Uctu перевод на английский
1,771 параллельный перевод
SIMDI IYICE UCTU.
Now she's tripping.
Lungi uçtu, bu kötü şans.
the lungi of her father came flying. Bad luck.
"İçimdeki huzur uçtu gitti."
"The moment my restlessness disappeared."
İçeride komuta kodunu aşmaya çalışırken....... otomatik olarak okulun çatısının üstüne uçtu. Bu doğru.
We were onboard trying to override the command code, when it was remotely activated and flown onto the roof of the school.
Dengesini kaybetti ve pencereden aşağı uçtu ve sonra radyo da başına mı düştü?
She lost her balance and fell out the window and then the radio crushed her head?
Tam o anda, evcil bir ketenkuşu ona doğru uçtu, başını onun göğüslerinin arasına gömdü ve oyunbazca orayı didikledi.
At this moment, a tame linnet flew towards her, nestled its head between her breasts and nibbled them in wanton play.
O lanet olası değirmenler havaya uçtu.
I tell you, the goddamn mills blew up!
Kaya uçtu farzedin.
So imagine it being gone.
Üçüncü öpücükten sonra aklın beş karış havaya uçtu.
Your mind went south somewhere after kiss three.
- Liberaller toz olup uçtu mu nedir?
Where are all the liberals all of a sudden?
Buhar olup uçtu resmen.
She just- - Into thin air, you know.
Çalışmaya çalışıyorum, ama bir şey kaybettim ve şimdi de onu bir kağıt parçası aslında ama uçtu sanki, delireceğim neredeyse.
Well, I'm trying to, but I lost something, and now it's... it's a piece of paper, and it's just- - Gone, and I'm going crazy trying to find it.
Şimdiyse Joey Miami'ye kendi başına uçtu.
But I know that he's on a plane to Miami by himself.
Mermiler uçtu, havanlar düştü.
The bullets were flying, the mortars were falling down.
Evet ama Gordonun arabası havaya uçtu
YEAH, BUT GORDON'S CAR BLEW UP.
Anlamadım gitti. Uçtu sanki.
It's as if they have vaporized.
Havaya uçtu sanki.
It was like he just exploded.
Havaya uçtu.
He got blown apart.
Pencereden uçtu mu?
He flew out a window?
Ama kolay kazanç öngörüm bu kokuyu alır almaz duman olup uçtu. Ölümün, belanın ve kükürdün kokusu.
But my visions of easy money went up in smoke the second I caught the tell-tale whiff of death, damnation, and Brimstone.
Üçüncüsü çatıdan uçtu. Casey'de dev bir mürekkep balığı tarafından zehirlendi.
The third one flew off the roof, and Casey got attacked by a giant squid, and apparently poisoned.
Tamam, beş dakika kadar önce, bir deniz kuşu sürüsü başımın üstünden uçtu.
Okay, five minutes ago, a flock of seabirds flew ovemy head.
İyice uçtu.
Because I'm not his real daughter.
Niye seninle uçtu?
Why did he fly with you?
Liam Bağdat'a uçtu, bazı kötü adamlarla karşılaştı. Geri döndü ve birileri onu öldürmeye çalıştı.
Liam flew to Baghdad, met some bad guys, flew back, and someone tried to kill him.
Söylemeye gerek yok, ertesi gün gittikleri zaman, jüri de dahil herkes sevinçten uçtu.
And, needless to say, everyone was happy to see them go home the next day, including the judges.
Evet, 12 hafta buharlaşıp uçtu.
Yeah, those 12 weeks just flew by.
Kasam soyuldu, şimdi de avukata verdiğim avans uçtu mu diyorsun?
So, my safe deposit box has been robbed. And now you're telling me my retainer's gone?
- Merhaba. Sanki 50 kişi buhar olup havaya uçtu.
It's like 50 people disappeared into thin air.
Yani Glaser'in iki düşmanı iki günde havaya uçtu.
So, two of Glaser's enemies blown up in two days.
Bu pislik nasıl buhar olup uçtu?
How does a dirtbag just vanish into thin air?
Uçtu ve herkesi yere yıktı.
He flew around kicking them in the heads.
Ya havadan değil, alçaktan uçtu.
No, not the weather. We were flying too low.
Buhar olup uçtu resmen.
She's just - - into thin air, you know?
Resmen uçtu, ayaklarıyla ilgili sorun olduğunu sanmıyorum.
He was airborne. I don't think footwork was the issue.
O kadar süratli uçtu ki, uçuşunu göz takip edemedi.
Oh, so swiftly it flew, the sight could not follow it in its flight.
Gerçekten, orada durmuş bana bu yaşımda yeni bir bölüm, yeni bir hayat teklif eden muhteşem adam vardı ve tek yapmam gereken evet demekti. Sanki ağzımdan uçtu gitti.
Really, just there was this wonderful man offering me A... a new chapter at my age, a-a whole new life, all I had to do was say yes.
Onlar biliyordu birini gönderdi kadar açin. Diye girdi o arka isaret edildi ve uçtu.
And then we came with arms and ryöstimme the house.
Kaçırdın galiba. Vız diye uçtu. Gitti gider.
He was like : "Rrr," and then : "Boo!" Gone.
Artık yuvadan uçtu.
It's flown the nest now.
Bahar tatili neredeyse bitti ve tek şansım da uçtu gitti...
The summer is almost over and yet we are defeated...
Mantar patladı ve uçtu, tam gözüme isabet etti.
And popped the cork and it went off, hit me in the eye.
Kim havaya uçtu?
Who was blown up?
Evet. hala Cadillac neden havaya uçtu diye benim üstüme geliyor.
Yeah. She's still all over me about how the cadillac got all banged up.
Üzerimden uçtu, bir arıydı.
It flew past, a bee.
Ocağım dün havaya uçtu!
My furnace blew up yesterday.
Dışarı uçtu!
It is out of here!
Araba dogrudan ona çarpti, o da caddenin ortasina uçtu tabii.
The car in front of us hit him, so ran into the middle of the street.
Görevine uçtu, ve geri geldi.
He flew his mission, and he flew back.
Kız hemen yan dükkanda havaya uçtu. Böyle konularda titiz olunmalı. Haklıymışsın.
Girl gets blown away right next door, kind of puts things in perspective.
Olay şu ; Steven dün akşam partiden sonra oraya uçtu.
As it happens, Steven had to fly back after the party last night.