Varız перевод на английский
109,627 параллельный перевод
Bu işin içinde hepimiz varız.
We are all in this together now.
Sende ihtiyacımız olan bir şey var, değiş tokuş öneriyorum.
You have something we need. I'm offering you a trade.
Bu arada, bulmamız gereken bir dosya var.
Meantime, we've got a file to find.
İkiniz çalışmaya devam edin, dosyaya ihtiyacımız var.
You two keep working. We need that file.
Patlayıcılarımız var.
We've got explosives.
Önümüzde iki farklı yol var ya inat edip, sizi yüzüstü bırakan şirket için savaşırsınız ya da uzlaşmaya varabilmem için konuşmama izin verirsiniz.
Now there's two ways this can go down. You can dig in your heels and... fight for a corporation that's abandoned you, or... you can let me in to talk, and help reach a settlement.
Garnizonu ele geçirmeyi planlıyorsanız fazladan adama ihtiyacınız var.
If you plan on taking that Garrison, you're gonna need the extra body.
Silahlarınıza el koyduk sakladığınız silahınız var mı bilmeliyiz.
We've confiscated your weapons. We need to know if you're hiding any more.
Bağımsızlığını yeni ilan etmiş dışarıdaki kolonilerde... tanıdıklarımız var.
We got contacts in the Outer Colonies, the ones that have recently declared independence.
Üzgünüm, ama bu tatlı yolculuk için planlarımız var.
Oh, sorry, but we have plans for this sweet, sweet ride.
Hey, Adrian, bir konuda yardımına ihtiyacımız var.
Hey, Adrian, we need your help with something.
- Tabi, biliyorsun, bağımsız bir ajanım ve profesyonel ve kişisel olarak önerebileceğim çok şey var.
- Yeah, I mean, I'm a free agent, you know, with a lot to offer both professionally and personally.
Yanı sıra, en kötü durum olursa hala oynayacak bir kartımız var.
Besides, even if worse comes to worst, we still got one last card to play.
Anlamanız gerek, dışarıda başka müşterilerim de var.
You guys have to understand, I do have other clients out there.
Ancak daha fazla vakte ihtiyacımız var.
We just need more time.
- Sanırım ortak bir noktamız var.
I guess that's something we have in common. It's true.
Dwarf Star Teknoloji'ye karşı dava açmak ve Alexander Rook'u tutuklamak için yeterli kanıtınız var.
So you have enough evidence to build a GA case against Dwarf Star Technologies and arrest Alexander Rook.
Çavuş Morse konuşuyor, iki tutsağımız var.
This is Sergeant Morse. We got two of the prisoners.
Sanırım bazı kurallar koymaya ihtiyacımız var.
I think we need to establish a set of rules.
Çalışan bir araba bulmaya ihtiyacımız var.
We need to find a working car.
Peki, bir şeyler olmadan önce,... ne kadar zamanımız var sence?
Well, how long do you think we've got before something happens?
Biliyorsun, Eve ve ben,... bir kızımız var.
You know, Eve and I, we have a daughter.
Bu sabah yaşadıklarımızdan bu yana insanlarımız sana her zamankinden çok burada ihtiyacı var.
After everything that happened this morning, our people need you here, now more than ever.
Her damlasına ihtiyacınız olduğunu söylemiştin. İhtiyacımız var!
You said we need every drop.
Bana canlı ihtiyacınız var.
You need me alive.
Kendi rızamla yenilmem için bana ihtiyacınız var.
You need me to succumb willingly. Very well.
İzinle demek istediğin, içeri sızıp farkedilmeden almak için yol var mı?
- W... - Well, if by access you mean do we have a way to sneak in and take stuff without people knowing?
Konuşmamız gereken çok şey var.
We have much to discuss.
Sorun şu ki, takasa edecek bir şeylere ihtiyacımız olacak ve şu anda elimizde koskocaman bir hiç var.
Now, the problem is, we're gonna need something to trade, and right now we've got a whole lot of nothin'.
Kızım hamile... kalacak bir yere ihtiyacı var.
_ _
Nick, kız arkadaşının tedaviye ihtiyacı var.
Nick, we need someone to treat your girlfriend.
Erzağa ihtiyacımız var, Nick.
We need supplies, Nick.
Troy bir grupla birlikte oraya gidecek, ama gönüllülere ihtiyacımız var.
Troy here is gonna take a party out, but we're gonna need volunteers.
Pekâlâ, üç kapıya ihtiyacımız var.
All right, so now we need three doors.
Yapmamız gereken bir Kütüphanecilik işi var.
Well, are we waiting for?
Araştırmamız gereken iki kurban bir de acayip spa merkezi var.
Well, you guys set the door. We've got two victims and a spooky spa to investigate.
Bugün iki insansız araç daha kaybettik ancak çarpma alanına indirmenin bir yolu daha var.
We lost two more probes today, but I have a way to get one down to the impact site.
- İhtiyacımız var.
- We need it.
Dünya adına sahiden samimi düşünceleriniz varsa benimle buluşursunuz ve bir uzlaşmaya varırız.
If you truly have the best interest of Earth at heart, you will meet with me and we will come to an accommodation.
Zamanımız var.
We've got time.
Ama bu masadan çıktı Kadar geri deniz sırtımız var kadar.
But that's off the table until we have our wayward Marine back.
Ve şimdi ödeyemediğiniz borçlarınız var.
And now you have debts you cannot pay.
Babamla benim her zaman anlattığımız bir hikaye ve bir de gerçekten ne olduğu var.
It's just, well... there's the story me and my dad always tell, and then there's what really happened.
Yaptığımız iş için canını veren hayvana çok saygımız var.
There's a lot for respect for the animal that gave his life for what we're doing.
Var gücünüzle zorlayın ve sebat edin ki çocuklarınızın bir eksiği olmasın.
Push with all your might, and you will persevere. So that your kids don't lack anything.
İki dakikanız var kızlar, burası hastane, burada takılmak yasak.
You girls have two minutes, and remember, this is a hospital, so no messing around.
Hemşire, herkesin yardımına ihtiyacımız var.
Nurse, we need all hands on deck.
Beraber oyun oynarken fotoğrafınızı çekmemde bir sakınca var mı?
What happens now?
- Burada kıyafet kurallarımız var.
- We have a dress code.
Kız kardeşimin düğünü var.
It's my sister's wedding.
Bolca paramız var.
We have plenty of money.