Vereceğim перевод на английский
20,549 параллельный перевод
Sana kanımı vereceğim ve gidiyorsun iyi olacak, tamam mı?
I'm going to give you my blood and you're going to be fine, okay?
Dahası, adaleti engelleme ve suçluya yardım ve yataklık ile ilgili Kraliyet Savcılığı'na rapor vereceğim.
And moreover, I will report to the Crown Prosecutor regarding perverting the course of justice and assisting an offender.
Saptamaya çalıştıklarımızdan biri bu DM Cottan ve kararını ben vereceğim, teşekkürler.
That's one of the things we're here to determine, DI Cottan and I'll be the judge of that, thank you.
Sana onur belgesi vereceğim.
I'm putting you in for a commendation.
- Memur şunu istedi... Bu yüzden bunu ona vereceğim.
My officer has asked for this, so I'm going to give him this.
Yarın sağlam bir mücadele vereceğim.
Tomorrow, I will definitely put up a tough fight.
Sana bir söz vereceğim.
I will make you a promise.
Tamam, şimdi sana durdurma şansını vereceğim... Bir noktaya kadar beni sinirlendirmeden önce geri dönüyor.
I'm going to give you a chance to stop right now before you piss me off enough to a point there's turning back.
Sana telafi etme fırsatı vereceğim.
I'm going to give you the opportunity to come clean here.
Beni boğmaması için Brad'e bir şans daha vereceğim.
You know? And I needed to give Brad one more chance to just stop smothering me.
Şimdi sana büyük bir şans vereceğim.
Yeah, I'm gonna give you a very big break.
Varisim olduğunu söylediğimde, onu, Khutulun'a vereceğim.
I'm giving it to Khutulun when I tell her she's my heir.
Ama sen yalnızca acı çektirmeyi biliyorsun ben de kaçtım ve kendime dostlar buldum uğurlarına canımı vereceğim dostlar beni seven dostlar ve bana bunu yapacak gücü veren dostlar.
But all you were capable of giving was pain, so! ran away and found friends, friends I would give my life for, friends who give me love and the strength to do this.
Başkanlığı için senin adını vereceğim.
I'm gonna name you the chair.
Daha fazla bilgi edindiğim zaman sana haber vereceğim.
I'll let you know when I know more.
Yarın ona Harley Middleton'ın teknesini vereceğim.
Tomorrow, I'm gonna put him on Harley Middleton's Sundancer.
Aslında, epey iyi hissediyorum senin dairene doğru sana bir avans vereceğim.
Matter of fact, I'm feeling so good, maybe I'll give you a head start back to your apartment.
Tamam, şey, devam et. o işe Mickey'i vereceğim.
OK, well, you carry on. I'll get Mickey on it.
Nasıl cevap vereceğim?
What do I say? How do I answer?
Sana bir sır vereceğim.
I'll tell you a little secret.
Aradığınızı haber vereceğim.
I'll let her know that you called again.
Şuandan itibaren her ne olursa olsun kararları ben vereceğim.
Anything that happens from this point forward, my call.
Ona kürtaj vereceğim.
I'm getting her an abortion.
Sanırım sana hemen oy vereceğim.
I think... I'd rather vote for you right now.
Orada çürümene izin vereceğim.
I'll let you rot there.
100,000 $'a almana izin vereceğim.
I will let you have them for $ 100,000.
Sana yeni bir iş vereceğim yavrum!
You just bought yourself another chore, boy.
Izzy'nin serbest bırakılmasına karşılık Kupa'yı vereceğim.
I'm gonna trade the Cup for Izzy's freedom.
Ayrıca senin için bekârlığa veda partisi vereceğim.
And... I'm throwing you a bachelor party.
Zaten kimsenin o partilere ihtiyacı yoktur ama yine de senin için vereceğim.
No one needs a bachelor party, but I'm throwing you one anyways.
Hayır, ama size etrafta dolaşan paralardan vereceğim.
No, but I can give you some walking-around money.
Eğer içinde bir Fillory kitabı yoksa hemen şimdi 20 dolar vereceğim.
I'll give you 20 bucks right now if there isn't a... A "Fillory" book in there.
Vereceğim.
I am.
- Ve şehir sana minnettar ama bu yaptığın şeyleri, doğru ya da yasal ya da benim izin vereceğim bir şey yapmaz.
- And the city thanks you, but... it doesn't make what you did right, or legal, or okay with me.
Geliyor, vereceğim şimdi.
It's coming. I'll get it.
Online hareketlerinizin sonuçlarına karar vereceğim.
I will determine the consequences of your online interactions.
Bütün bunları isteyip istemediğime karar vereceğim taraf.
It's the part that lets me decide if I want any of this.
Saygısızlığına rağmen sana bir hediye vereceğim.
Well, despite your insolence, I have a present for you.
Sana vereceğim tek tavsiye sevmen.
The only advice I have is... is love.
Bill'in zihnime girmesine izin vereceğim.
Let Bill into my mind.
Tüm bunlar bittiğinde sana geri vereceğim tamam mı?
Give it back to you when this is all over, okay?
Ama her ikinizin de benim kadar iyi olmanız için size bir şans vereceğim.
But even I will give you two a chance to be impressed by me.
Hapse girsem bile ama tüm isimleri Çinlilere vereceğim bu sayede öleceksin.
I will go to jail but I will give all the names to the Chinese... so I can kill you.
Gitmesine izin vereceğim.
I don't believe you.
Gençler bu gece size bir şans vereceğim.
Tonight, I'm gonna give you guys a choice.
Tukia, sana 100 rupi vereceğim.
Tukia, I'll pay you 100.
Ona broşürümüzü vereceğim.
I'll get her our flier.
Bayan Gibbs, size hazırlanmanız için 24 saat vereceğim.
Ms. Gibbs, I'll give you 24 hours to prepare for cross.
- Dün bana hatırlattıkların ile geri adım atmazsan, SEC'e vereceğim evraklarla aynılar.
Yeah, the one you reminded me of yesterday, the same one that I'm gonna give to the SEC if you don't back off.
- Hayır, var. Gitmek isteyen insanları Evan'a vereceğiz ve ben de Anita Gibbs'e, Mike'ın takası için katilleri vereceğim.
We give Evan people who already want to go, and I give Anita Gibbs murderers in exchange for Mike.
Sana cehalet payı vereceğim ama besin zincirinin üstünde olanlardan..
- You're green.