Uniformanı перевод на английский
379 параллельный перевод
Üniformanı teslim edip çıksan da olur.
You might as well turn in your uniform and quit.
- Üniforman nerede?
- Where's your uniform?
Üniforman nerede?
Well, why the store clothes?
Üniformanı ve fırfırlarını giyeceksin.
Dress uniform and frills.
- Üniformanı aldın mı?
- You got the uniform?
- Üniformanızı giyin, bayım. - Emredersiniz.
- Get into uniform, mister.
Üniforman düzgün değil, yüzbaşı.
You're not properly uniformed, captain.
Üniformanın içinde epey hoş duruyordum.
And pretty cute in that uniform.
Üniformanız yok üstünüzde, Quincannon.
You're out of uniform, Quincannon.
Üniformanı yıkayıp, ütüledim.
I cleaned and ironed your uniform.
Üniformanın içinde çok sevimli görünüyordu.
He looked so sweet in his uniform.
Üniforman burda, al bakalım.
I have your uniforms.
- Üniformanı neden giymiyorsun?
- Why can't you wear your uniform?
Üniformanıza saygısızlık.
You're a disgrace to the outfit.
Üniformanın altında diğer erkeklerden farkları yoktur.
Underneath the uniform they're just like other men.
- Üniformanın da katkısı var.
- He's helped by the uniform.
- Üniformanıza ne oldu?
- What happened to your uniform?
- Üniforman ne kadar güzel.
- That's a smart-looking uniform.
- Üniforman yok.
- You're out of uniform.
- Üniformanız.
- Your uniform.
Üniforman eksik.
Incomplete uniform.
Üniforman nerde?
Where's your uniform?
- Üniformanı çıkarmışsın! - Her zamanki gibi.
As usual.
Üniformanı çıkar.
You're out of uniform.
Üniforman nerede?
Did you...
Üniformanın içinde zor tanıdım seni.
I hardly recognized you in that uniform.
Yanki Üniforman var diye...
Just because you got that Yankee soldier suit on, don't... Don't try and...
Robert! - Üniformanı giy ve atını eğerle.
Robert, into your uniform, to horse, and away.
Üniformanı giymişsin.
You wear the uniform.
Üniformanın bir parçası, bayanlarınki hariç.
Part of dress uniform. Except for the ladies, of course.
- Üniforman yok mu?
- No uniform?
Üniformanı temizlesinler.
I'll tell my man to clean your kit.
Üniformanızı neden giymiyorsunuz?
Why not wear your uniform?
Üniformanı neden giymiyorsun, Doktor?
Why don't you wear your uniform, Doctor?
Üniforman nerede?
Where's your outfit?
Üniformanı giy.
Put on your uniform.
- Üniforman olmalı. - Devam et.
- It must have been your uniform.
Üniformanız size, üzerimizde yetki sahibi ve bizden sorumlu olma hakkı vermiyor.
Your uniform now gives you no authority over us and no responsibility for us.
- Üniformanı utandırıyorsun. - Ne?
- You're a disgrace to the uniform!
Üniformanı beğenmiş.
He likes yours. His is shabby.
Üniformanı dezenfekte et. - Evet, efendim.
- Decontaminate that uniform.
- Üniformanı giy ve bunu hemen hallet.
- Get into uniform and programme it now!
Üniformanızı çıkardım, efendim.
I've put out your uniform, sir.
Üniformanıza takılacak çizgileri aldım.
I already bought your stripes.
- Üniforman, Kaptan.
Your uniform, captain.
Üniformanı giy ve kulaklarını sakla.
Get into the uniform and hide those ears again.
Üniformanın yeşil-kırmızı deri çizgileri vardı tam önünde çapraz inen büyük pirinç düğmeler vardı.
It was green leather, it had red stripes... and sort of a row of brass buttons down across here.
Annem her seferinde, her gece doğal olarak beni tekrar gördüğü için şanslıydı. Annem ve evde kalan diğerleri bana seslenerek "Üniformanı çıkar."
E my mother, all the nights, it was felt fortunate seeing for me e asked for to me, as well as other people of the zone :
Üniformanın toplam değeri...
The total value of the uniform was...
Üniformanın toplam değeri... Ona niye özel tozluk vermişler?
Why did they present him with a special pair of gaiters?
Üniformanın toplam değeri...
The total value...