Yağı перевод на английский
13,091 параллельный перевод
# Kar yağıyor #
♪ Let it snow... ♪
# Dışarda lapa lapa kar yağıyor, dostlar "Yoo-hoo" diye bağırıyor #
♪ Outside the snow is falling And friends are calling "Yoo-hoo" ♪
# Dışarda lapa lapa kar yağıyor #
♪ Outside the snow is falling ♪
# Karlar yağıyor, karlar yağıyor, karlar yağıyor #
♪ Let it snow, let it snow, let it snow ♪
# Karlar yağıyor #
♪ Let it snow ♪
Çocuklar, yağı boşaltmamız lazım.
Guys, we need to drain the oil.
Yapman gereken arabanın tüm yağını boşaltacak şekilde alttan karteri vurmak ; yoksa bom!
You need to hit the pan low enough to ensure full drainage away from the car, or else, kaboom.
Buraya gelirken yağmur yağıyordu.
It was raining on the way over here.
Bana erimiş yağı gösterip etrafa küçük beyaz kristaller yaymıştın...
Showed me the melted butter and sprinkled the tiny, white crystals...
Hepsi bana yılan yağı gibi görünüyor.
It's all snake oil to me.
Gece kar yağınca izleri yok oldu.
It snowed that night and it covered his tracks.
Kalın bir manto almayı unutma, kar yağıyor.
_
Bak, yağı hala taze.
Look, the grease is still fresh.
Yağacak sağanak yağış, orta ya da düşük seviyelerden, yüksek seviyeye çıkacak.
Rain then wintry showers, moderate or poor becoming good.
Ara sıra bastıran orta ya da düşük seviyeli yağışlar...
Occasional rain, moderate or poor.
Kuşkonmazlı pilavımız ve beyaz trüf mantarı kaplı kuzu mantarımız var. Son olarak limon yağında pişirilmiş pirinç pilavıyla servis edilen Alaska Morinamız var.
We have a risotto with asparagus and morels toped with shaved white truffles and lastly a Wild Alaskan Cod cooked in lemon butter and cooked over rice pilaf.
Limon yağıyla yokmuş.
Not with lemon butter.
Balık yağı falan?
Fish oil?
- Yine mi balık yağı?
This was fish oil again?
- Sadece balık yağında değil.
- It's not just in the fish oil.
- Hindistancevizi yağım var. Onunla ovalıyorum.
I got some coconut oil- - rub her down with that.
Her şeyi domuz yağında pişireceklerini düşünmemiştim. - Evet ya.
I didn't anticipate they'd cook literally everything in pork fat.
Yağı bol olsun.
I take a lot of butter.
Kortikosteroid kremi ceviz yağıyla karıştırdığnıza egzamaya iyi gelir.
Corticosteroid cream mixed with coconut oil will knock back eczema.
Tamam işte ceviz yağı.
All right. Coconut oil.
Korktiko beşte, ceviz yağı markette var.
Cortico's in five, coconut oil's in the grocery store.
Sen biraz gaz yağı bul.
You get some kerosene.
İşte, bugün yağmur yağıyor. Ve tek düşünebildiğim şey...
So, it is raining today and all I can think is...
Her zaman yağmur yağıyordu. ve yeşil hiçbir yer yoktu.
It rained all the time and nothing was green.
Yağ deposundan geliyor.
Uh, it's from the oil pan.
Boşalan yağ nedeniyle oluşan ağırlık kaybından.
It's the weight loss from the drained oil.
- Buraya bir teneke yağ bıraktım mı?
- Did I leave a tin of oil in here? - I put it on the mantelpiece.
Çok fazla şeker ve yağ.
Trying to watch what I eat, All that sugar and carbs.
Bu da denizde bir yağ tabakasına sebep oldu, hala temizlemeye çalışıyorlar.
Causing an oil slick, which they're still trying to clean up.
Evet, ben de mekanikçilerin hayranı değilim ama arada bir yağ değişimimi yapıyorum.
Yeah, well, I'm not a fan of mechanics, but I do get my oil changed every once in a while.
O yüzden yağ çekmeyi bırakın.
So... stop buttering me up.
Ben de öyle düşündüm de kevlar yeleklerine gelen bu daire kesikler yağ gibiydiler.
That's what I thought, too, except these rounds cut through their Kevlar vests like they were butter.
İnsan, arabasına yağ koyması gerektiğini nereden bilebilir ki?
How is a person supposed to know they have to put oil in their car?
Gösterge panelinde küçük bir yağ tenekesi ışığı bulunur ama.
There's a little oil can light on your dashboard.
- Normalde bir yağ lekeli sandviç ve bir şişe soda olur.
Normally it's an oil-stained sandwich and bottle of pop.
Yağ ve süt dışarda et dolabında.
Butter and milk are in the meat safe outside.
Yağ artık, lanet olsun yağ.
Rain, goddamn it, rain.
Hiç yağ yok mu?
- TOM : - Do we have any butter?
Yağ.
The butter (!
O da yağ çekebilsin diye seni maça getiriyor.
I mean, so he's bringing you to the game so he can butter you up.
İç deri altı yağ tabakalarında döşeme süngerine benzer küçük parçacıklar.
Small particles of what looks like upholstery foam in layers of inner subcutaneous fat.
Hepsinde trans yağ var.
All these trans fats.
Daisy, yağ çekmeye mi çalışıyorsun?
- Daisy, trying to butter me up?
Verdiğin yağ acılarını azaltıp, huzur bulmalarını sağladı.
Your oils ease their pain. Helps them drift to some comfort.
Bir zamanlar sahip olduğu toprakları bahşeder umuduyla Edward'a yağ çekiyor.
He woos the king's favor in the hope that Edward will grant him the land that was once his.
Şeref verdiniz. Bana boşuna yağ yapma Corbett.
Do not waste your honey on me, Corbett.