Ulaşım перевод на английский
2,464 параллельный перевод
... ulaşım izni.
... the transport authorization.
Pekâlâ, Bagwell'in şu anki öncelikleri ihtiyaçları ulaşım ve ilk yardım.
All right, so Bagwell's two pressing wants right now are transportation and first aid.
Bir daha hava ulaşımını kullanamamaları için teklifte bulundum.
My recommendation will be that they are banned from all future air travel.
Bugün hava ulaşımında tarihe geçeceğim.
Today I will make aviation history.
Havaalanı bagaj görevlileri hava ulaşımının işleyişinde pay sahibidirler.
Baggage handlers at the airport... have their part to play in keeping air travel safe.
İstatistiklere bakılacak olursa uçmak en güvenli ulaşım şekli.
You know, if statistics are anything to go by, flying's actually the safest mode of transportation.
Evet, bu ulaşım kafesi. Çünkü Kerri-Anne'i zaman zaman hapishaneye götürüyorum.
Yeah, so this is the transportation cage'cause I do take Kerri-Anne over to the prison from time to time.
Diğer tüm rakiplerine karşı ne kadar şık bir ulaşım yolu.
What an elegant way for them to access all their different components.
Etrafa istediğiniz gibi bakmakta serbestsiniz ve tesisimize... tam ulaşım sunuyorum size.
Feel free to look around, and I'll see you have full access to our facility.
Şimdi terör savaşı var. Bence bunu yapan adamın o bombaya ulaşım imkânı var. Ve bence sen o kişinin nerede olduğunu biliyorsun.
Now it is a war on terror, and I think the guy that did this has access to a dirty bomb, and I think you know where he is.
Hetty'nin takma isimlerinin belgesine ulaşım sınırlıdır.
Access is limited to Hetty's documented aliases.
Ulaşım bir ara sokakla sağlanıyor. Güney Pacheco Sokağı ve Rivadavia arasında.
Access is via an alleyway running between South Pacheco Street and Rivadavia.
Yılın bu zamanlarında köpek kızakları onlar için tek ulaşım kaynağı demek.
At this time of year, the dogsled is their only means of transportation.
Sadece ona özel bir şekilde kendine ulaşım olanağı ayarladı.
She has arranged for the only transportation available to her in these mountains.
Toplantının ulaşımı için kusura bakmayın.
Sorry about the logistics of the meet.
Veritabanına ulaşım denetleniyor.
Access to the database is audited.
Aynı zamanda yoğun kar yağışı da bölgede ulaşımı zorlaştırıp elektrik kesintilerine yol açacak.
And at the same time, another heavy snowfall event will create travel chaos and power outages throughout the district.
Görünüşe göre The Gazette'in sahibi uluslararası küresel bir holding. Petrol, yeni teknolojiler, nakliyat, hava ve yol ulaşımı şirketleri var. Hepsi de aynı şirketin hizmetlerini...
It turns out "the gazette" is owned by a multinational global conglomerate... oil, new technologies, shipping, air and ground transportation, all of which employ the services of one company...
Halk taşıtlarına rahat ulaşım yakın bir yerde güvenli bir kasa uydulardan alınacak güçlü sinyaller ve hareket edebileceği pek çok yol.
Easy access to public transportation, proximity to secure vaults, strong satellite signal coverage, and multiple exfil routes.
FBI'la konuşup delillere ulaşım hakkı sağlamalısın.
You need to talk to the feds. Help us get access.
Araba hırsızı ulaşımı sağlar.
The car thief provides the transport.
İtfaiye, temizlik, ulaşım hizmetleri amirleriyle. Hepsi de senden daha çok iş birliği yaptı. Sen de benim yanımda olacaksın.
I am going to the City Council with my budget, with our Commissioners of Fire, Sanitation, Transportation- - all who have been far more cooperative- - and with you, standing alongside me.
Ulaşımı eşeklerle çözücez.
We're going to use donkeys to get around.
Tutturmuşlar eşeklerle ulaşımı çözücez diye bu devirde eşeklen ulaşım mı çözülürmüş ya.
They insist on solving transport problems with donkeys. You can't solve transportation with donkeys in this day and age.
Düzeltmemiz gereken tek şey senin saçma sapan ulaşım benzetmelerin.
The only things that need fixing are your tangled transportation metaphors.
Bu yerdeki tek ulaşım aracı şu keçiler be!
The only transport around here is a fuckin'goat!
Dışarıdan temin edilen okul ihtiyaçları..,... yemek, hademelik ve ulaşım gibi öğretmenlere hak ettikleri maaş artışını yapabilmemizi sağlar.
By outsourcing school services like lunches, janitorial work and transportation, we can increase the salaries of deserving teachers.
500 bin.. Evet.. oda otel, ulaşım, yemek için gitti sayılır.
Five lakhs including transport, hotel food.
Ulaşım anlaşmamız var onun için beklemeyecekler.
We have transportation arrangements that aren't going to wait.
Bursların kendisi sahtekârlık zaten. İmkansız faiz oranları, katlanan borç, kolay ulaşım.
Student loans are already a scam - - impossible interest rates, exponential debt, easy access.
Ayrıca ulaşılması çok zor olan yeni bir yönetmenle anlaştım.
And I booked this hot new director who's usually impossible to get.
Baba, atalarımın koridorlarına ulaşıp Seni çekip alacağım.
Father, I will reach into the halls of my ancestors and grab you.
"Ulaşımınız için gerekli hazırlıklar yapıldı."
"Preparations are being made for your arrival."
Tanrım! Telefonuna ulaşılamıyor.
God, he's not answering his phone.
Menajerlerine e-mail'le ulaşırım.
I'll get onto those managers and email them, then.
Sevgili Julia, Umarım eline ulaşır.
'Dear Julia, I trust this finds you well.
Arkadaşım Sam senin iletişim bilgilerine ulaşır.
My associate, Sam, will find your contact information.
Sanırım Josh da vuruldu. Ama olabildiğince çabuk ulaşıp ona yardım edeceğiz.
We think Josh has been shot, but we're gonna get help to him as soon as we can.
Yalvarırım, ulaş...
begging you to get through it
Yüzbaşı Crawley'e ulaşıp olayları anlatmaya çalışacağım.
Very good, ma'am. I'll try to contact Captain Crawley, explain to him what's happened.
Bu teori başarıya ulaşırsa şayet sana söz veriyorum seni bulacağım ve bir sonraki sefere benim şartlarım altında karşılaşacağız.
If that theory pans out, I promise you... I will find you, and next time it will be on my terms.
Ama güneşimizde öteye, daha uzak yıldızlara baktığımızda tüm insanlık evriminde zamanda çok daha gerilere ulaşıyoruz.
But when we look beyond our sun to far more distant stars, we reach further back in time, across the whole of human evolution.
Güvenli bir yere ulaşır ulaşmaz onları sana yollarım.
As soon as we're somewhere safe,
Bak, biz arkadaş olmasaydık ve sen de o korkunç porno hikayeni anlatmasaydın sana deli gibi yazılırdım hatta enerji üretmek için maddeyle karesini alıp ışık hızına ulaşırdım.
You know, if we weren't friends, and you hadn't brought up that creepy pornography story, I'd be on you like the speed of light squared on matter to make energy.
Umarım amacınıza ulaşırsınız.
I hope you accomplish what you mentioned.
Bana ulaşırsa, ararım. Tamam mı?
So I'll call, if she approaches me?
Benim yanımda olursan, her hedefe ulaşırım.
"If you are by my side I will reach every destination."
Benim yanımda olursan, her hedefe ulaşırım.
"When you are with me, I have all the destinations beneath."
Sekiz yaşımdayken, biraz zıplayıp senin çıktığın yüksekliğe ulaşırdım.
When I was eight, I jumped a bit and could achieve the height you did.
Kendisine ulaşılabilecek bir numara bıraktı mı?
I don't suppose she left a number where she can be reached?
Harold, seni iki gece önce aradım ve sen cevap vermedin. Bu çok komik burada Pearson / Hardman'da çalışacak kadar şanslı bir çömez yardımcı olarak sana ne zaman ihtiyacım olsa ulaşılabilir olacaksın.
Harold, I called you two nights ago, and you didn't answer your phone, which is really funny, because you're a first-year associate, who's lucky enough to be working here at Pearson / Hardroao, so, when I need to get a hold of you,