Uyusturucu перевод на английский
25,155 параллельный перевод
Bryce kayboldu, ve ona ağır uyuşturucu verildiğini duydum.
He's fucking lost, and I hear he's been given heavy drugs.
Uyuşturucu satıyordu.
He was dealing drugs.
Danny kime mazot çaldırdı, kime uyuşturucu sattırdı?
Who the fuck had Danny stealing gas, dealing drugs?
Yani, uyuşturucu falan olmalılar.
I mean, they must be into drugs or something.
Kafein elinde kalan tek uyuşturucu artık değil mi?
So caffeine's, like, the only drug you have left, right?
Ordu pis işlerini yapmak için uyuşturucu kaçakçılarını kullanıyor.
The US military is using drug dealers to do their dirty work.
Test denekleri karşılığında dışarı gizlice uyuşturucu gönderiyorlar.
They're secretly funneling drugs to the outside in exchange for test subjects.
İnsanlar bu mahalleye uyuşturucu almak için geliyor.
No, no, no. People come to this neighborhood come to score drugs.
Her an gelebilecek büyük bir uyuşturucu sevkiyatı var.
Getting a huge shipment of blow coming in any day.
Eğer uyuşturucu veya başka bir şey kullandıysanız, bunun için başınız belaya girmeyecek.
If you were doing drugs, or anything like that, you ain't gonna get in trouble for it.
Artık uyuşturucu satıcısıyım.
Now I'm a drug dealer.
Hayır, uyuşturucu kankası.
No, you're a drug buddy.
Evet, onun uyuşturucu kankasıyım.
Yeah, I'm his drug buddy.
Cesette satma niyetinde olduğunu düşündürecek miktarda uyuşturucu bulduk. Ama Patrice'e söyleyin, size çok iyi bir duyarlılık eğitimi veriyor.
Uh, we found enough drugs in his body to imply intent to distribute, but tell Patrice she's doing a good job with your sensitivity training.
Ne çeşit uyuşturucu buldunuz?
What kind of drugs did he have?
Onun oyuncularımıza uyuşturucu satmasına engel olmaya çalışıyordum.
No, I was trying to get him to stop selling drugs to our performers.
Setimizde kesinlikle uyuşturucu bulunmaması lazım, hatta alkol bile.
We are supposed to be a completely drug-free set, no alcohol, even.
Uyuşturucu ya daha güçlüydü ya da bozuktu.
The drugs... They got way too strong or tainted.
Bir uyuşturucu satıcısına peşimi bırakması için para verdim.
I was paying a drug dealer to leave me alone.
Konu uyuşturucu olduğunda bilmek istemez.
And seeing as it concerns drugs, he doesn't want to know.
Eğer kardeşi kirli bir polisten uyuşturucu aldıysa bize bütçemizi çökertecek bir tazminat davası açabilir.
If his sister bought drugs from a dirty cop, he has a civil suit against us the size of our budget.
Kıza uyuşturucu satmıyormuş.
He wasn't selling her drugs.
Madeline, Dedektif Hudson'la sıkı fıkı olmuştu. Genç kızlara uyuşturucu verdiğini ona anlatıyordu.
Madeline cozied up to Detective Hudson by telling him about you drugging teenage girls.
Asla uyuşturucu satın almam, kızlara asla uyuşturucu vermem.
I never bought drugs, never gave girls drugs.
Biri bu kızlara uyuşturucu verdiyse o kişi Lisa, ben değilim.
If somebody was getting these girls drugs, it was Lisa, not me.
Niye kızlara uyuşturucu veriyordu?
Why was she giving these girls drugs?
Bo uyuşturucu kullanmıyor ve kızlara da vermiyor.
Bo doesn't take drugs himself, and he doesn't give drugs to the girls, all right?
Kızlara uyuşturucu verme işine bizzat karışmadıysan ve bunu kanıtlamak istiyorsan, hemen Lisa'yı ara.
If you weren't personally involved in giving the girls drugs and you want to prove it, call Lisa right now.
Uyuşturucu dolu bir pakette parmak izi olmasına ve polisten kaçmasına rağmen Barmen Brady yanlış bir şey yapmadığını iddia edip avukat tuttu.
- No. Despite having his fingerprints on a large bag of drugs and running from the police, Brady the bartender has denied any wrongdoing and invoked his rights.
Lisa'nın ifadesi olmasa Dedektif Drew Hudson'ın 18 ve Ötesi'nin setindeki kızlara uyuşturucu satmadığı kanıtlanamaz.
Without Lisa's statement, nothing says Detective Drew Hudson wasn't selling drugs on the 18 and Out sets, too.
Kasıtsız cinayet ve dağıtma niyetiyle uyuşturucu bulundurmayı kabul ediyoruz. Ceza eş zamanlı çekilecek. Hepsi bu kadar.
We take the max on manslaughter and possession with intent to distribute, all served concurrently... nothing else.
Sanırım Madeline'le her gün iletişim kuruyorlardı. Ve kızın Bo'yu uyuşturucu satmaktan tutuklamasına yardım edeceğinden emindi. En azından bana söylediği buydu.
I guess that he had been in daily contact with Madeline, and he was convinced that she was going to help him arrest Bo for drug dealing, at least, that's what he told me.
Sette saklanan, üzerinde Bo'nun parmak izleri olan uyuşturucu dolu bir paket olduğunu.
That there were drugs hidden at the location in a bag with Bo's prints on it.
Bize çok açık şekilde uyuşturucu kullanmadığınızı belirttiniz.
You've made that very clear to us, and also that you don't use drugs.
Ama cinsel ilişkiye girdiği kızlar uyuşturucu kullanıyordu.
But the girls he had sex with used drugs.
Tamam, bazı kızlar uyuşturucu kullanmış.
Okay, so, some of the girls used drugs.
Bize Lisa'nın kızlara uyuşturucu verdiğini söylemiştin.
And you told us Lisa was drugging these girls.
Ortalık uyuşturucu kaynıyordu.
It was the height of the crack epidemic.
- Kusura bakma da, Jared Chris'in tekrar uyuşturucu kullanmadığından yüzde yüz emin misin?
Excuse me, Jared. Are you 100 % sure Chris is not using drugs again?
Üstelik, polis buraya uyuşturucu koklayan köpeklerden getirdi.
Plus, the police brought in those drug-sniffing dogs.
Ya da eski uyuşturucu alışkanlığına teslim oluvermiştir.
Or he could have just given in to an old drug habit.
TMZ, Tina Walker'ın uyuşturucu tercihinin oksikodon olduğunu söylüyor. Chris'i rehabilitasyona sokturan şey de oymuş.
TMZ is saying that Tina Walker's drug of choice was oxycodone, which is what put Chris in rehab.
- Hem Chris karnından da uyuşturucu alıyormuş.
So, Chris was also shooting drugs in his stomach.
Sizce Chris ayık yaşam yardımcısına çaktırmadan uyuşturucu almayı nasıl becermiş olabilir?
How do you think Chris was able to sneak the drugs past his sober living assistant?
-... uyuşturucu alışkanlığına para sağlayabilecek naif, zengin rol arkadaşlarını.
- Hey, buddy. ... that can finance her drug habit. Sanchez :
- Yoksa uyuşturucu mu satıyorsunuz?
Or are you dealing drugs? No.
Kocanızın birkaç gün önce aşırı doz aldığı uyuşturucu.
It's the drug which your husband O.D.'d on a couple days ago. What?
Öğrendik ki sadece yüzme arkadaşlarına uyuşturucu dağıtmakla kalmıyormuşsun. Bir de yıldızların seyyar hap satıcısı olarak tanınıyormuşsun.
We've learned that you distribute drugs not only to your swim buddies, but you're also known as a pill peddler to the stars.
Ama ona da uyuşturucu veriyordun.
But you were slipping him drugs, too.
O ve Jared birkaç gece önce dışarı çıktıklarında, Harbi Vanilya'sını önceden uyuşturucu doldurmuş olduğun tozla mı değiştirdin?
Did you switch his Very Vanilla with some that you had already loaded with drugs while he and Jared stepped out a few nights ago?
- Tek yapmak istediğin buyduysa, Sean... Bulmak için dünyayı köşe bucak aradığın birini onun yerine koyabilesin diye Chris'in tekrar uyuşturucu kullandığını kanıtlamaksa o halde, kasıt yoktur.
Now, if that's all you wanted to do, Sean... prove that Chris was using drugs again so that you could replace him with someone that you had scoured the globe to find... well, there's no intent.