olan bir kırsal bölge satın alırız.
We'll buy him a country place in Gloucestershire with some rough shooting and a trout stream like he's always wanted.
Veya bol sulu bir alabalık.
Or even a nice juicy trout.
- Tam alabalik mevsimi ºimdi.
- it's the best time of the year for trout.
Alabalık sezonu yarın başlıyor.
Trout season opens tomorrow.
Alabalık mevsimi yarın başlıyor.
Trout season opens tomorrow.
Alabalık mı?
Trout?
Kapıyı kapat, Trout.
Close the door, Trout.
Trout!
Trout!
Belki Trout'un sesi bile alabiliriz.
We might even get a yell out of Trout.
Sen mi çıkarırsın yoksa senin yerine Trout mu çıkarsın?
Are you gonna do it or should Mr Trout do it for you?
Trout mu?
Trout?
Yanında Trout'u da alacaksın ama.
You take Trout along with you.
Trout ile gitmek, yalnız gitmek gibidir zaten.
Being with Trout is like being alone.
Claude, Ponch ve Trout Lassoo sokaklarında yatıyor.
Claude and Ponch and Trout are lying in the street at Lassoo.
Alabalığı kendim yakaladım.
I caught the trout myself.
Alabalık yakalamada iyi misin?
You're good at catching trout?
Bu nefis balığı sen yakaladın demek.
So you caught these magnificent trout.
Alabalığın bol olduğu bir yer biliyorum.
I know a good fishing spot for trout.
Bu gece sana alabalık tuttuğum gizli yeri göstereceğim.
Tonight, I'll show you my secret trout-fishing spot.
Şuradaki deliğe elini sokarsan muhakkak birkaç alabalık yakalarsın.
Stick your hands into that hole there, and you're sure to catch some trout.