Tug перевод на английский
812 параллельный перевод
Ne mesaj ama. Kalbimin derinlerine isledi. ,
Damn, but that don't just tug at my heart strings.
Denizatları birbirlerine tutunmayı bilirler ve... iki ya da üçlü gruplar halinde çekişerek mücadele ederler.
The sea horses already know how to cling to each other and play tug-of-war in groups of two or three.
Halat çekme yarışının olduğu yere gitmiştik, oradaydılar.
We went on down to the tug-o'- war, and there they were.
Çek... çek... Aferin sana!
Tug... tug... atta boy!
Sefil bir adam kılığına gir, eğlence yerlerini ziyaret et. Duyduklarıma göre silah tüccarları sana yanaşacaktır.
But I've heard if you wander the alleys downtown looking desperate, the scouts will come and tug at your sleeves.
Ne yapmaya geldiysek onu yapalım.
I think we should do what we came to do. Tie her up, tug her in.
Onu bağlayıp çekelim. Sence küçük römorkumuz bu transatlantiği çeker mi?
You think our little tug will pull this entire ocean liner?
# Kravatını sıkılaştır, pantolonunu ütület...
Give a tug to your tie Put a crease in your pants
Her zamanki mızmızlığını yaptı işte.
Just the usual tug of war.
Römorkör'ün, bizi limana götürmesi için, işaret ver.
Make a signal for a tug to take us back to port.
Onlar daima seni parmağında oynatırlar ve asılırlar, asılırlar.
They've always got a string on you and they tug, tug, tug.
Römorkla çekmek olanaksız.
There's no room for a tug.
"Bırakmak, onarmak ya da imha etmek hususunda görüş bildirin."
"Suggest tug, recover or destroy."
Geceleri yatağa otururdu çizmelerini ben çekerdim.
He used to sit on the bed at night and I'd tug them off him.
Çekiştirme, aptal!
Eh, don't tug it, idiot!
Buharlı gemi, şilep ya da yük teknesi de mi yok?
No steam packet, tug, or lighter?
Yarıya kadar kalktığı bir anda, mantosu saplı olduğu için düşmüş.
Then he started to rise. As he did so, perhaps halfway up he felt a sudden tug - the knife holding his coattail.
Bayan Keller, çekiştirme oyunu oynamayalım.
Mrs Keller, we shouldn't play tug of war for her.
Oltanda bir hareket var.
There's a tug on your line.
Satürn gibi büyük bir gezegenin yakınından geçer ve gezegen, küçük bir yerçekimiyle çok daha küçük bir yörüngeye geçmesini sağlar.
It passes near a major planet, like Saturn. The planet provides a small gravitational tug enough to deflect it into a much smaller orbit.
Bu hurda yığınını zor buldum.
I couldn't find this silly tug.
Donanma römorkörü Antares.
The Navy tug Antares.
- Kuvvetlice bir çek bakalım.
- Lets give them a tug.
Ondan sonra, aramızdaki mücâdele bitmiş olacak.
And then, the tug of war will be ended between us.
Oraya ulaşınca ipi sıkıca çekerim.
When I get there, I'll give a tug.
İpe asılacağını söylemişti.
He said he'd tug on the rope.
- Feribot kulanırken, ölen kimdi?
And who is the tug the dead?
En iyisi, bir römorkör gönderin!
A tug boat, more likely.
Sanki Tanrı'yla Şeytan beni iki yana çekiştirip duruyordu.
It was like the Lord and the Devil was having a tug of war in my gut.
"Garter"'ın güzel Kate'i ve kasabanın yıldızı var.
That she takes off her garter and starts on the tug
İnsanları zorlukla asılıp çekerek yığından çıkarmalıydılar.
They had to tug and pull very hard to disentangle all these people.
Tek çekme, yavaşça yukarı çek demek.
One tug on the rope means pull up slowly.
ne kadar acımasız olursa olsun... tırnaklarımı bile sökseniz... dönmem!
No matter what cruelty you use on me. If I ever so much as tug my eyebrows. You can call me a no-good bastard.
Şimdi dişinin eşey bezesi tam üstüne gelecek şekilde onu doğru yere çekmesi gerekiyor.
Now he has to tug the female into a position where her sexual pouch is directly above it.
Wilbur onu bağlayıp, tekneye atacağız.
Wilbur, we're gonna tie her up and throw her in the tug.
Buradan cıkamazsam ve senle Mike cıkarsanız Mike'ın teknesinde yüklü bir ipotek var ve Jenny dünyada istediği tek şey.
If I don't get out of here, and you and Mike do... I mean, just if. Mike has a very big mortgage on his tug... and the Jenny may be the only thing in the world he wants.
- Tekneye gidiyorum, burada kal.
- I'm gonna get the tug. Stay here.
Kağıt oynamaya gitmek istediğimde, yine "Hayır" diyorsun. Kemerimden çekiştiriyorsun!
I go to play cards, you say, "No." You tug at my belt!
Ormana mı atar
Tug you off into the woods...
Bana hemen Tug Barnes'ı bulun ve ona... Dedektif Ciello'nun derhal koruma altına alınmasını istediğimi söyleyin. Ve Great Neck'e, karısını ve çocuklarını koruması için 6 silahlı ajan gönderin.
Get me Tug Barnes in the U.S. Marshal's office and tell him I want Detective Ciello scooped up immediately and send six armed agents out to Great Neck to guard his wife and kids.
Tug?
Tug?
Bu da, Tug.
Here's Tug.
Tug ve Ned. Bu da kuzenim Nick.
Tug and Ned, this is my cousin Nick.
- Bu, Tug Barnes. Ve Chippy.
- This is Tug Barnes and Chippy.
Sadece üç kez ipi çekersem beni yukarı çekin!
Pull me up only if I tug the rope three times!
Oh, seni içeri sürükledikten sonra?
Oh, after i helped tug you in and all?
# Tüm anılarım szügecimden geçiyor.
There'll be memories that tug at my sleeve
Fazla çekersen boğulursun.
Tug too hard, you'll hang by it.
Tamam, şimdi biraz çek.
Okay, now give it a little tug.
Ambar bölümüne bakacağım.
I'll take a look in the tug bay.
bazı alışılmadık nedenlerden dolayı, majestelerinin deniz kuvvetlerinde tuğ amiral oldu.
For some extraordinary reason, a rear admiral in His Majesty's Navy.