Utterly перевод на английский
1,505 параллельный перевод
Ve konu bana gelince söylediğin hiçbir şeye tamamen ve içtenlikle inanamıyorum.
And when it comes to the subject of me, I am truly and utterly incapable of believing anything you say.
Küstahça ve tamamen özgünlükten uzak.
Utterly unoriginal.
Koşucular artık tükendiler ama finişe varmak için atağa kalkıyorlar.
The runners appear utterly drained... but they are sprinting... willing themselves to the finish line.! This is now a battle of wills, sheer determination.!
Laboratuardakiler de sonuca varmaya çalışırken öfkelenirler öğle yemeklerini yerler sonra evlerine giderler sanki ortada olağanüstü bir şey yokmuş gibi yaşamlarını sürdürürler. Çünkü elbette yapmanız gereken de budur.
When people tinker in the lab, and they get angry about things, and they have lunch... and they go home and they lead their lives... just as though nothing utterly astounding is happening... because that's how you have to go about it...
- Sen önyargılı, güvenilmez, pasaklı kaba ve çok rahatsız edici birisin.
You are opinionated, unreliable, scrubby, unpleasant and utterly...
- Peki onları dışında?
utterly irritating. - But apart from that...
Bu nasıl bir kabalık!
How utterly ill-bred!
Başka bir deyişle bu dünya üzerinde yapayalnız kaldı.
In other words, he was then... utterly alone in the world
Başta karşı gelse bile tek çare olduğunu anladığında bir köpek gibi iz sürecektir.
Even though he's utterly devoid of reason, he's as tenacious as a bull, though, once he understands what he has to do.
Aklının yetmediği zamanlar geldiğinde artık büyük değilsindir ve o zamanlarda kendinden büyük bir şey bulmakta zorlanmazsın.
But there are times when one seems utterly at one's wits end and it seems clear that you are utterly at the mercy of something bigger than you are.
Hayır, bu asla kabul edilemez.
No, no. I mean it's... it's utterly unacceptable.
Tamamen senin olmayan şeyleri yok etmeyi öğreniyorsun.
You learn to destroy everything that's not utterly yours.
- Çok basit bir plan başarısız oldu.
- A simple plan that failed utterly.
Bir ilişkiden tek bir şey isterim, Christine... bütünüyle tek başıma kalabilmek.
I demand only one thing in a relationship, Christine... that I remain utterly alone.
Neden tamamen işe yaramaz biri?
Why is he so utterly useless?
Atölye çalışmalarına giderler, aman tanrım tam anlamıyla mutluluktan uçuyor olmalısın.
They go to workshops. Oh, my God, you should be totally and utterly ecstatic.
Görünüşüm kesinlikle...
I look completely and utterly...
Dün, baktım ve... tümüyle aptalca göründü, düz, duygusuz ve çocuksu.
Yesterday, I looked up... and the entire thing looked so... utterly stupid and flat and needless... and childish.
Et endüstrisi, bu ülkedeki tarım ticaretinin çoğu gibi kesinkes sürdürülemez.
The meat industry along with most of the agri-business in this country is completely and utterly unsustainable.
Bir fikrim var, ama öyle bir kadın lazım ki acımasız, ahlaksız... ve tamamen sempatiden uzak olmalı.
I have an idea, but it requires a woman who is ruthless, immoral and utterly lacking in human sympathy.
Tamamen ve tek kelimeyle mükemmel olmaları gerekecek.
They are going to need to be someone completely and utterly... fabulous.
Nankör evladı oynayıp babanı aşağılaman gerçekten çok etkileyiciydi.!
The way you play the ungrateful son determined to humiliate his father... was utterly impressive!
Şu anda tümden, bütünüyle, tamamen uygunum eğer biri ilgileniyorsa.
I am utterly, totally, completely available right now... if, um, someone were to be interested.
Dolapta biraz margarin var.
There's some Utterly Butterly in the fridge.
Biniş kartlarımız yok ancak uçuk şeyler yapmak için o uçağa binmemiz gerekiyor.
We don't have boarding passes, but we need to get on that plane for reasons that are utterly insane.
Diğer bir deyişle, tamamen rakibinin hayatına son vermektir.
In other words, they are to utterly and completely take the life of your opponent.
Şey, bu gerçekten gülünç bir hikaye.
What an utterly ridiculous notion.
Şunu anlayın ki bu bedelsiz bir savaş.
It is a battle with utterly no chance of distinction or prize.
Bu kadar yaralı bir vücutla savaşa gitmen mümkün değil.
Sanae is my wife! It would be utterly crazy for you to go alone in your condition.
Ve onu saçma sapan kullandın!
And you utterly misused it!
Bunu bir insanın imzalaması, ancak yaşam ve liberal toplum kavramları hakkında tek kelime dahi bilmemesi ile mümkün olabilirdi. Ya da başka hiçbir seçeneğinin olmaması ile.
A body would only sign it if he or she was utterly ignorant of Iife in a liberal society or if he or she really had no choice!
Diğer herhangi bir aşırı-suç türü, 24 saatlik, çılgınca popüler fakat tamamıyla anlamsız, kitlelerle dolu, Internet rol yapma oynunu oynamak gibiydi.
Just like any other ultraviolent, 24-hour, wildly popular yet utterly purposeless, embraced-by-the-masses, Internet role-playing game.
Geçen sefer bu kadar aptalca bir şey teklif ettiğinde tepkimi hatırlamıyor musun?
Don't you remember my reaction the last time you proposed something this utterly stupid?
Dile kolay geliyor, ama bence tamamen, düpedüz, tartışmasız, su götürmez derecede ümitsiz.
I mean, as propositions go... I have to say, it's completely, utterly, unarguably, quintessentially hopeless.
Onunla benim konuşmam hiç yakışık almaz.
It is utterly inappropriate for me to talk to him.
Sapına kadar konuşulmamış bir anlaşma gibi.
It's like a completely and utterly unspoken agreement.
Tabiat açgözlü, yok edici... Zalim, vefasız ve tamamen duyarsız değil mi?
Is she not greedy, destructive, cruel, fickle and utterly callous?
Gece harika sonuçlanmadı, ama arada yaşanmış güzel anlar vardı. Tam anlamıyla, "biz" olduğumuz anlar.
The evening didn't end up great, but there were moments in there where we were completely and utterly ourselves.
Tamamen acımasız birisin.
You are utterly ruthless
Aksine son derece sakindi.
She was utterly quiet.
Yeni Ahit'teki İsa genellikle benzersiz biri olarak tasvir edilir.
The Jesus of the New Testament is usually characterized as somebody utterly unique.
Ama artık gerçekten sıkıldım.
But now I am utterly fed up.
Şimdi tamamen battın.
You'll be utterly broke.
Hayır, hayır sen gerçekten tahammül edilmez bir pisliksin!
No, no, no, you are so utterly, irrevocably busted!
Sonra da en gereksiz şeyi hatırlayıveriyorum.
I just remember what's utterly useless.
Ama onun uyarısının ne derecede güçlü olduğunu ve resmin bütününü yansıttığını çok nadir görürsünüz.
But very rarely you see the whole thing and realise how utterly straightened his warning was.
Sen de ben de biliyoruz ki annen böyle bir acze düşmez.
Come, come. You know and I know that your mother is utterly incapable of such a thing.
Baljit, çete liderinin büyük oğlu, ve tamamen bencilin teki.
Baljit, the don's eldest son, is corrupt and utterly selfish.
Bu çok büyük bir başarı ama aynı zamanda çok rahatsız edici.
It's truly remarkable, but at the same time, it's utterly fucking disturbing.
İnsanlarla dolu bir yer ama kesinlikle boş! - Başlayayım mı Bay Sneath?
Full of people, of course, but so utterly empty!
Emily bebeği kaybedince tamamen terk edildiğimi hissettim.
When Emily lost the baby, I felt utterly abandoned.