Uzadı перевод на английский
1,319 параллельный перевод
İşten sonra Lina'nın öğretmenini görmem gerekti işimiz de epeyce uzadı böylece yola geç çıktık.
Had to see Lina's teacher after work, and that took forever, so we hit the road way too late.
Ayrıca size söylememi istediği birşey var... Sizin dışlanmanızın manasız bir şekilde uzadığını düşünüyor.
Healsoaskedme toinformyou... thatyoursuspension willbe extendedindefinitely.
Hastanedeki iş uzadıkça uzadı.
I was at the hospital and...
Geçen gece sana mektup yazıyordum. Sonra kelimeler uzadıkça uzadı.
Because last night, I was writing you a letter... and then the words, they got too big.
Toplantı uzadı.
The meeting went on and on.
Çok uzadı. Biri daha ölecek,..
It's taking too long.
Ama sessizIik uzadı.
But the silence is just getting longer and longer.
- Uzun uzadıya.
- At length.
Defterinin üzerine yapıştırdığın Elvis Castello çıkartmasını, kahküllerinin 6 ay boyunca her gün nasıl uzadıklarını ve sonunda hepsini at kuyruğu yapabilmeni.
The Elvis Costello stick er you put in your spiral notebook. The way your bangs have grown out for six months until Monday when you were finally able to put it all in a ponytail.
Bu iş yeterince uzadı.
This has gone on long enough.
Ayaklarının berbat kokusu yüzünden burnunun en uzak mesafeye kadar uzadığı bir dünyanın kapılarını.
The world of feet that smell so bad, your nose had to grow as far away from them as possible.
Top sakalın cidden çabuk uzadı.
No kidding. That goatee sure came in fast.
Bence bununla ilgili uzun uzadıya açıkça konuşmalıydık diyorum.
I just think we should have a good, open conversation about it. Ok.
Bu konuşma yeterince uzadı.
I think this conversation has gone on long enough.
Penisini kuyruğun uzadığı yere koyuyorsun.
YOU PUT YOUR DICK WHERE THE TRUNK GOES.
- İşim uzadı.
Long day at work.
- İsim uzadı.
- I just got tied up at work.
Bu yeterince uzadı.
This has gone on long enough.
Lisedeki son yılımda 18 cm uzadım.
I grew 7 inches senior year.
Ne yani, bir ucube gibi uzadığın ve saçlarını kestirdiğin için havalı mı olduğunu sanıyorsun?
What, you think you're cool'cause you grew like a freak and got a haircut?
Polipler uzadığında altlarındaki kireç taşı temellerine ekleme yaparlar.
it is at night, when the polyps are extended, that they add to the limestone foundations beneath them.
Yıllar geçtikçe, o dahada uzadı, ten rengi açıldı ve daha da sıskalaştı.
As the years went by, he got taller, whiter, skinnier.
Gündüzler kısaldı, geceler ise uzadı.
* Days have shortened... * my nights are longer
Lee Grant, Cindy Loper, John ve John Dohn ve liste uzadıkça uzuyor.
Cyndi Lauper. John and Joan Dunne. The list goes on and on.
Bu iş çok uzadı Teddy.
This has gone on long enough, Teddy.
Bu şaka fazla uzadı.
She'll explain. This joke's really getting stale.
13 yaşıma kadar boyum uzadı.
My height increased up to 13 years.
Bu olay yeterince uzadı.
This has gone on long enough!
Bu iş çok uzadı, çok fazla uzadı.
This business has gone too far, way too far.
Uzadı.
Kinda flat
- Yeterince uzadı zaten.
- It's gone on long enough.
Bu dava uzadıkça, daha kötüye gideceksiniz.
The longer this trial goes, the worse for you.
Seninle görüşmesi gereken öğrencilerin listesi iyice uzadı.
I've been waitlisting kids who really wanna see you.
Evet, genellikle aylarca uzadıkça uzayan şimdi hızlı bir yola sahne oluyor... ve ön sınav için süremiz 72 saatten az.
What typically drags on for months has now been put on the fast track, and the prelim is less than 72 hours.
İş gezisi uzadı.
- He's on an extended business trip.
Korkak çocuklar eski Selberg malikânesinden iki-seksen uzadı.
Cowardly kids lay down rubber at the old Selberg place.
O şeyin içerisindeki yol uzadıkça uzuyor.
Way too long in that thing.
Burada ki işimiz yeterince uzadı.
This job here's gone way past long enough
Bu iş çok uzadı artık.
This has gone far enough.
Bu savaşın çok uzadığını söylersem, tüm Yunanlılar adına konuşmuş olurum.
I think I speak for all the Greeks when I say this war has gone on for too long.
Hadi, yeter artık, bu küskünlük fazla uzadı.
Come on, this fight has gone on long enough.
Bu iş çok uzadı.
That's going too far.
- Uzadı. - Kızımın atışları karşılanamadı.
- My daughter pitched a no-hitter.
Üzgünüm, iş biraz uzadı.
Sorry, I got caught up at work.
Fakat gölgeler uzadı ve karanlık geldi ve içimizdeki kötülükler büyüyüp güçlenmeye başladı.
But the shadows stretched and became darkness and the malevolent among us grew stronger.
Derken gölgeler uzadı ve...
The shadows stretched...
- Öğle tatilin birden uzadı.
No, your lunch hour just got very long.
Bu yoğun saat fazla uzadı.
( sighs ) Okay, this rush is taking entirely too long.
Seyahatim uzadı.
- My trip was extended.
Bence bu şey gereğinden çok uzadı.
Still...
- Otelde işlerim uzadı. - Richard Wright, telefon.
I got held up at the hotel.