Tıra перевод на английский
1,894 параллельный перевод
Çete üyeleri hatıra almaz.
Gang members don't usually take trophies.
Sam Crow'un Charming'in geçmişinde Sadece çirkin bir hatıra olarak kalmasına fazla süre kalmadı.
It won't be long before Sam Crow is just an ugly memory in the history of Charming.
Ama, mahsuru yoksa sizinle bir hatıra fotoğrafı çektirmek istiyoruz.
But, if you don't mind we would like a souvenir photo with you.
Martha'nın valizi otel odasında olmadığı için, biz katilin onu bir hatıra olarak aldığını düşündük.
Since Martha's wheelie wasn't in the hotel room, we thought maybe the killer took it... as a souvenir.
Ama madem aradın, yandaki postaneye gidip Nancy Reagan hatıra pullarından alır mısın?
Yeah, it doesn't matter how you treat people... ... when you could blame it on Professor EdeIstein...
Satmak istemedim, ama bu Bay Hatıra'nın yeteneği eğer zorda olduğumuzu bilseydi ve satmasaydım, çıldırırdı.
I didn't want to, but he's mr. Survival skills, and if he knew we were in a pinch and didn't sell it, he'd be mad.
İşimde on duyan adamı yönetiyorum. Ama yükselemiyorsun. Sınıra geldin.
i supervise ten hearing people in my job but you can't move up you're limited
Yani, onu tek başına bir hücreye tıkmak biraz sıra dışı geldi.
I mean, it's a little bit extreme keeping her locked in a cell on her own.
Hani bazen ara sıra dalaşmaman gereken biriyle karşılaşırsın ya?
Ever notice how you come across somebody once in a while that you shouldn't have fucked with?
Senin annen sinemada dört sıra arkanda bir yavru kurtla "dry-humping" ( kıyafetli sevişme ) yapmazdı.
Your mom wasn't four rows behind you in a movie theater... ... dry-humping a Cub Scout.
Ayrıca park yerine girişte ve içkilere fahiş paralar söküleceklerinden de haberleri yok. Bunun yanı sıra kredi kartı dalaveremden size bahsetmiş miydim?
They also don't know they'll have to cough up for parking, admission, exorbitant prices for the booze and oh, did I mention my little credit card scam on the side?
Hıçkıra hıçkıra ağladığını görmek istemiyorum.
I don't wanna see you bawl.
Sıra dışı bir şey fark ettiniz mi?
So you didn't notice anything unusual, ma'am?
Bu sıra dışı yerde insanlar ellerindeki kıt kaynakları muhtaç durumdaki hayvanlarla paylaşmaktan çekinmiyorlar.
In this extreme place, people with few resources are prepared to share them with their needy fellow-creatures.
Ağaçları budayanlardan biri arayıp sıra dışı birini ve bir şeyi görmediğini söyledi.
One of the tree-trimmers called it in, Said he didn't see anything Or anyone unusual.
Belki bundan haberiniz yok fakat Phoebe için 14 aydır sıra bekliyorum.
Uh, maybe you don't know this, but... phoebe has been on the waiting list for 14 months.
Markete ekmek getirirdi ve Josie ara sıra onunla konuşurdu.
I don't really feel like it'cause...
Ara sıra... bu aralar Malibu'da 90'dan fazla kişi gelmiyor.
Now and then... doesn't get over 90 in Malibu that often.
Peki, şuna ne dersin, neden arkadaşlarını ara sıra buraya davet etmiyorsun?
Okay, how about this, why don't you ask your friends to come out here sometime?
Ama sıra dışı bir şey görmesi riskine giremezdim.
But I couldn't risk him seeing anything unusual.
İşler biraz dar bu sıra, o yüzden otel bir seçenek değil.
Things are a little tight right now, so a hotel isn't really an option.
Bu sıra dışı değil mi?
It's unusual, isn't it...
Heykelin yanı sıra, evin altını üstüne getirmemiz gerekiyordu. Böylece sıradan bir soygun gibi görünecekti ve Ada şüpheli konumuna düşmeyecekti.
Aside from the statuette, we had to turn the house upside down, so it would look like a random burglary and Ada wouldn't be a suspect.
* Too-ra-loo-ra-loo-ra, too-ra-loo-ra-loo-ral * * hush my little baby, hush now, don't you cry!
* Too-ra-loo-ra-loo-ra, too-ra-loo-ra-loo-ral * * hush my little baby, hush now, don't you cry!
Sınıra varması fazla uzun sürmeyecektir.
Won't be long before he reaches the states.
Böyle bir ahıra siz de hayır diyemezdiniz, Bay Gowan.
I dare say you wouldn't say no to such a stable yourself, Mr. Gowan.
Bağıra bağıra konuşmayın.
Don't yell.
Eğer o Kuran buraya gelmesin seni de, Selimi de, babasını da amcasını da çıra gibi yakarım.
If that Quran doesn't get here I'll incinerate you, Selim, his father and uncle. Got it?
Ae Ra bildiğimi bile bilmiyor.
Ae Ra doesn't even know that I know.
Senin aracılığınla Ae Ra'ya nafaka vermemeliydim.
I shouldn't have given Ae Ra's alimony through you.
Ae Ra daha dışarı çıkmadı mı?
Didn't Ae Ra come out yet?
CEO ile ilgilenen tek kişi sadece Ae Ra olur mu hiç?
Since Ae Ra can't be the only one to look good to the CEO.
~ Ön izleme ~ Na Ae Ra yüzünden yemek yiyemiyorum, uyuyamıyorum.
~ Preview ~ I can't eat because of Na Ae Ra. I can't sleep because I'm so angry!
Hanımefendi Jo oğlanın bunu tek başına planladığını hiç düşünmeyip onun yerine annesinin canını ve bunun yanı sıra fazladan hizmetkârının bacağını da aldı.
Lady Jo didn't think the boy could've planned it alone, and took his mother's life instead, in addition to his attendant's leg for good measure.
Siz ikiniz eve gidip sizin için kokain gibi olan birkaç sıra bencillik hazırlayıp perdeleri kapatın, telefonun fişini çıkarın, bir kamış bulup içinize çekin.
So why don't you two guys go home, put down some lines of selfishness, which is your blow, close the shades, take the phone off the hook, grab a straw and snort?
Sakın koşmayın, tek sıra yürüyün alevleri görürseniz daha hızlı yürüyün ama sakın koşmayın.
No running, single-file, and if you see flames, walk a little faster But don't run.
Öyle bir katil ki katil olabilme potansiyeli neredeyse sıfıra yakın.
A murder that almost isn't a murder.
Evet, kahretsin, ama sonra seninle tanıştım ve birlikte şu tuhaf, sıra dışı hafta sonunu geçirdik ve şimdi neredeyim bilmiyorum.
Yes, goddamn it, and then I met you and we had this ridiculously irrational weekend together and now I don't know where I am.
Ara sıra kalbini hokey topuna çevirmeyecek şeyler yemelisiniz.
Every now and then you should eat a little something that won't turn your heart into a hockey puck.
Bay Fukuda İmparator şu sıra Hayama Sarayı'nda değil mi?
Mr Fukuda... isn't the Emperor at his Hayama Residence now?
Haftada bir kez televizyona çıkıp edebiyat hakkında konuşmak ve ara sıra New Yorker dergisine eleştiri yazmak beni o kadar da ünlü yapmaz.
Talking about literature on public television once a week, and writing the occasional review for the New Yorker, doesn't make me much of a celebrity.
Ailesi eve dönmesi için yalvarmış, ara sıra dönermiş fakat öldürülmeden önceki bir ay haber alamamışlar.
His family begged him to come home, which he would do now and then, but they hadn't seen him in a month before the murder.
Kadın ona ara sıra yemek veriyor ama yukarı çıkmasına izin vermiyor.
She'll take a plate down to him now and then but won't let him upstairs.
- Onu ahıra yolla. Bugün ona ihtiyacımız yok.
We won't need him again today.
- Jacob sana ahıra gitmen söylenmedi mi?
Don't worry. I'm here. Jacob, I thought you were told to go back to the stables.
Her zaman kendin olmana gerek yok, ara sıra olsan yeter.
You know, you don't have to be yourself all the time, just some of the time.
Nasıra'da deniz yok mu da sürekli bu kadar yol geliyorsunuz?
Don't you have a sea in Nazareth? Why come here?
Şimdi de sıra bende miydi?
Wasn't it my turn?
Daha önce birbirimize karşı pek nazik davranmadığımızın farkındayım ama sıra dışı bir bakış açın var.
I realize we haven't always played nice with each other, but... you have a unique perspective.
Hali hazırda sınıra da yakınken, neden Kanada'ya gitmiyoruz?
Why don't we drive up to Canada? Because we're close to the border and we can rob some old ladies.
Gizli, bunun yanı sıra sana güvenmiyorum.
Too deep, and... besides, I don't trust you.