Uğursuz перевод на английский
907 параллельный перевод
Okyanustan fırlamış kapkara, uğursuz bir yerdi.
It was a sinister black thumbnail sticking out of the ocean.
Bu uğursuz bir yorum.
What a crass way of putting it.
Uğursuz olduğumu söylemiştiniz değil mi?
You once told me that I was ominous, didn't you?
Çok uğursuz bir hava var, hiçbir şey olmuyor.
[Heinrich] It's actually more ominous, nothing going on.
13, o kadar da uğursuz bir rakam değildir.
13 not so unlucky.
Cadının uğursuz bedenine işkence yapmaya başla. "
Let now the evil witch's body sting. "
Kim, Bayan Diana mı? Evet ama... O uğursuz onu kaybetmek istemedi.
Yes, but, uh... jinx didn't want to lose her, so edna would've been glad enough to see her go.
Benim uğursuz günüm.
- It's Saturday. It's my jinx.
- Stiva, bu uğursuz bir alamet.
- Stiva, it's an evil omen.
Uğursuz birinden parayla kurtulamazsın.
You can't just buy Jonahs off that way.
Uğursuz, son kez söylüyorum.
Jonah, for the last time.
Hey Uğursuz.
Hey, Jonah.
Eğer teknemize uğursuz birini almasaydık şimdiye Virgin Rocks'a varmıştık.
We'd be way up around Virgin Rocks by now if it weren't for picking up Jonahs.
Uğursuz avlayan herif oltasını bırakıp... trolle avlansa ambarımızı daha kolay doldururduk.
Or we might fill faster if our Jonah-catcher would throw away his hand line and bend on a trawl for once.
Yarın uğursuz çocuğu yanıma alacağım.
I take Jonah kid with me tomorrow.
Bu uğursuz istasyon kısaca arkadaşımı delirtti.
This cockeyed station has practically brained my friend.
Parlak dolunay altında, Uğursuz iblis gibi kavga ederken,
When the yellow moon was beamin he could wrangle like a demon
Sen uğursuz bir soydan geliyorsun.
You come from an evil race.
Uğursuz saat.
Unholy hour.
Son uğursuz hareketini de yaptın, Heathcliff.
You've done your last black deed, Heathcliff.
Seni uğursuz köpek.
You hard-luck dog, you.
Küçük Pard'ı ben de senin kadar seviyorum. Ama Algernon'un, ona uğursuz dediğini hatırlıyor musun?
I like little Pard here as much as you do... but remember what Algernon said about him being bad luck?
Söylüyorum, sizin uğursuz führerinizi vurmayı düşünmedim!
I tell you, I did not intend to shoot your bloody führer!
Senin sinsi ve uğursuz beynini bir devin vücuduna yerleştireceğimi mi düşünüyorsun?
Do you think that I'd put your sly and sinister brain into the body of a giant?
Yatak numarası uğursuz.
The bed number is bad luck.
Diğer taraftan da çıkılabilir ama ben uğursuz olan sol tarafı tercih ederim.
One can take either staircase. I prefer the left, the sinister side.
Bu uğursuz yerde gözümü kırpmam olanaksız.
I won't be able to close my eyes in this sinister house.
Ah uğursuz kadın!
Most pernicious woman.
İşte en uğursuz, en korkunç saati gecenin. Bu saatte açılır mezarları ölülerin. Cehennemin soluğu, şimdi sarar dünyayı.
'Tis now the very witching time of night, when churchyards yawn, and hell itself breathes out contagion to this world.
Uğursuz görüntü, göze var ele yok musun sen?
Art thou not, fatal vision, sensible to feeling as to sight?
Balu ile uğursuz bir evliliğe zorlayamazsınız beni.
I will not be forced into an unholy marriage with Balu.
William Clarke Quantrill'ın o uğursuz siyah bayrağı altında en vahşi ve acımasız kanunsuz aşiretleri arasında ülkede şiddeti terörize eden....... yürüyen, baskın yapan ve öldüren adamlardı.
The most savage and merciless among the lawless tribes whose organized violence terrorized the country were the men who marched, raided and killed under the ominous black flag of William Clarke Quantrill.
Defalarca baskın düzenlediler yağmaladılar, yakdılar ve yıktılar... Quantrill ve onun uğursuz siyah bayrağı peşinde şiddetin cehennemi içinde can ve malın acımasızca yok olması.
Again and again they raided, looted, burned and destroyed, following Quantrill and his ominous black flag into an inferno of violence, brutality and destruction of life and property.
Rommel batı cephesindeki umutsuz savaşı hala düzetmeye çalışıyordu. 17 Haziran günü bir köy yolunda... Montgomery'nin uğursuz ismiyle...
Rommel was still trying to whip fight into his crumbling front... when on June 17 on a country road near a village... with the ominous name of Montgomery...
"Böylece uğursuz gemi sevgi, ölüm ve yıkıma doğru yelken açtı."
"And the ill-fated ship sailed on to love, death and destruction."
O güzel nehirler hala akmaya devam ediyor. Sadece o uğursuz gün yaptıkları gibi.
Her beautl'ful rivers still flow just as they did that fateful day.
O büyük, güzel gökyüzü duruyor. O uğursuz gün olduğu gibi.
Her beautiful sky is just as big as It was that fateful day.
Bay Uğursuz, bu sensin.
Joe Jinx, that's you.
Git rahiplere söyle, kurban kessinler. Uğurlu uğursuz ne görürlerse gel söyle bana.
Go bid the priests do present sacrifice, and bring me their opinions of success.
Sezar, ben uğursuz görüntülere aldırmam, ama korkuyorum bugün.
Caesar, I never stood on ceremonies. Yet now they fright me.
Her şeye karşın Sezar çıkacak evinden. Bu uğursuz görüntüler bütün dünya içindir, yalnız Sezar için değil.
Yet Caesar shall go forth, for these predictions are to the world in general as to Caesar.
Bunları uğursuz belirtiler sayıp başıma gelecek var sanıyor. Diz çöküp yalvardı evde kalmam için bugün.
And these does she apply for warnings and portents and evils imminent, and on her knee hath begged that I will stay at home today.
Asla ağzından uğursuz sözler çıkmasın.
Never speak words of ill fortune.
- Böyle uğursuz laflar etme.
Godmother, don't jinx us!
Bunlar iç karartıcı ve uğursuz türlerdi.
Everything looked serious and severe.
Seni uğursuz sokak kedisi!
Why, you mangy little alley cat!
Yafa'daki altın, Şam'dakilerin uğursuz olduğuna eminim.
In gold from Joppa, which I am certain will never be accursed in Damascus.
Kadınlar sana gerçekten uğursuz geliyor, Campbell.
Women sure jinx you, Campbell.
Bıktım artık, hep kavga dövüş dolu uğursuz günler görmekten.
Accursed and unquiet wrangling days... how many of you have mine eyes beheld.
Bu uğursuz Kumlek'in kızı uğruna ölen savaşçılarımız?
Those who died needlessly for this cursed child of Kumlek's!
Beyaz balinanın derisini kaynatıp o uğursuz yağını çıkartacağız.
We shall run forward laden with fire... to render the white whale's flesh into unholy oil.