Uyarmıştım перевод на английский
1,540 параллельный перевод
Seni uyarmıştım dostum.
I warned you, man.
Bu yüzden, seni Philly'e avukatlık gücü vermemen konusunda seni uyarmıştım.
That's why I warned you from the get-go not to give Philly power of attorney.
Seni uyarmıştım, değil mi?
I warned you, didn't I?
Benimle dalga geçilmesi konusunda seni uyarmıştım.
I warned you about mocking me.
- Seni uyarmıştım!
- I warned you!
Seni elementlerin insanların eline düşmemesi gerektiği konusunda uyarmıştım.
I warned you that the elements could not fall into the hands of a human.
Kızım Kelly dün akşam arkadaşları ile dışarı çıktı şu barlara gitmemesin diye uyarmıştım üstelik.
She went out last night with a group of girlfriends... even though I warned her not to go to those bars.
Seni uyarmıştım. Dansta iyi değilim.
I did warn you I was no good at this.
Kayınpederini uyarmıştım.
I'd warned your father-in-law.
Büyükelçi, ofisinde telefonla uyarmıştım, infazı ertelemeye niyetim yok.
Ambassador, I warned your office on the phone, I have no intention of granting a stay of execution.
Seni uyarmıştım.
I warned you.
- Seni uyarmıştım.
- I warned you.
Ah Ted, seni bu maymun konusunda uyarmıştım.
Oh, Ted, I warned you about that monkey.
Sizi bu konuda uyarmıştım.
I warned you about this shit.
Seni, birlikte çalıştığın kadınlarla yatmaman konusunda uyarmıştım.
I warned you to lay off the women that you work with.
Üstâd Papucci, siyasi görüşlerinizi sınıf dışında bırakmanız konusunda sizi uyarmıştım.
I warned you, Master Papucci... leave your political ideas outside the classroom.
Uyarmıştım.
You were warned.
Seni uyarmıştım, Matt Saunders!
I warned you, Matt Saunders!
- Sizi uyarmıştım!
- I warned you!
Onu uyarmıştım.
I warned him. I warned him.
Seni daha önce kaza olmayacak, kimse ölmeyecek diye defalarca uyarmıştım.
I've warned you more than once No accidents, no deaths
Seni uyarmıştım.
I've warned you.
Bak, bunu yapamayacağım konusunda seni uyarmıştım.
Look, I warned you that I didn't think I could do this.
Onları uyarmıştım.
I warned them.
Sizi uyarmıştım, intikamımı alacaktım.
I warned you, my revenge would come.
Onu uyarmıştım.
I warned her.
Bayan, sizi uyarmıştım!
Oh, Miss, I did warn you.
Elbiseler hakkında uyarmıştım.
Come on, man. I warned you about your shirts.
Seni uyarmıştım.
I warned you!
Onları o kadar hırslı olmamaları konusunda uyarmıştım.
I warned them not to get greedy.
Seni uyarmıştım o gemi hakkında birşeyler bilmek tehlikeli olabilir diye.
I warned you knowing about that ship could be dangerous.
Seni dün uyarmıştım.
I warned you yesterday.
Seni uyarmıştım.
I've warned you before.
Seni uyarmıştım.
You were warned.
Andrew'u kendini nasıl bir tehlikeye soktuğu konusunda uyarmıştım.
I tried to warn Andrew about the danger he was getting himself into.
Bu işin dışında kalman için seni daha önce uyarmıştım.
I warned you before to stay out of this.
Anlayışının ötesindeki güçleri kurcaladığın konusunda seni uyarmıştım.
I warned you that you were dabbling in forces beyond your comprehension.
Seni uyarmıştım.
WOLFE : I already warned you about this.
Seni delirtir diye uyarmıştım değil mi?
Didn't I warn you it turns you mad?
Patronluk tasladığı konusunda sizi uyarmıştım.
Well, I did warn you that she could be patronizing.
- Seni uyarmıştım.
I warned you.
Seni isyan çıkağı konusunda uyarmıştım.
I warned you there'd be mutiny.
İşte bu yüzden soru sormayı bırakman için uyarmıştım.
This is why I warned you to stop asking questions.
Beni sert davranmaya zorlamaman konusunda seni uyarmıştım.
I warned you, don't make me get rough.
Bu baştan çıkarma işi, hedefi hafife alan aptalca ve amatörce bir plandı ve geri tepeceği hususunda sizi uyarmıştım.
That seduction routine was a stupid and amateur plan that underestimated the target and I warned you was likely to backfire.
Bayım, sizi uyarmıştım.
Sir, I've warned you.
Seni uyarmıştım, Maria.
I did warn you, Maria.
Evet, metotlarınızın daha doğru olması için uyarmıştım.
Yes, I was noticing your methods to be rather... direct.
- Sizi uyarmıştım.
I did warn you.
Küçük bir şov yaptığım için beni uyarmıştın.
You could've warned me I was showing a little nip.
Sana söylemiştim, seni uyarmıştım...
I told you -