Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ U ] / Uçmuş

Uçmuş перевод на английский

1,033 параллельный перевод
Otoyol Polisi. Bir kız otomobille kayalıklardan aşağı Malibu Kanyonuna uçmuş.
This highway patrolman, he found a girl in a car.
Yarısı havaya uçmuş
Blew part of it away.
- Felaket! Bu adam uçmuş!
He's a Radical!
Ben de yüzbaşıya şöyle dedim : " Elleri dinamitle havaya uçmuş bir adamı nasıl görebilirsiniz?
I said to the captain "How can you see a man when he has blown off one of his hands with dynamite and he is bleeding to death?"
Tren havaya uçmuş olamaz raylar burda kırılmış peki tren nerede?
Sir, it seems to me the train might still be ahead Rubbish! The rails broke here!
Şey, hafif araç uçuruma uçmuş olan araçtır.
Well, the smaller vehicle is the vehicle that descended into the canyon.
"Hey, kafan havaya uçmuş." Ruhum bile duymaz.
"Hey, your head just exploded." I wouldn't hear it.
- Uçmuş.
- High.
Yani uçmuş bir karıyı arabama mı aldın?
You mean you've got some strung-out broad in my car?
Kafayı bulmak için her şeyi yapacak uçmuş kızları bulurlar.
They find strung-out chicks that do anything to get straight.
Güneşle birlikte kırlangıçlar güneye uçmuş olabilir... ya da leylekler ya da göçmen kuşlar kışın daha sıcak bölgeler arıyordur..... kaldı ki bunlar bizim diyarımıza hiç de yabancı değil.
The swallow may fly south with the sun... or the house martin or the plover may seek warmer climes in winter... yet these are not strangers to our land.
Demek ki Leningrad'a yeni yıla seninle girmek için uçmuş.
So he flew to Leningrad to see in the New Year with you.
Arka sıradan bir koltuğa oturursun, oyuncuları dahi görmeden uçmuş olursun.
You get next to a nice piece in the back stalls, you'll be away before the titles come up.
Evet, efendim. Enerji istasyonu havaya uçmuş.
Yes, sir, the power station blew up.
Havaya uçmuş bir araba, yerde yatan biri.
A demolished car, someone lying on the ground.
Uçmuş!
She's out.
Çocuklarıma mutlu olmanın tek yolunun uçmuş zombiler olmak olduğunu söyleyen bir Harvard profesörü var.
There's a Harvard professor telling my kids the only way to happiness... is to become doped-up zombies.
uçmuş bile.
Far out.
Bu, uçmuş.
This one's whacked out of his skull.
Uçmuş, oğlum!
Whacked right out of his skull, man!
Yine uçmuş.
Stoned again.
Sürekli uçmuş vaziyette, dostum.
She's too stoned to talk to, man.
Bu kadında uçmuş.
She's down a quart.
Sanki kafesten uçmuş gibisin.
I feel that you are slowly going out of my control...
Direnmek istiyorsun ya da delik deşik olmak. Aklın kaçmış, düşüncelerin uçmuş. Tamamen canavarlaşmışsın.
You'd like to resist, or you'd rather be full of holes, your brain gone, your thoughts gone, wholly beast.
San Francisco'dan Avustralya'ya, dur durak bilmeksizin 77 saatte uçmuş ve oraya kusursuz bir iniş yapmıştı.
It flew nonstop from San Francisco to Australia in 77 hours and made a perfect landing there.
Gags binanın 20. katının penceresinden uçmuş.
Gags took a walk through a twelfth-storey window.
Firefox uçmuş. Hem de aynen Dr. Baranovich'in verdiği saat ve koordinatlarda.
The Firefox flew, and flew at the exact time and within the coordinates given to us by Dr. Baranovich.
Araç telefonu uçmuş.
The car phone's dead.
Kuş uçmuş. Şimdi uzaklarda olmalı.
He's flown the coop :
Kendini uçuyor gibi hissediyor musun ya da uçmuş?
Can you feel yourself going or gone?
Arabanın biri diğerine vurmuş ve ikisi de köprüden uçmuş. Ölmüşler.
One car hits the other and they both go over the edge of the bridge.
Sözde yıldızlardan daha da yükseğe uçmuş.
The one, they say, that went as far as the stars...
Tuvalete gittim, Rolex'imi çıkardım, musluğun yanına koydum... geri çekilip şeyimi kurusun diye biraz salladım... bir de döndüm ki, saat pır diye uçmuş.
Went into the washroom, took my Rollie off, set her on the basin stepped back to shake the dew off my lily turned around, and she was gone like that.
Antenler uçmuş olmalı.
Aerials must have blown.
Kuşlarımız uçmuş ve yuva boş duruyor.
The nest is empty and the birds are flown.
- Aklımdan uçmuş gitmiş.
- Must have slipped my mind.
Ebbet stadı uçmuş. Canın cehenneme!
Ebbets Field just blew up.
Ama Hector kız uçmuş olamaz.
Really, Hector! Girls don't just blow away in the wind.
Ama Hector kız uçmuş olamaz.
Girls don't just blow away in the wind!
Ama Hector, uçmuş olamaz, bütün eve baktınız mı?
Hector, girls don't just blow away in the wind! Did you search the whole house?
- MacGyver diğerleri uçmuş falan değil.
MacGyver... ain't flying around somewhere.
Ancak pek çok kez bu şekilde uçmuş ve bu kez de yapabileceğini düşünmüş.
But he'd made the flight lots of times and he felt he could sneak through okay.
Adeta buhar olup uçmuş.
Seems faded.
Buhar olup uçmuş mu?
Vanished?
Buraya bizden önce gelmek için uçmuş olmalısınız.
You must have flown to this chamber to have reached it ahead of us.
Bazıları acil durum kapaklarından uzaya uçmuş.
Some of them were blown out of the emergency hatches.
Senin şu arkadaşlarının kafaları uçmuş olmasın?
Aren't those your buddies out there getting their heads blown off?
Bariyerin kırılmasıyla havaya uçmuş olabilir.
She might have been blown up when the barrier was broken.
Tanrım, bana ne olduğunu bilmiyorum, fakat uçmuş hissediyorum.
God, I don't know what happened to me, but I feel zonked.
Uçmuş.
She's gone.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]