Undue перевод на английский
189 параллельный перевод
Bir zorlama ölümcül olabilir.
Any undue strain on your part might easily prove fatal.
Gerçek şu ki bunun Amerikan gazetelerinde sansasyon olmamasını...
The fact is, we are anxious to avoid undue sensationalism
Hakim Bey, bu davada gereksiz bir telaşe varmış gibi görünüyor.
There seems to be undue haste in this case.
Anlaşılmasını isterim ki hiç bir şekilde tezahürat ya da alkışa... ya da infaz sırasında sarhoş konuşmalarına... durumun nezaketine istinaden izin vermeyeceğim.
I want it strictly understood that there'll be no undue shouting or cheering... or drunken talk when I pull that lever... on account of it offends the dignity of the occasion.
Mahkemenin uygunsuz hiçbir harekete tolerans göstermeyeceği konusunda seyircileri uyarmak istiyorum.
I wanna warn the spectators that the court will not tolerate any undue disturbance.
Şimdi, eğer herhangi bir rahatsızlık verirseniz ya da, gevezelik yaparsanız,
Now, if there is any further disturbance, or undue chatter,
Umarım bu durum bölgedeki insanları çok fazla telaşlandırmamıştır.
I hoped that it caused no undue alarm to the people of that area.
Dr. Carroll, Russell'ın iki hafta boyunca her türlü yorgunluk ve heyecandan uzak durması gerektiğini söyledi.
One thing Dr. Carroll said was Russell was to have no undue excitement for at least two weeks because of his condition.
Buna Carlos'un yangından mal kaçırır gibi davranması yol açtı.
This is what Carlos'undue haste has led to.
Kaptan Kirk mecazi ve duygusal konuşuyor.
Captain Kirk speaks somewhat figuratively and with undue emotion.
Sessiz kalmasının sebebi sizi yersiz bir sıkıntıya sokmamak içindi sanırım.
She kept quiet so as not to cause you undue worry. I'm sure.
Gereksiz bir kaygı nedeni yokken memnuniyete yer olmadığı muhakkak.
While there's no undue cause for concern There is certainly no room for complacency.
Bizi boş yere korkuttunuz.
You caused us undue alarm.
Oysa bilirdim bunun ne kadar Cüretkar ve manasız olduğunu.
Although I knew how daring and undue
Bahar çoğu zaman aşırı heyecana neden olur.
The spring often causes undue excitement.
Konuyu anlamsız yere abartmadan.. .. ya da aşırı bir telaşa sebep olmadan ama yine gerçekler önümüzde...
Withoutwishing in any senseto overstate the case orcause undue alarm, nevertheless, the fact remains...
Vidyarthi, arkadaşlık bağını kullanarak, yersiz konuşuyorsun söylediklerimden hoşlanmadın mı?
Vidyarthi, you're taking undue advantage of our friendship. You don't like what I say?
Sizin yakın bir arkadaşınız oluşu, sizde uygunsuz bir etki yapmış olamaz değil mi?
The fact that he was a good friend of yours, was not of undue influence upon you?
Tevazusuz düşünüyorum da, ki köpek pisliği eksperi oldum diyebilim.
I think i may even say, without undue modesty, that i am becoming somewhat of an expert on poop.
Umarım yukarıdakiler herhangi bir uygunsuzluğa yol açmaz.
I hope none of the above causes any undue concern.
Bay Okona, gemiye hiçbir araştırmaya tabi tutulmadan buyur edildiniz.
Mr. Okona, you were welcomed aboard without undue investigation.
Vasiyet okudunduktan sonra'nüfuzu kötüye kullanma'ibaresiyle karşı çıkılabilir.
After the reading, the will can be contested on the grounds of undue influence.
Herhangi bir heyecana yer vermemeye çalış.
No undue excitation of any kind.
İki tarafı da dinledim, Bayan Ward adresleri bulmanın savunma için çok ağır bir yük olacağını kanıtladı.
Mr Ward, in all fairness, I think Miss Ward has proved that supplying the addresses would put an undue burden on the defense.
Bunun uygunsuz bir zorlama olduğunu düşünmüyorum.
I don't think this is a case of undue influence.
Seni zor durumda bıraktıysak özür dilerim.
i'm sorry if it caused you undue stress.
Soyu meçhul kişilere uygunsuz saygınlık veriyor.
It brings persons of obscure birth into undue distinction.
Gereksiz merak yüzünden- -
To express undue curiosity- -
Yetişkin insanlarız.
- Just have to avoid all undue temptation. - We're two mature adults.
Umarım benim ölümüm seni yersiz hüzünlere gark etmemiştir.
I hope my demise didn`t cause you any undue distress.
Davanın hızlı görülmesi için gerekli hazırlıkların, her iki tarafa da usüle aykırı bir biçimde ağır şartlar getireceği kanaatindeyim.
Uh, the preparations required for fast-tracking the case place an undue burden on both parties, I believe.
Onlara hak etmedikleri bir itibar kazandırmak ahlaksızlık ve küstahlıktır.
To give them undue credit is immodest and impertinent.
Mesai saatlerinden, hekimlerden... Böyle olduğunu sanmıştım, iç dökmek. - Dennis'in kötü günleri olmuştu...
About the hours, the Residents if anyone or anything put undue pressure on Dr. Gant.
Haddimi aşmak istemem ama yeteneğini boşa harcaman hiç hoşuma gitmiyor.
We don't like angry sponses yaking kids across the state line. That's undue burden on the family unit.
Uygunsuz etki sarf etmenize izin veremem ben gidip de yan odada boş boş...
I can't let you people exert undue influence while I, what, sit idly by in the next...
Valen Gri Konsey'i üç Klan'ın üyelerinden yarattı. Savaşçılar, işçiler ve ruhbanlar. Böylece hiçbir Klan'ın diğerinin üzerinde etkisi olmayacaktı.
Valen created the Grey Council from members of every caste... warrior, worker and religious... so that no one caste would have undue influence over the others.
Teslimatın dikkat çekmemesi gerekiyormuş.
The deliveries must not attract undue attention from outsiders.
- Pekâlâ, genel ehliyetin yanı sıra, uygunsuz bir etkenle de karşı karşıyayız.
We're also faced with undue influence. That means you.
Koşullarım beni herhangi bir uygunsuz fiziksel hareketten engelliyor.
My condition prevents me from engaging in any undue physical exertion.
Cesaretinin ve sertliğinin bir süredir farkındayım ve gurur duyuyorum.
I've observed your boldness and ferocity for some time not without undue pride.
Sultan, aslında her türlü uygunsuz etkilerden korunurdu.
The Sultan was supposed to be protected from any undue influences.
İyi ve onurlu bir avukat olarak, bayan Flood'un uygunsuz bir şekilde sizi etkilemeye çalıştığından şüphe ettiyseniz, müvekkilime miras kalacak olan vasiyetnamede herhangi bir değişiklik yapmayı redderdiniz.Doğru mu?
If you suspected Ms. Flood of having any undue influence you, as a good and honorable attorney, would have refused to execute any changes in the will which cause my client to inherit. True?
Bu infaz üstümüze aşırı bir dikkat çekecek medyadan, protestoculardan.
Now execution brings us a lot of undue attention from the media, from protesters.
- Bu aralar aşırı stres altında mıydın?
- Have you been under any undue stress?
Ortağının kötü etkisi altında çalışıyordu.
He was operating under the undue influence of his partner.
Ters davranmasaydın, şanslı kız sen olabilirdin.
If it wasn't for that kind of undue attitude, you could be the lucky one.
Bana özel ayrıcalıklar tanınmamasını istemiştim. Dikkatleri üstüme çekmek istemiyordum.
It was agreed upon that I should be given no special privileges the thought being I would draw no undue attention to myself.
Başkomiser Cragen'in Jill'in babasıyla kişisel ilişkisi yüzünden Kanick'le yapacağınız anlaşmada üzerinizde baskı oluşturduğunu söyleyebilir misiniz?
Do you agree that Capt. Cragen's personal friendship with Jill Foster's father... caused him to place undue pressure on you to cut a deal with Kanick?
Yersiz baskı altında kalınmasından nefret ederim.
I would hate for there to be any undue pressure.
Sizce bu yersiz baskı değil mi?
You don't call that undue pressure?
Albay, takviye amacıyla başka bir bölük göndermenizi talep ediyorum... böylece hareketimiz yersiz bir risk almadan tamamlanacaktır.
Colonel, I request that you dispatch another company of reinforcements for movement as soon as it can be accomplished without undue risk.