Yakışıklım перевод на английский
2,748 параллельный перевод
İşte benim yakışıklım.
Oh, there's my handsome man.
Canım, 2. Massachusetts başkomutanına anlaşma koşullarımızı iletmek üzere bu yakışıklı prense kasabaya kadar eşlik et.
Darling, please escort young Prince Charming here back into town so that he can bring the terms of our deal to the supreme allied commander of the 2nd Massachusetts.
Sanırım yakışıklı da?
I suppose he's good-looking, too?
Lourdes, sence yakışıklı mıydı?
Lourdes, did you think he was good-looking?
- Yakışıklı mıydı?
Was he handsome? Yes.
Yakışıklı mı?
- Is he handsome?
- Yakışıklılığımı es geçti yani? - Evet.
She forgot to mention handsome?
- Bir an fazla yakışıklısın diyeceksin sandım.
I thought you were gonna say too handsome.
bu yüz yakışıklı mı?
- Is it handsome, this face?
Şimdi, gençsin, bekarsın, birazcık yakışıklısın ve örnek alacağın birine ihtiyacın varsa, işte buradayım.
Now look, you are young and you are single and somewhat good looking and if you need a role model here I am.
Ayrıca benim yakışıklılığım ve anlaşılabilir yeteneklerimle birlikte harika bir takım oluşturacağız.
And besides with my good looks and my deductive skills, we'll make a great team.
Aman Tanrım, yakışıklı Oliver!
Oh, my God. Cute Oliver.
Şuradaki varlığımdan habersiz yakışıklı için kendimce yer tutuyorum.
I'm sort of saving it for this cute guy over there Who doesn't even know I exist.
Yakışıklıyım...
I'm handsome, three :
Yakışıklı mı?
is he cute?
Bu nedenle köpeğimi temsil etmek üzere en yakışıklı ve karizmatik adam ihtiyacım var.
So I need to find the most handsome, charismatic man I know to present my dog.
Ayrıılmadan önce Kanada'ya sarılıyım yakışıklı.
At least give me a canadian hug before you leave, handsome.
"Hala Yakışıklı" mı?
"Still pretty?"
- Bu taraftan bakınca epey yakışıklıyım.
- I'm quite handsome from this angle.
Yakışıklılar mı?
Is there any cute one?
Bu ikilinin yakışıklısı benim.
I'm the cute one.
Bu maçı çok kazanmak istiyorum anladım ki biz Glee yakışıklıları ancak böyle biraz saygı görecek burada. - Ne demek istiyorsun?
What's your point?
Evet, hava çok güzeldi ve hemen havuz kenarına uzandım. Bir sürü yakışıklı vardı.
Yeah, the weather was amazing and I just laid out by the pool and there was loads of really hot guys.
Zengin doğmak yerine yakışıklı olduğum için memnunum.
I'm glad I was born good-looking instead of rich.
Lois, beni yakışıklı arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?
Lois, aren't you going to introduce me to your handsome friend?
Yakışıklı mı?
Handsome?
Ben Ray Hueston ve bu yakışıklı da oğlum Spencer.
I'm Ray Hueston and this is my good-looking son Spencer.
Ben de tam biraz- - Yakışıklı mı görünüyorum?
Okay,'cause I was going to say you look a little...
Henüz o adamla tanışmadım. Var olan en yakışıklı, gösterişli ve neşe verici insan olabilir ama Doktor Garcy Garland'ın bu dünyada Julia'yı mutlu edecek tek erkek olduğunu düşünüyor musunuz?
I haven't met the man, and he may be the most handsome, dashing and exhilarating creature, but is it your opinion that Dr Darcy Garland is the only man in the entire world who can make Julia happy?
Yakışıklı bir adam gördüğümde bunu kabul edebilen bir erkeğim.
What? I'm secure enough with my masculinity to recognize a good-looking man when I see one.
Gerçekten o resimdeki kadar yakışıklı mı?
Is he as gorgeous for real as he is in that picture? . Huh?
Aslında şu yakışıklı valeye söz vermiştim.
You know, uh, I'm kind of holding out for that cute valet. Get over here.
Bir hatırlayayım yakışıklı ve bekardı değil mi?
Remind me again, he's handsome and single?
Kasabada, onu karanlık tarafa çekecek kadar yakışıklı ve evli erkekler var mıydı?
Were there any attractive, married men in the village who might have appealed to her dark side?
Ben yakışıklı amca değilim!
I'm not the cool uncle!
Arayı açmayalım, yakışıklı.
You stay warm, good-looking.
Yakışıklı mı sence?
Is he good-looking, do you think?
Başarılı ve yakışıklı bir adamım.
I'm a successful, good-looking man.
Ine, Sven yakışıklı olduğumu düşünüyor.
Ine, Sven thinks I'm good looking.
Ama çocukların hepsi çok yakışıklı,... beysbol takımı değil de müzik gruplarından biriymiş gibiler.
All the boys are so handsome They look like boy band pop stars, not a baseball team
Şu Errol Flynn yakışıklı mı?
This Errol Flynn - is he cute?
Ben daha yakışıklıyım.
I'm better-looking.
Tamam, biliyorum yakışıklıyım.
Oh, I know, I'm handsome.
Yakışıklı mı?
Is he handsome?
Yakışıklı biriyim ama özel şeyler paylaşacağım doğru kız olmadan bunun hiç mi hiç önemi yok.
Yeah, I know I'm good-looking, but that's not worth a hill of beans unless you find the right girl to share life's special moments with.
Ben yakışıklı olan kardeşim.
I'm the good-looking one.
- Yakışıklı mı?
Is he hot?
Seni yalnız mı bıraktılar yakışıklı?
Did they just leave you all alone, handsome boy?
O, Ethel'in her zaman çok yakışıklı olduğunu düşündüğü Binbaşı Bryant mı?
Is that the Major Bryant that Ethel always thought so handsome, m'lady?
Bedenim böyle olsun olmasın çok yakışıklıyım canım.
I'm so handsome no matter what my body looks like.
Bir dakika önce yakışıklı olduğumu söyledin.
You said I'm handsome a minute ago.