Tt перевод на английский
7,648 параллельный перевод
İyiliksever bir bilgelikle.. .. İmparator, bu soylu savaşçıları..... halkın kahramanları olarak tanıttı.
It is with benevolent wisdom and esteem that the Emperor proclaims these noble warriors as heroes of the people.
Birkaç üniversiteye başvurana kadar annem zorla taşıttırıyor.
Which my mom is forcing me to carry around until I apply to some colleges.
İşte bu acıttı!
Now that hurts.
.. dikkatini dağıttı.
-... has affected his mental focus.
Bu yüzden canını bu kadar acıttı.
That's probably why it hurt so much.
Acıttı bu!
Oh.. That hurts!
Bu acıttı!
That fucking hurts!
Üzgünüm, acıtıyor. Acıttığını biliyorum.
I'm sorry it hurts, I know it hurts.
- Canımı acıttı.
- He hurt me.
Senin zıttın.
He's the opposite of this.
Çünkü bana hep ürüne gösterilen ilgiyi dağıttığımı söylerlerdi.
'Cause they always used to tell me that I would distract from the product.
Babasına söylemiş, babası da fıttırmış çünkü onu bakire sanırmış.
And she tells her father, and her father freaks out because he thinks she's a virgin.
Affedersin, acıttı mı?
Sony, did it hurt?
Acıttı be! Onunla yattıktan sonra nasıl beni öpebildin?
- How could you even kiss me after you fucked her!
Aklına kazıttım hatta. - Yoksa utanacağı bir durumda kalırdı.
Because I didn't want her to embarrass herself.
Biraz ağzını yüzünü dağıttım.
I sort of beat he shit out of him.
Çok dağıttık.
It was a real shit show.
- Cody fıttırır.
- Cody Would fucking freak.
İyi, Dex de fıttırır.
Well, Dex will freak too.
Sonra Cody bunu duyunca fıttırır diye düşündüm, ama fıttırmadı.
And then, I thought Cody Would fucking freak, but he didn't.
Geçen hafta bedava külâhta kar dağıttılar.
They gave out free snow cones last Sunday.
- Steve senin için suratını dağıttı.
Steve got his face busted up for you.
Tüm dış değişkenler kontrol altındaydı. Bu kıs kıs gülmelerin, gizlice konuşmaların nihayet biteceği andı. Bu kanıttı.
All outside variables were controlled, for this was to be the moment the snickering, the talking behind hands would finally stop.
Beni kızları olarak tanıttılar.
They passed me off as his daughter.
- Bu kesin kanıttır.
That's Brady material.
Hepimiz o şeyin birleştiğini ve akıttığını gördük.
We all saw that thing glob together and go down the drain.
# Bilinmez bir his kalbimi çarpıttı Kalmanı istememi sağladı # # Günlerim ve gecelerim boyunca #
And a feeling unknown shook my heart... make me want you to stay all of my nights and all of my days
Kaitlyn'nin dağıttığı kuralları hatırladın mı?
You remember those rules that Kaitlyn was handing out?
Hayır, acıttığı için dişlerimi fırçalamayı sevmiyorum.
No, I don't like brushing my teeth because it hurts.
Çarpıttım.
I manipulated.
Bu teknolojiyi ilk defa tanıttığımızda insanlar paniğe kapıldı.
When we first introduced the technology, the people panicked.
Onun yerine zıttını kullanacağım :
Instead, I use the opposite word.
- Siz tanıttınız ya baba.
You've done it, Papa
Nehirin _ Irmak _ tt
"Gianna JUN"
Eğer kızın canını acıttıysanız,... acıtmayı bırak, dokunduysanız hesabını sorarım.
I find out that she's hurt, or you even so much as fucking touched her, then I'm gonna make you pay. - Understand?
TT, yardıma ihtiyacın var mı?
TT, do you need a hand?
Geçen sefer beni kiliseye götürdü. İmza dağıttırdı, bebek öptürdü spor konuşturdu.
Last time I was here, she made me go to church with her... and sign autographs, kiss babies, tell people all my stats... and what I did last Sunday.
Yansıttığım olguyu bilmiyordum.
I didn't get that was the vibe I was putting out there.
- "Yasadışı" nın zıttı olan.
- The opposite of "illegal."
- Bu sayede dedektifler benim arkadaşlarıma hap dağıttığımı öğrendi, değil mi?
So, that's how the detectives knew I was supplying my friends with meds, right? Right.
Bayağı azıttık.
We did it up.
Şu merdivenleri çıkamayacak kadar yorgun olduğum zamanlarda ki en nefret ettiğim zamanlardır birkaç kuruşa elimdeki yiyecekleri taşıttırırım.
Sometimes I give him a few bucks or whatever to carry groceries and stuff when I'm fucking sick of those fucking stairs, which is most of the fucking time.
O iğrenç melodiyle herkesin başını ağrıttığına göre bu saçmalığa katlanmaya razı olamam.
Now that you've blasted it out of everyone's head with that heinous melody, I'll be damned if I'll be subjected to some mishmash.
Birkaç elçinin Küba purosu dağıttığını duydum.
I hear some ambassador's handing out Cubans.
Bu fikri dağıttım gitti.
I'm broadcasting it.
New Jersey'i dünyaya tanıttı.
Put Jersey on the map.
Başını ağrıttım bunlarla.
I shouldn't be telling you any of this.
Ya da inlemelerde damıttığım gözyaşlarını...
Or wanting that, with tears distilled...
Bütün o yastıklara akıttım.
Nutted all over those cushions.
- Acıttı ama.
God!
Fransız mareşal ordusunu dağıttı vatandaşlarını direnişe son vermeye zorladı yeni bir devrimin başlangıcını ve yeni bir ülkenin kuruluşunu ilan etti.
and announced the beginning of a new revolution and the foundation of a new country.