Vitriol перевод на английский
56 параллельный перевод
- Asit, bakır sülfat ve buzlu camla.
- Prussic acid, blue vitriol, ground glass.
1,5 kilo sülfürik asit.
Fifty ounces of vitriol.
Bakır ve demir Mavi vitral ve sarı sülfür
copper and iron blue vitriol and yellow suphur
Yalancı erkeklerin gözüne atmak için Vitriol.
Vitriol, for the eyes of men who lie.
Ayrıca vitriolü her yerde bulabilirsiniz.
Besides, you can buy Vitriol anywhere.
Üç kurban da kezzap ile parçalandı.
All three victims mutilated with vitriol.
Kezzap!
Vitriol!
Sizin gibi yeteneksiz salaklar, çıkıp kendiniz oynayacağınıza ancak başkalarının oyunlarını eleştirirsiniz. Ama oynayamazsınız çünkü sizde o yetenek yok.
How could you know, you talentless fools, who spew vitriol on the creative efforts of others because you lack the ability to create yourselves?
Zehirli şarap, su kapları kezzap dolu.
Poisoned wine, water jugs filled with vitriol.
İki cinayet, bir sülfirik asit püskürtme vakası, bir intihar ve çok sayıda hırsızlık olayı ; bu kırk greyn ağırlığındaki kristalize kömürün hatırı için yaşananlar.
There have been two murders, a vitriol-throwing, a suicide, and several robberies brought about for the sake of this forty-grain weight of crystallized charcoal.
Gruner'in baştan çıkardığı biri, kendisini mahkemede kezzap gibi ölümcül bir madde ile tehdit ederek, onu idare etmesi için zorladığını itiraf etti.
His murderess whom Gruner had seduced confessed at her trial that he'd obliged her to administer the fatal substance or risk disfigurement for life by oil of vitriol.
ve burada, kezzap.
And here, oil of vitriol.
Bayan Winter Gruner'in önceki metresi, Beni Kingston'a kadar takip etmiş. Kezzap şişesini saklamış,
Ms. Winter is a former mistress of Gruner's, she followed me to Kingston, concealed about her was a flask of vitriol.
Şu acımasız söylemleri biraz hafiflet, Kev.
So lighten up on the vitriol.
Yani şu acı ilacımdan almak için, - Daha ne kadar daha beklemem gerekiyor?
I mean, just how much longer do I have to wait... for my next dose of vitriol?
- Vitriyol ile herşey mümkün.
- Anything's possible with vitriol.
- Vitriyol.
- In vitriol.
İğneleyici laflar ve öfke.
Such vitriol and such rage.
Vitriyol kalıcı iz bırakır.
Vitriol leaves a permanent scar.
İğneleyici sözümü de söylemediğim doğrudur. Sizin yapmayacağınız gibi.
As for my vitriol, it's true I haven't let go.
Bu eleştiriden sonra mı?
After that vitriol?
Vitriol Yağını önerebilir miyim? Sülfirik Asit olarak da bilinir.
May I recommend oil of vitriol, otherwise known as sulphuric acid.
İçine sülfürik asit döküp çukuru kapatacağım.
Pour in vitriol, and then fill up the hole
Trotter resmen ordunun ağıdan çıktıysa onun kahraman nefreti salgınından ve sırrını..... ifşa etmesinden yakın bir zamanda korkmamız gerekmiyor.
Since Trotter is officially off the military's grid, we're not gonna have to worry about her spreading her hero-hating vitriol or your secret anytime soon.
O herif senin yüzünden sokağın karşısından doğru bana lanet okuyup duruyor.
Who, thanks to you, is spewing vitriol at me from across the street.
Bu suçları işleyen kişinin çabuk etkilendiğini ve bu acı sözlerinize tepki verdiğini düşünüyoruz.
We believe that whoever's responsible for these crimes is impressionable and may be responding to the vitriol.
Yalnızca halkın tepkisi değil aynı zamanda sana yönlendirilen iğneleyici sözlere de şaşırmış mıydın?
Are you surprised not only by the public reaction but by the vitriol directed at you?
Kezzaplığın ve beceriksizliğinin ölümcül birleşimi sayesinde benden çaldığın o kanıtlar en güçlü düşmanımızın eline geçti artık.
Thanks to a lethal combination of your vitriol and your incompetence, the evidence you stole from me is now in the hands of our most powerful adversary.
Ona söylenen iğneleyici sözleri, yapılan kötülükleri, çektiği acıyı asla anlayamazsınız. Beyaz Saray'da bir çocukken istemediği halde gey olduğunu açıkladı o.
You will never know the vitriol, the evil he suffered when he came out- - against his will- - as a boy in the White House.
Eminim ki bu duygu ve öfkenin altında yatan budur.
And I'm sure that's what's behind the emotion and the vitriol...
Ama kincilik yapmanın sırası değil.
But this is not the time for vitriol and vindictiveness.
Bence o dönemde basın Freddie ile ilgili son iğneleyici sözlerini söylemiş oldu.
I think the press had their final bit of sort of vitriol against Freddie at that time, you know?
Anca laf sokup duruyorsun.
You just spout vitriol.
İğnelemeni kendine sakla, kızgın okçu.
Save the vitriol, angry archer.
Dini lobilerin giderek artan biçimde ümitsizliğe düştüğüne ve karşı koyarken başvurdukları kinlerini ve iğneleyici sözlerini artırdıklarına dair bazı belirtiler var.
I think there's some indication that the religious lobby is getting increasingly desperate and is increasing the venom and the vitriol with which they fight back.
Ağır eleştirileri?
The vitriol?
- "VITRIOL."
- "VITRIOL."
- Neden VITRIOL?
- Why VITRIOL?
VITRIOL mu?
VITRIOL?
- VITRIOL.
- VITRIOL.
VITRIOL.
VITRIOL.
Simyacılarım vitriol yağı tariflerini sürekli düzeltmeye çalışıyor.
My alchemists continually tinker with their recipe for oil of vitriol.
- saçma gözlemlerde bulunuyor
- In order to fuel vitriol about my client!
Çok acı sözler kullandım.
And I responded with vitriol.
Saygılarını sunmaya gelmiş, beş dakika içinde, her zamanki iğnelemelerine döndü, bu yüzden onu kovdum.
She came to pay her respects, five minutes in, she spun it into her usual vitriol, so I threw her out.
İşte o zaman babamın aylardır bu acı sözlerin ağırlığına katlandığını öğrendim.
It was then I learned that my father had borne the weight of this vitriol for months.
... kızım bana, zehirle damıtılmış sözlerle dolu ve gözyaşları içinde tehditler savurdu.
I would have found myself on the other end of a phone call with my daughter, a call full of venom, vitriol, and, sadly, tears.
Canlı yayına çıkıp böyle kin kusması düpedüz yalanlar sıralaması çok acımasızcaydı.
It was cruel to go on the air and spout such vitriol, to say nothing of the outright lies.
Üstüme kezzabı dökmesine izin ver, sen değil.
You let her pour her vitriol on me, not you.
Zavallı, kendinde olmayan kardeşimi kendi sözlerini yaymak için kullanıyor olman.
Using my poor, impaired sister to propagate your vitriol.
- Kezzap!
- Vitriol!