Waits перевод на английский
1,474 параллельный перевод
Tenha bir yer seçer, ve karanlık oluncaya kadar bekler.
He picks a known hot spot, and waits until it gets dark.
Luke, Nathan Scott'ın boşa çıkmasını bekliyor.
Luke waits for Nathan Scott to come free!
Gerçek aşkın bir yerlerde bizi beklediğine inanıyorum.
I believe true love waits.
Onu lobide bekledi, asansörde yakaladı, park etmenin yasak olduğu bir yere park edip kimse bir şey görmeden kaçmayı mı başardı yani?
So he waits for her in the lobby, intercepts her in the elevator... parks in a tow-away zone, and manages to get out without anyone seeing a thing?
Unvanını korumak isteyen şampiyon kolay bir atışla kazanmayı umarken tribünler nefesini tutmuş, çaylağın ona vereceği cevabı bekliyor.
The defending champion looks to have an easy tap-in for a birdie as the gallery waits breathlessly for the rookie to respond.
Bir yer var karanlık bir yer eski bir kötülük orada geri dönmeyi bekler.
There is a place, a dark place where ancient evil slumbers and waits to return.
İçeride nadir bir objenin bulunduğunu düşünüyoruz.
We believe a rare object waits inside.
Bir ulus bekliyor ve kandırılmaktan nefret eder.
A nation waits, and how it hates to be cheated!
Tuzak hazırlansın ve avını beklemeye başlasın.
For the trap is set and waits for its prey...
Senin gibi bütün gün evde oturan biri hazırlanmak için neden son 20 dakikayı bekler anlamıyorum!
I don't understand how somebody who had all day sitting around to get ready waits till 20 minutes before we have to leave!
Yatağın altına girip ikinci bir adamı bekliyor.
Instead, he waits for somebody else beneath the bed.
"Fakat, bu banka soygunu işi çözümlenmeyi bekliyor."
"But, as with this bank robber progress waits for no one"
Karım Truva'da beni bekliyor.
My wife waits for me in Troy.
Benim karım beni burada bekliyor.
My wife waits for me right there.
Kayıkçı bizi bekliyor.
The boatman waits for us.
Ruhu hep seni bekliyor.
His spirit still waits for you.
İçeride oğlunu bekleyen bir anne var.
There's a mother out there who waits for her son
Evet... "The Doors" ilk albümleri, "Morrison Hotel", bir kaç Dylan, Tom Waits, ve elbette "The Boss".
I have got "The Doors" The first album, "Morrison Hotel", some Dylans, Tom Waits, and of course "The Boss".
Otoparkta bekliyor.
Waits in the parking.
kimseyi beklemez.
Fortune waits for no man.
Kim bir boşlukta bekler ki?
Who the hell waits in a crack?
Cevaplaman için Sbarro da bekliyor.
He waits for you to answer at Sbarro.
Bir fıkra anlatırsan, herkesin gülmesini bekler. Çünkü neyin komik olduğunu bilmez.
Well, if you tell a joke, he waits for everyone else to laugh because he doesn't know what's funny.
İşin anahtarıydı. O günün kahramanıydı ve hepsini bizden öğrendi. Needles'ın oradaki çocuklar.
The point is, listen... 46 years with this guy, and he waits until we're at a baseball game, and I get 6 innings of niceness from him.
Bekliyor.
She waits.
Aşkı bekleyen, o kadın.
That woman who waits for love
Eğer beklerse, boğulacak.
If he waits, he'll suffocate.
Günlerce, haftalarca, aylarca bana dokunmak için bekliyor.
He waits days, weeks, months to touch me...
Nişanlım evde beni bekliyor.
My bride waits for me at home.
O bekleyip köyde bir tuzak var mı diye bakar, çok zeki.
He waits and looks if there is an ambush in the village, he's smart.
Son günlerde her şey ters giderken, gemideki adamlar şu sıralarda bekliyor. Dikkat, Dikkat!
Theres a tenseness in the air as every man aboard waits for the moment to which everything has been bent in these last few years.
Eğer Eun-sung süslenip püslense ve okulun önünde beklese?
What if Eun-sung dresses up and waits in front of our school?
Zaman hiç durmuyor.
Time waits for no man.
Sonra büyür ve beslenmek için avını bekler.
It then grows and waits for prey to feed off of.
Birisi seni beklediğinde "Teşekkür ederim." demelisin!
When someone waits for you... you say, "thank you"!
Her gün Jin'i bekleyip durdu Pod, ama eve dönmedi kız.
Bod waits for Jin everyday, but she doesn't return home.
Tamam, ölüm kimseyi beklemez.
Okay, death waits for no man.
Dönüp geride bıraktığım dünyaya baktığımda, ortaya çıkmayı bekleyen güzelliği, çözülmeyi bekleyen gizemi, çok açık görebiliyorum.
As I look back at the world I left behind, it's all so clear to me : Yes. the beauty that waits to be unveiled, the mysteries that long to be uncovered.
Luke'un yerinde sana servis yaptığında ona iyi bahşiş ver.
Tip her well when she waits on you at Luke's.
Kasaba toplantılarında beni cehennem azabı bekliyor.
Only hell waits for me at town meetings.
Lisa Cup-a-Joe'da bekliyor.
Lisa waits at Cup-a-Joe's.
Hayır. Noel öküzünden bahsediyorum. Bill Rendal'dan.
Every year that guy waits to see what decorations I put out and then finds a way to top me.
Suçlu, tecavüzcü, kadınların evden çıkmasını bekliyor sonra evlerine girip dönmelerini bekliyor.
The perpetrator, rapist watches for women to leave the house, enters, and waits for them.
Pisliğini ben yalnız kalınca yapıyor.
She waits to get me alone to pull her shit.
Erkeğim daha fazla seks için beklerken, ben cepten arkadaşlarımı arıyor numarası yapıyorum!
I'm pretending to be calling my friends on the cellphone while my man waits for more sex!
Salondan büyük haber- - Biraz önce Marie'nin saçlarını yıkadım, kafede masalara bakan.
Big news from the salon- - I just shampooed Marie, who waits tables at the coffee shop.
Tüm Avrupa bizi izliyor, Lordlarım ve benim yalan yere yeminler eden Katolik kuzenime, nasıl bir ceza vereceğimizi, merakla bekliyor.
All Europe watches us, my lords. And waits to see how we will serve my perjured Catholic cousin.
Fakat dev yüzer-gezerin başı büyük beleda, ve dişi daha da bitkinleşirken, düşmanı izliyor ve bekliyor.
But the giant amphibian is in big trouble, and as she grows weaker, her enemy watches and waits.
Travis orada mı bekleyecek?
Travis waits for them?
Bu noktada çenesini bitkiye iyice yapıştırır, Ve orada bekler ölünceye kadar.
At which point, it clamps its mandibles onto the plant and waits there... until it dies.
Yoksa pencerenin ardında bekleyen aşk sadece bir yalan mı?
Or is the love that waits behind that window just a lie?