Weeds перевод на английский
737 параллельный перевод
A STORY OF FLOATING WEEDS
A STORY OF FLOATING WEEDS
Kin ve ot çabuk büyür Sayın Peder.
Feuds and weeds grow quickly, Herr Pastor.
Havuz da çok karanlık, yabani otlarla dolmuş. Kendi yansımanı bile göremiyorsun.
And the pool - so dark with weeds... you can't even see your own reflection in it.
Henüz minik çiçekler çıkmamış ve yaban otları bitmemişti...
" Yet lesser blooms are overlooked, and weeds unnoticed.
Tövbe et yaptıklarına, yarın olacakları önle. Gübre koyma kötü otların köküne, büyürler.
Repent what's past, avoid what is to come, and do not spread the compost on the weeds to make them ranker.
Orada çelenklerini asmak için belki, tırmanırken söğüdün sarkan dallarına, kırılıvermiş güçsüz bir dal ve düşüvermiş bütün çiçekleriyle ağlayan ırmağın içine.
There on the pendent boughs her coronet weeds clambering to hang, an envious sliver broke, when down her weedy trophies and herself fell in the weeping brook.
Bunu radyo dükkanının oradaki otların arasında bulduk.
We found these in the weeds over by the radio store.
Sanki otları köklüyorsun, pirinçleri değil.
You're supposed to pull up the weeds, not the rice!
Bütün tevazumla söylerim, ruhuma çiçekler yeter benim arasına yaban otu karışsa da, olsa da dikenli dalı bunlar yabanın değil kendi bahçenin malı.
Yet, with all modesty to say, my soul be satisfied with flowers, with weeds, with thorns, even, but gather them in the one garden you may call your own.
Benim yegâne arzum o büyük soğuk kemiklerimi sardığında siyah matem elbisenizin iki manası olsun.
But, perhaps, I ask only this, when the great cold gathers around my bones, you may give a double meaning to your widow's weeds.
Seni, Weeds Point'te bırakacağım, böylece Marjorie seni görmez.
I'll drop you off at Weeds Point so Marjorie doesn't see you.
Şunları çıkartayım.
Now, get me out of these weeds.
Tarhımızda yaban otlarını istemiyoruz. Git, git buradan.
- We don't want weeds in our bed.
Yabani ot bile büyümüyor artık.
Even the weeds won't grow.
Tim, sen karanlıkta yolunu kaybetmiş bir çocuksun.
Tim... you're just a lost ball in the high weeds.
"Narin bitkiler zarif olur, kaba otlar çabuk büyür." dedi.
"Small herbs have grace, great weeds do grow apace."
Efendim, hani siz demiştiniz ya, yararsız ot çabuk büyür, diye.
Oh, my lord, you said that idle weeds are fast in growth.
Pencereden dışarı atlayıp yere düşüyorum ve en yakındaki meyve bahçesinin sık otları arasına saklanıyorum.
I get out the window, drop to the ground below... and I hide myself in the deep weeds beyond the first orchard.
Itır çiçeklerinin yeri saksılardır, yaban otları gibi her yerde yetişmezler.
Geraniums belong in pots, not growing wild all over the place like weeds.
Belki de şuradaki alanda bulunan otlar üzerinden rüzgarın esmesi gibidir.
Maybe it's the way the wind blows through those weeds in that lot over there.
Başaklar soğukla ölmez.
"Weeds are not killed by the frost."
40 yıl sonra otlar benim mezarımda da seninkinde olduğu gibi büyüyecek.
4O years from now, the weeds'll grow just as pretty on my grave as on yours.
Bize koparılmış yaprak veriyorlar.
And they feed us torn-up weeds.
"SÜRÜKLENENLER" Çeviri : DiVXPlanet Aktivite
FLOATING WEEDS
Bu şeytanların çalılarda gizlemediğinden emin olun... Öldürmeye gelmek için karanlığa kadar bekleyecekler.
Make sure them devils don't lay out in the weeds and wait till dark to come killing.
Tüm çevre, zararlı otlar ve fundalardan arınmış bir bahçe.
The whole landscape a garden without any weeds or briars.
Tomurcuk verdiğinde tüm orkideler açar.
Orchids bloom where weeds once grew.
Evet.
He said maybe it's some weeds that she ate on the parade ground and now she's got poison wind, but that don't seem right because I remember she ate a whole field full of weeds once and never acted like this. Yeah.
Otları mı temizleyeyim?
Pull up some weeds?
Yabani otlar.
The weeds.
Sen busun, Angela, bütün o dulluğunun altında.
That's what you are, Angela, underneath all those widow's weeds.
Sıradaki sorunuz?
Weeds. Next.
Şurasında burasında dikenler falan olan elbiselere sinir oluyorum.
I despise those gowns with weeds here and weeds there.
Tarlalar işleyen kimse olmadığı için yabani otla kaplandı.
The fields turn to weeds without men to till them.
Taş barakalar duruyor. Yabani otlar ve çiçekler tarafından istila edilmişler.
Skeletons of brick buildings are overgrown with weeds and wild flowers.
Sen ölünce bir iki ay karınla çocukların mezarlığa çiçek götürür, ama yeniden evlenip çocuklar Bill'e "Baba" demeye başladı mı, mezarını otlar bürür.
For a month or two after you're gone, your wife and kids might take flowers to the cemetery, but once she's married again and the kids start calling Uncle Bill "Dad", your little grave will become just a mass of weeds.
# Diğer kızlar onun yanında sanki ot gibi
She makes other girls look just like weeds
- Ot severim.
- I like weeds.
İngiltere'de gülün modası geçti. Ot modası var.
In England, roses are out, weeds are in.
Bir et kemirgeni, biraz da zehirli mantar ve ot al ve hepsini kızın beslediği hayvancığa ekle.
♪ Take a fresh rodent some toadstools and weeds ♪ And add an old owl and the young one she breeds
Etrafı seyrederken işini doğru dürüst yapamazsın.
Can't get your mind on them weeds if you're eyeballing.
Onlar yabani ot değil.
- Ha. They're not weeds.
Bütün yabani otları topladım ama... partiye gelemiyorum, bu hiç adil değil.
It don't seem fair that I picked all them weeds and now I can't come to the party.
Yarın ne giymeyi umuyorsun, matem elbisesi mi?
What do you expect to wear tomorrow, weeds?
Yas kıyafetleriniz de üzerinizde daha...
And you still in your widow's weeds...
Terk edilmiş bir çalı altında mı?
A neglected patch of weeds?
Bazı eğilimler ve alışkanlıkların olduğunu vurulduklarında, doyurulduklarında ya da tahrik edildiklerinde ot gibi bittikleri gördüm, üstelik her daim savunmada kalmalıydınız.
It showed me that there are certain tendencies and habits, which, when they are fired, fed, or stimulated, crop up like weeds, and so we must always be on the defense.
Her tarafını otlar kaplamış olmalı...
It must've overgrown with weeds...
Neye benziyorlar? Bahçede büyümüş gibiler mi? Yoksa vahşi, tıpkı bir eğrelti otu ya da sarmaşık gibi mi, yani esrar.
Grown like in a garden or wild, like a fern or a rambling, I mean weeds
İnekler ne yiyorsa onlar da onu yiyorlar.
Violet tops. Weeds like cows eat.
Şimdi de burada ot çapalıyorum işte.
So now I'm out here chopping weeds.