Uffizi перевод на английский
39 параллельный перевод
- Uffizi geçidi mi?
- The Uffizi passageway?
Uffizi geçidini bilirsin sen.
I know you can cross via the Uffizi passageway. - So?
Muhteşem meydanın hemen ötesinde Piazza della Sinoria denen Uffizi bulunur. Orada Boticelli, Raphael ve da Vinci'nin başyapıtlarını görebilirsiniz.
Just off the magnificent square known as the Piazza della Signoria is the Uffizi where one can see the masterpieces of Botticelli, Raphael and da Vinci.
Adamın şehirde olduğunu ve Uffizi Galerisi'ni ziyaret edeceğini söyledi.
She said he was in town and would visit the Uffizi Gallery.
Uffizi sana olanlar Stendhal Sendromu olarak biliniyor.
What happened to you in the Uffizi is known as Stendhal Syndrome.
Aradığın adam bu sabah Uffizi'de olacak.
The man you're looking for will visit the Uffizi this morning.
Uffici de ponte.
Uffizi... Pontus...
- Biliyorum, Arabella Uffizi'deyken ben de haftada üç kez onu akşam yemeğine alırım.
- I know. Arabella does the Uffizi... and I do the supper three times a week.
Uffizi'de, bundan sonra, çay ve yiyeceğe izin yok.
No food or drink allowed in the Uffizi anymore.
Bu da onların bu problemi nasıl sorunsuz çözebilmelerinin yoludur.
That's how they solved the problem at the Uffizi.
Merhaba, Uffizi.
Hello. Uffizi.
Uffizi, hayır!
Uffizi. no!
Adım Uffizi.
My name is Uffizi.
Peder Uffizi.
- Father Uffizi.
Floransa'daki görevli Uffizi'ye bizi Belçikalı bir çiftle beraber gönderdi. Freskle sıçan deliğinin farkını bile bilmiyorlardı.
The concierge in Florence stuck us with a Belgian couple... at the Uffizi who didn't know a fresco from a ferret hole.
- Uffizi.
- Uffizi...
Sen Uffizi gibi görünmüyorsun.
You don't really look like an Uffizi.
Uffizi nerede?
Where's Uffizi?
Sen büyüleyici bir adamsın Uffizi.
You're a... fascinating man. Uffizi.
Uffizi, ona dost olduğumu söyle.
Uffizi. Tell her I'm a friend.
- Uffizi, söyle ona.
- Uffizi. Tell her.
- Söyle ona Uffizi.
- Tell her. Uffizi.
Ya bu Uffizi'yse?
What if that's Uffizi?
Uffizi!
Uffizi!
Oh, um... babam Uffizi'ye rezervasyon yaptırdı mı?
Oh, um... did Dad make reservations at the Uffizi?
Uffizi işi... Sen mi...
The Uffizi job, did you...?
San Marinolulara saydaki güvenlik açıklarını gösterebilirsek bizi güvenlik danışmanları olarak tutacaklarına söz verdiler ve eminim sana hatırlatmama gerek yoktur, Uffizi fiyaskondan beridir bu tarz bir iş alamadık.
If we show san marino the flaws in their palace Security, they've agreed to hire us as security consultants. And I'm sure I don't need to remind you that we haven't Gotten one of these jobs since your uffizi fiasco.
Prado, Uffizi, Houston- - Ama hiçbir şekilde onu suçlayacak bir şey bulamamışlar.
Prado, Uffizi, Houston- - but they could never pin anything on her.
Bunların İtalya'ya gönderilmesi ve Uffizi'de sergilenmesi gerekiyor bu sayede herkes görebilir.
These... need to be sent to Italy, and put on display at the Uffizi so everyone can see.
Yarın Uffizi'de çizim yapacağız.
We're going to sketch at the uffizi.
- Uffizi.
- The uffizi.
Primavera adlı tablosu, Floransa'daki Uffizi Galerisi'nde hala asılı tıpkı 20 yıl önce olduğu gibi.
His painting "Primavera" still hangs in the Uffizi Gallery in Florence, just as it did twenty years ago.
Uffizi Galerisi...
The Uffizi Gallery...
Uffizi'ye gittim, her gün orijinal Primavera'nın önünde durdum ve çoğu gün, Botticelli'den tıpkı benim gibi büyülenmiş tıpkı Il Mostro'nun büyüleneceğini düşündüğüm kadar büyülenmiş olan Litvanyalı bir genç adam gördüm.
I went to the Uffizi and stood before the original "Primavera" day after day, and most days I'd see a young Lithuanian man as transfixed by the Botticelli as I was. As transfixed as I imagined Il Mostro would be.
Gençken Botticelli'ye ikimiz de ilgi duyardık ve yollarımız La Primavera'nın altındaki Uffizi Galerisi'nde kesişti.
In my youth. We shared a fondness for Botticelli, and crossed paths in the Uffizi Gallery beneath "La Primavera".
Uffizi'de asılı duruyor.
And it hangs in the Uffizi.
Ben Uffizi Karakolu'ndanım.
I'm from Uffizi Station.
Uffizi Galerisi'ne gitmeye karar verdik. Hazinelerinin keşfederken huzur ve sessizliğin keyfini çıkaracaktık.
Jeremy and I decided to head for the renowned Uffizi Gallery... where we would enjoy a bit of peace and quiet as we appreciated its treasures.
Hammond lastiklerini değiştirdikten sonra biz de Uffizi ziyaretimizi yarıda kesip Hammond'ı şehir dışına çıkardık.
After Hammond had fitted some new tyres James and I abandoned our visit to the Uffizi... and escorted him out of town.