Yanıyorsun перевод на английский
6,611 параллельный перевод
- Yanıyorsun. - Yok, yok.
- You're burning up.
Yanıyorsun sen.
You're burning up.
Kızgın gibi davranıyorsun ve yanımdayken tuhaflaşıyorsun.
Well, you're acting mad, and you've been kind of weird around me all day.
Çok yanılıyorsun!
You're wrong.
Ays'ın sana hiçbir minneti olmadığı konusunda da yanılıyorsun.
And you're wrong that Esau owes you nothing.
Yanılıyorsun.
You're wrong.
Evet, yanılıyorsun.
Yeah, I do.
- Bak işte burada yanılıyorsun.
You see, that's where you're wrong.
Ekibinin yanında olmak yerine neden burada takılıyorsun?
Why are you here instead of with your team?
- Yanılıyorsun.
Well, that's wrong.
Senin başın, Catherine ve Mary'nin başlarının yanında sallanırken, asiller kardeşlerine ne yapar sanıyorsun?
When your head is cut off, along with Catherine and Mary's, what do you suppose the nobles will do to your brothers?
Çünkü birkaç tane lamba astın diye ne kadar kötü bir arkadaş olduğunu unutacağımı sanıyorsan yanılıyorsun.
Because if you think hanging a few stands of light is gonna make me forget what a crappy friend you've been, then you thought wrong.
Yanılıyorsun.
You're mistaken
- Yanılıyorsun.
You're wrong.
Bak, bunda yanılıyorsun.
That's where you're wrong.
Yanılıyorsun bebeğim.
Wrong, baby.
Sanki başkan Leo'nun yanında iki numara gibi dolaşıyorsun.
You walk around like a number two, chief of staff to president Leo.
Pekâlâ, madem ondan hoşlanıyorsun o zaman neden onun yanındayken kendin olmuyorsun?
Well, if you like him, then why don't you just be yourself around him?
- Yanılıyorsun.
~ You're wrong.
- Yanılıyorsun, senin suçun değil.
You're wrong. It's not.
Sorununun ne olduğunu bildiğini sanıyorsun ama aslında yanılıyorsun.
You think you know exactly... what your problem is, and you're exactly wrong.
Yanılmıyorsun patron.
You're not wrong, boss.
Yanılıyorsun.
You're mistaken.
Yanılıyorsun.
Well, you're wrong.
Her şeyi bildiğini sanıyorsun ama inan bana evlat, yanılıyorsun.
I know you think you know what's best for you, but trust me, son, you do not.
Onunla ilgili ne düşünüyorsan, yanılıyorsun.
Whatever you think she is, you're wrong.
- Yanılıyorsun.
- You're wrong.
Ama, yanılıyorsun, çünkü hepimizin güvensizliği vardır.
But, you know, you're wrong, because we all have our insecurities.
Bütün gece bana yalan söyledin... Prenses olduğun için her ne yapsan yanına kâr kalacağını sanıyorsun.
You lied to me all night long, because you're a princess and you think you can get away with whatever you like.
Yanılıyorsun.
Correction.
Ve eğer sen buradaki babaların herhangi birisinin kızlarının doğum gününü unutabileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun ve çıkıp onların kızlarına nasıl pastalar aldığını görebilirsin.
And if you think any one of those fathers out there would miss their daughter's birthday, then you oughta go out and see what kind of cakes they get them.
Peki niye kızın yanından ayrılmıyorsun?
So why are you taking her around?
Yanılıyorsun. Davai batmaz.
You're wrong, the Davaï is unsinkable.
Ne düşündüğünü anlıyorum Tom, ama yanılıyorsun.
I understand what you're thinking, Tom, but you're wrong.
Onun hakkında yanılıyorsun Tom.
You're wrong about him, Tom.
Bak, eğer sana olmayan ilgimi göstermemi ya da yapmayacağım bir hatayı yapmamı bekliyorsan yanılıyorsun.
Look, you're waiting for me to exhibit interest of a kind I don't have or to make a mistake of the kind I don't make.
Yanılıyorsun.
Wrong.
Biliyor musun, bence yanılıyorsun.
You know, I think you're wrong.
Hayatım boyunca bu küçük kancık yüzünden endişeleneceğimi sanıyorsan yanılıyorsun Ben!
If you think I'm going to spend my entire fucking life worrying about this little bitch, you're wrong, Ben!
Yanılıyorsun.
Dude, wrong.
Ama işin garip yanı şu ki... sen kendinden bile saklanıyorsun.
But, funny thing about hiding... you're even hidden from yourself.
Charlie Brown, madem ondan bu kadar hoşlanıyorsun neden yanına gidip onunla tanışmıyorsun?
You know, Charlie Brown, if you like her so much... why not just walk up to her and introduce yourself?
Yanılıyorsun.
You're wrong. You're sick.
- Yanılıyorsun!
- You're wrong!
Yanılıyorsun.
- You're wrong.
Sırf yanında bu beyaz kadın var diye kendini bir şey mi sanıyorsun?
You think because you're with this white woman that you've climbed a treetop?
Yanılıyorsun.
You're wrong..
- Hâlâ yanında mı çalışıyorsun?
You working for him yet? No.
Yanılıyorsun.
Your mistake.
Sınırı aşmak istemiyorum, ama bence yanılıyorsun.
I don't mean to overstep my bounds here, but I think that you might be wrong.
Şansının döndüğünü düşünüyorsan yanılıyorsun.
If you think you got lucky, you're wrong.