Weapon перевод на английский
19,825 параллельный перевод
Silahları bir uzaylı.
An alien is their weapon.
Sesin dünyanın herhangi bir yerine ulaşabilecek kadar büyük bir silah haline gelir.
Your voice becomes a weapon that you can send anywhere in the world.
Benim dünyamda ses dalgalarını kullanan bir kötü adamla savaşmıştık...
So back on my Earth, we fought a villain who used sound waves as a weapon.
- Non'un silahından etkilendi, değil mi?
She's enthralled to Non's master weapon, isn't she?
İkimiz Kumbaya söylemeden ve arkadaş olmadan önce Kryptonlulara karşı kullanabileceğim bir silah üzerinde çalışıyordum.
Before you and I sang Kumbaya and decided to be friends, I was working on a weapon to use against the Kryptonians.
- Ne çeşit bir silahmış bu?
- What kind of weapon?
Non'a bu silahtan bahsetsek nasıl olur?
What if we tell Non we have this weapon?
At silahını!
Drop your weapon!
Hornets dangalak cehalet Elias özel bir silah verdi.
The Hornets gave Elias a special weapon in their crudely unaware.
Bu silah yeni varlıktır.
This weapon becomes our new trump card.
Nasıl yeni silah seversiniz?
How do you like the new weapon?
Vesna bizim son iyi silahıydı.
Vesna was our last good weapon.
Size sahip silahın geliştirilmiş bir versiyonu ile yaptım.
We've done it with an improved version of the weapon that you have.
Silahını seç!
Choose your weapon!
Sizin için hiçbir silah.
No weapon for you.
Veya bizim gizli silahımızı bilmiyordu.
Or he didn't know we had a secret weapon.
Cesedin yanında bir silah vardı.
There was a weapon buried next to the body.
Elindeki son silah parçası, atarsan kesinlikle ölürsün.
It is the weapon of the last, if you throw it, you too must die.
Hangi silahı kullanmalıyım?
Which weapon should I use?
Naomi de onu bir silaha dönüştürmek istiyor.
Naomi here decided to turn it into weapon.
- Silahlarınızı atın.
Drop your weapon.
Silahlarınızı atın dedim.
Drop your weapon.
Kruşçev, silahın kullanılmaya ve bir savaş uçağından bırakılmaya hazır olduğunu iddia ediyor.
Khrushchev claims the weapon is ready for immediate use, capable of deployment from a bomber aircraft.
Adalet silahını bizi avlayan kan emicilere karşı kullansın.
She wields a weapon of judgment, one that thirsts for the blood of those that prey upon us.
Biri bir Yunan tanrısı, diğeri vücudunu ince ayarlanmış bir silaha dönüştüren elbette ki bu Major oluyor, iki erkekle yaşaman gerekecek.
You know, you'll have two men living with you, one's practically a Greek god, who's turned his body into a finely-tuned weapon, and, of course, Major.
Silahını yere bırak.
Put your weapon down.
Evet, çocuktan çıkanla kemiklerin yanında bulunan mermiler aynı silahtan çıkmış.
Yeah, the two slugs pulled out of the kid and the one found with the bones were fired from the same weapon.
Elinizde karşı duramayacağım bir silah taşıyorsunuz.
You have a weapon in your hand which I cannot go against.
Ben silahımı bırakayım.
I'll drop my weapon.
Kes sesini ve silahını bırak.
Shut up and drop your weapon
Biber gazı yakın mesafe silahıdır.
Pepper spray, it's a close-range weapon.
O FBI ajanını benim öldürdüğümü düşünüyorsun, ama elinde cinayet silahı yok. Sadece arabada biraz kan buldun.
You think I killed that FBI agent, but... you don't have a murder weapon, just some blood in a car.
Çünkü elimde gelmiş geçmiş en güçlü silah bulunuyor insanların sevgisi.
You will never defeat me, Zelena, because I have the most powerful weapon of all... The love of the people.
Ama şansınıza yanınızda gizli bir silahınız var. Bu gizli silah ise...
But luckily, we have a secret weapon on our side, and that secret weapon is...
Silah hiç bulunamadı ve Terrell'in ellerinde barut izi yoktu.
No weapon was found though, and there was no gunshot residue on Terrell's hands.
Ama Bay Larson üzerinde çalıştığı bir silah sistemi yüzünden meydana gelen bir patlamada hayatını kaybetti...
But Mr. Larson died in an explosion on a boat that was caused by the weapon that he was working on, so...
Hiç Gümüş Çan Katili'ne ait bir cinayet aleti bulmamıştık.
We've never had a Silver Bells murder weapon.
Söylesene Danny Rayburn gibi, peşinde birisi olduğunu bilen bir adam nasıl olur da burada öylece silahsız bekler?
Tell me something, how does a guy like Danny Rayburn, who knows someone is coming for him, wait here alone without a weapon?
- At silahını Andrew!
Drop the weapon, Andrew!
- Sen at!
You drop your weapon!
A bir silah.
Uh, a weapon.
Bir hata yaptım ve sen silah doğrulttun.
I made a mistake, and you aimed a weapon.
Borns Tech'e ait bir silah mı?
Is this a Borns Tech weapon or not?
- Cinayet silahını bulduk.
- We found the murder weapon.
Anlıyorum, ama ne parmak izi, ne kan, ne bir silah ne de bir deliliniz var.
I get it. But you got no prints, no blood, no weapon, none of that shit.
Şimdi ise kendisini havaya uçurduğu yasa dışı bir silah üzerinde çalışıyordu diyoruz.
We say Borns Tech had him working on an illegal weapon that blew him up.
Borns Tech tarafından yasa dışı olarak imal edilen bir silahın parçalarıydı.
Well, they were parts of an illegal weapon that was being made by Borns Tech.
Sadece videoda değil, silaha ait taslak çizimler ve planlar var.
Not only do we have video, we have the blueprints and the model of the weapon.
- Bir silah yapabiliriz!
We could make a weapon!
Tanrım, dinliyorlar. Bizi duydular!
Drop your weapon!
Silah?
A weapon?