You know перевод на английский
951,972 параллельный перевод
Biliyor musun, ben aslında...
You know, I'm actually
Onu bilirsin.
You know her.
Çünkü... işte... bilirsiniz.
Because... well... you know.
Bilirsin, benim de kızgın olduğum ölmüş bir annem vardı.
You know, I had a dead mom I was mad at, too.
Bu insanı ne yapar biliyor musun?
" Do you know what that does to a person?
Dünyanın bir kısmında...
Did you know that, in some parts of the world...
İlk birkaç çizikte her şey iyidir, bir sonrakinde bilirsin bölmesi olmayan bir çamaşır makinesi soymak gibi.
The first couple of lines, everything's good, next thing you know, you're robbing a Laundromat with no septum.
Bilirsin, vegan olmadan önce dünyadaki en sevdiğim yemek pastırmalı cheeseburgerdi.
You know, before I became a vegan, my favorite meal in the world was a bacon cheeseburger.
Tamam, ama bilmeni istiyorum ki bu senaryo ile çok kötü bir tecrübe yaşadım.
Okay, but just so you know, I once had a bad experience with this exact scenario.
Evet, ama eğer bunu düşünürsen aslında gerçekten havalı.
Yeah, but you know, if you think about it, it's actually kind of cool.
- Bunu bir mesele haline getirme.
- You know, don't make this a thing.
Biliyor musun kulübe dava açıyorum.
You know, I'm suing that club.
Bilirsin, konuşabiliriz, adım adım gideriz, toplantılara katılırız.
You know, we can talk, work the steps, go to meetings.
Bilirsin işte, çocukların ilaçlara yaptığı gibi.
You know, like the kids do with their drugs.
Tamam, şarkı söylüyordum, bilirsin ısınmamı yaparken.
Okay, so I was singing, you know, doing my warm-ups.
Biliyor musun, bu noktadan sonra aslında senin için biraz endişeleniyorum.
You know, at this point, I'm actually a little more worried about you.
Biliyor musun, sanırım ne olduğunu anladım.
You know, I think I see what's happening.
Bilirsiniz işte, ev temizliği, garaj boyama...
You know, house-sit, paint the garage.
Vergiler hakkında bir şey biliyor musun?
Do you know anything about taxes?
Biliyor musun?
You know what?
Biliyor musun, bence ilk olarak konuşulmayan konulardan konuşmalıyız.
You know what, maybe we should talk about the elephant in the room first.
Fransızların vergiye tuz koyduğunu ve bunun da Fransız İhtilali'ne sebep olduğunu biliyor muydun?
Did you know the French put a tax on salt, and that's what led to the French Revolution?
Evet, ama gerçek ismi "Psychowitz".
- You know what you should add to your bucket list?
Nazilerin kazandığı öteki boyuttan dev örümcek robotlar?
The next thing you know, she's gonna be the one high-fiving Bruce Wayne in a threesome.
Jackie, otomat makinesinden yemek aldığında böyle söylüyorlar.
You know, it's not often you see such a modest dream crushed so quickly.
Tonlarca zamanım yoktu ve bunlar yedek süslemelerim yani üstüme gelmeyin.
You know what, Emily, once you throw down that gauntlet, it can not be unthrown. I don't want to unthrow it.
Tıpkı sizi hayatta tutmak için ağzınıza kusan anne kuş gibiydim ve karşılığında ne aldım?
She's gonna see her trademark GF Flame in the sky, zip on down, next thing you know, she's wearing me like a backpack and we're halfway to Tokyo for some Wagyu beef.
Ama üzgünüm, benim hatamdı.
But, you know, it's my fault.
Bizimkiler gibi ileri zekâlı çocukların ebeveyni olunca diğer ailelerin neler yaşadığını unutmak çok kolay oluyor.
You know, it is so easy for those of us with higherfunctioning kiddos to forget what it's like for some of our other parents.
Son zamanlarda aramız iyi ama kızımızın yarışını izlemeye gittiğimiz gün üzücü bir şey yaşadık.
Um... you know, we've been getting along lately, and, um... we had a incident the other day... that was upsetting, at our daughter Casey's track meet.
Oturmak ve... bilmiyorum konuşmak isteseniz beni arayın.
Give me a call if you ever want to sit down and... I don't know... talk.
Bunu duymanın senin için zor olduğunu biliyorum, ama inan bana, Shirley tarafından yetiştirilmek kolay değildi.
Now I know you had it hard, but believe me, it was no picnic being raised by Shirley.
Bana kötü bir bakış at ki beni hala sevdiğini bileyim.
Just give me a dirty look so I know you still love me.
Cehennem için bir posta kodu biliyor musun?
Do you happen to know the zip code for hell?
- Evet, neden bilmek ister misin?
- Yeah, you want to know why?
Artık çok iyi anlaşıyoruz, ama... bilirsin bu kokain gibi.
We're getting along great now, but, you know, it's like cocaine...
Seni zar zor görüyorum ve bu yemek bize Brad'i tanıma şansı verdi.
I hardly ever get to see you, and this dinner gives us a chance to get to know Brad.
Hayvancılık endüstrisinin gezegenimizi yok ettiğini biliyorsun.
You do know that the livestock industry is destroying our planet.
Hepiniz Emily'nin benimle birlikte daha iyi olduğunu biliyorsunuz.
You all know Emily's better off with me.
Bebeğim, bugün geleceğini bilmiyordum.
Baby, I didn't know you were coming today.
Hey, millet, tatlı mı istersiniz yoksa akşam yemeği mi? Hepsi benden.
Hey, everybody, I just want you to know, dinner and dessert, it's all on me.
Ödenmeleri gerektiğini biliyorum.
I know you're supposed to pay them.
Ama şunu anlamalısın 3 ay öncesine kadar senin varlığından haberim yoktu.
But you do understand I didn't know you existed until three months ago?
Eğer hapise girersem, şunu bil : Başka birisini bulmalısın.
I just want you to know if I go to jail, you need to find someone else.
Evet! Benim grubum hariç herkes. Biz Dorothy'i beklemeliyiz.
Van, did you know I'm the only Senior Vice President in this building who doesn't have a real office?
500 dolara bilinmeyen gaz saldırısı alıyorum, Alex. Anladın...
If you had talked to me, you would know that I have huge plans... to turn this into...
Sadece birisinin nefesini tutup dışarı gidip, maskeleri alması gerek.
- You are the greatest. - I know that. - You are the strongest.
Onu bu vişneli çörekle yemle.
- Oh, but I guess I'm not telling you anything you didn't already know, because you were "Most Perceptive Baby of 1971."
Yani gerçekten bir şey hatırlamıyorsun?
They must've really cared about you. You know, you haven't lost at everything.
Belli ki buraya birini getirmişsin. Kim, bilmek istiyorum.
Because you obviously bought them for someone, and I want to know who.
Asla bilemezsin.
You never know.