Yetim перевод на английский
1,338 параллельный перевод
Bir yetim olduğumu fark ettiğim andan beri bir geleceğim olmadığını biliyordum.
From the moment I realized that I was an orphan I knew I didn't have future
Muhammed sık sık kırlara gidip tefekkür ederdi. Yıldızlara bakıp neden yetim olduğunu düşünürdü
Muhammad had the habit of going out in the desert and contemplating the stars and thinking about why he was an orphan.
O bir yetim olarak büyüdü. Ben yetim değilim. Bir ailem var.
Ah he grew up an orphan, now I'm not an orphan, I have two parents.
fakirleri, yetim, dul ve muhtaçları gözetmeyi diriltmezlerse büyük bir felaketle karşılaşacaklardı.
the orphan, the widow, the oppressed then there was going to be a terrible catastrophe.
- Çocuk, bir yetim ve durumu yüzünden de kalitesiz bilim adamları için ilgi çekici.
- The boy is an orphan and his condition makes him very interesting to less-principled scientists.
Senin yetim arkadaşların mı?
Your orphan friends?
Tabii bu küçük yetim yalnız kalacak demek.
Of course, this does leave you a sad little orphan.
O bir yetim.
She's an orphan.
Hepimiz doğruluk uğruna savaşan yetim ve dışlanmışlarız.
We're all orphans and outsiders fighting the good fight.
Yetim olmak kolay değildir.
It's not easy being an orphan.
Bugün tüm o kalabalığa, yetim olmanın beni güçlendirdiğini söyledim.
I told a whole crowd today that being an orphan made me strong.
Bunun yerine, arkalarında acı ve muhtaçlık içinde uzun bir dul ve yetim kuyruğu bırakan ve zaten dünyada hiçbir şeyleri olmayan fakir Afrikalıları kendilerine ait olmayan bir neden için ölmeye davet ettiler.
Instead, the poor Africans who have nothing to own in this present world, who in death leave only a long line of widows and orphans in utter want and dire distress, are invited to die for a cause which is not theirs.
Ama Fransiz atesiyle vurulup yere yigildilar... içlerinden biri çildirmiscasina bize saldirdi ve ancak arkasinda bir dul ve 3 yetim birakan zavalli Materne'ye süngüsünü indirdiginde durdu.
One charges at us like a man possessed, only stopping when his bayonet has gone through Materne, who leaves a widow and three orphans.
Hey yetim.
Hey, orphan.
Bir yetim olabilirsin ama hala tanrının bir çocuğusun.
You may be an orphan... but you're still a child of God.
Pek çok dul ve yetim.
Lots of widows and orphans.
Şimdi gidip küçük kardeşini bul ilgilenmek zorunda olduğu yetim çocuk
Now find that kid brother of yours that orphan kid you take care of
Sonuç, - ilkelerimizi akılda tutarak - liderlerimize inanıyoruz, işte sonuç : yüzbinlerce insanın katli ve milyonlarca yetim ve mülteci.
The outcome, again keeping to the guidelines - we believe our leaders, was hundred of thousands of people slaughtered and millions of orphans and refugees.
Ben olmayınca, Hana yetim kalacak.
Without me, Hana'll be an orphan.
Yavrum yetim kalmasın, babasız büyümesin. Lütfen ona babalık yap.
The kids are still young, please take care of them.
Bu yetim kızın kimsesi yok.
This orphane girl doesn't have anyone.
O, evsiz ve yetim. Bu yüzden yanımda getirdim.
She is orphan and homeless so I brought her with me
Bir bakmışız fakir bir yetim, bir bakmışız tam bir serseri.
In just a few days'time, from poor orphan to total jerk.
"Dünyevi El" ve "13 Yetim"...
'Earthly Hand'and'13 Orphans'...
Kim'in yetim kalmasını istemezsin değil mi?
You wouldn't want Kim to be an orphan, would you?
O zaman geride hiç yetim bırakmayacaksın.
Then I orphan... no one.
Benim dünyamda bu reçeli yapan kişi, cahil, yetim Sochelle'di. - Sochelle yengeci gibi mi?
In my world, the person who made this jam... was an illiterate orphan, Sochelle.
Yetim yeğenim dedi. Evlat edinecekmiş.
Can you describe the child?
Sanırım Rwanda'da yılda iki hafta yetim çocuklara bakman vicdanını rahatlatıyordur.
I imagine those two weeks a year you spend in Rwanda treating orphan children... does wonders for your conscience.
O bir yetim.
He's an orphan.
o bir yetim ;
He's an orphan ;
Yetim çocuk, zengin kıza aşık olur.
Orphan boy falls for rich girl.
Yetim çocuk, yalnız başına kalır, kendini aşağılamaktan, yavaşça körleşmeye başlar.
And orphan boy ends up alone, slowly going blind from self-abuse.
Bu şempanzeler yetim.
These chimps are orphans.
1869'da, Mary Jensen, bir yetim... tam bu alanda kurulmuş Gates değirmeninde... çalışanlar için zamanı bildiren kızdı.
In 1869, Mary Jensen, an orphan... was the time girl at the Gates Mill... which stood right here on this ground.
Onun tek çocuğu. Yetim kalıp bale yurduna geldiğinde yedi yaşındaydı.
His only child, orphaned at seven when she came to live and trained in the ballet dormitories.
Yetim mi dediniz?
An orphan, you said?
Buyur buyur, yetim malı değil ya.
It's doesn't belong to an orphan.
Ne zor işmiş bu yetim büyütmek? Allah kimsenin başına vermesin.
What a difficult job it is to raise a son all alone?
O yetim!
He's an orphan!
Çocuklarım yetim olacak.
My daughter will be orphaned Don't kill me, please.
Bay Nimieri aslanlar ve timsahlar tarafından kovalanan Sudanlı bir yetim.
Mr. Nimieri's an orphan from Sudan... Who was chased by soldiers and crocodiles.
O iç savaş yüzünden yetim kaldı.
He was orphaned by civil war.
Sen daha farklı bir şekilde yetim kaldın.
You were orphaned by indifference.
Bir yetim misin?
Are you an orphan?
Bir yetim olduğumu nereden biliyorsun?
how do you know I am an orphan?
Onlar yetim!
They're Orphans.
- Yetim olmak istemiyorum.
I don't want to be an orphan.
Yetim olduğumu biliyorum, ucube olduğumu biliyorum ve Japon olduğumu biliyorum.
I know I'm an orphan, I know I'm a freak... and of course, I know that I'm Japanese.
Ben yetim değilim!
I'm not orphan after all.
hepimiz yetim ve sürgün kişileriz.
You, me, Wonder Woman, Superman, we are all of us orphans and exiles.