Yoğun bakım перевод на английский
735 параллельный перевод
Yoğun Bakım. Beklemede kalın.
Intensive Care. stand by.
İşiniz biter bitmez onu Yoğun Bakım'a gönderin.
As soon as you've finished, have her sent up to Intensive Care.
Mavi Kod, Yoğun Bakım.
Code Blue, Intensive Care.
Burası yoğun bakım ünitesi.
This is an intensive care unit.
Yoğun bakım ünitesine alınmaması için bir neden görmüyorum.
I see no reason not to transfer her to the intensive care unit.
Eğer Bobby'yi yoğun bakıma naklediyorlarsa, bu bilincinin yerine geldiği anlamına mı geliyor Michael?
If they are moving Bobby to intensive care, does that mean he's conscious, michael?
Bu arkadaşı yoğun bakım ünitesine götürmem gerek çocuklar.
I gotta get this guy to ICU, kids.
Mojave çölünde vurulan ve Barstow'daki Mercy hastanesi yoğun bakımına alınan bir otoyol devriye polisi sabahın erken saatlerinde, dün Las Vegas'ta çalınan bir aracın yanında bulundu.
A highway patrolman is on the critical list at Mercy Hospital, Barstow, after a shoot-out in the Mojave Desert. He was found early this morning near a car stolen in Las Vegas yesterday.
Yoğun Bakım ne tarafta?
Where's Intensive Care?
Yoğun bakımına yatır beni!
Admit me to your intensive care!
Yoğun bakımda elle yaşattığımız insanlar var.
Morning? We have people being kept... alive by hand in ICU.
- Yoğun bakıma adam mı lazım?
We need people in ICU?
- Doktor, yoğun bakım bu tarafta.
Doctor, the ICU is this way.
Herkesi yoğun bakıma yönlendiriyorum.
I'm trying to mobilise everybody for ICU.
Ne yapıyorsanız bırakın ve benimle yoğun bakıma gelin, tamam mı?
Drop what you're doing and follow me to ICU, OK?
Yoğun bakımı tahliye etmeliyiz.
We've got to evacuate the ICU.
Evet, Değersiz Mucizeler Anası Hastanesinin, yoğun bakım bölümünde.
He's in the intensive care ward at Our Lady of the Worthless Miracle.
Yoğun bakımda yatarken hayatımı gözden geçirdim ve gördüğüm hoşuma gitmedi.
While I was lying in ICU I took the proverbial hard long look at my life and what I saw didn't hold up.
En yakın Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Los Angeles'da.
The nearest neonatal intensive care unit's in L.A.
Onu yoğun bakıma yatırmak için uğraşırken 40 dakika harcadım.
I spent 40 minutes trying to find an orderly to take her to intensive care.
Yoğun bakıma mı... 9-E, mavi.
Should I... 9-E, blue.
Aslında Minik Bayan Yoğun Bakım ödülünü kazandı.
In fact... she's already won the Little Miss Intensive Care Pageant.
Yoğun bakımın kurallarını sen koy!
You rule intensive care!
Finnigan'ların oğlu, yoğun bakım ünitesinde, bayım.
The Finnigan boy's in Intensive Care, sir.
Yoğun Bakım'a bir anestezist gerek.
We need an anesthesiologist to ICU.
Derhal Yoğun Bakım'a gidin.
Please report to the ICU, stat.
Ben Yoğun Bakım'da bir hastaya bakacağım.
I gotta go to Recovery to see a patient.
Yoğun Bakım'da.
He had to go up to Recovery.
Yoğun Bakım'da hastam vardı.
- I had a patient to see in Recovery.
Yoğun Bakım Ünitesi gelsin!
ICU, now!
Pediatri yoğun bakıma yatırır mısın?
I want you to admit him to Pedes ICU.
Pediyatri Yoğun Bakım'da olacağım.
I'll be at Pedes ICU.
Yoğun Bakım'a giderken bir göğüs röntgeni ve CT alın.
Get a chest film and a CT on the way to ICU.
Yoğun Bakım'a birazdan geleceğimizi söyle.
Tell ICU we'll be up in a few minutes.
Onu Yoğun Bakım'a götürün.
Get her up to ICU.
Yoğun bakıma giderken sizinle konuşmaya çalıştım.
I tried to talk to you on your way to recovery.
Yoğun Bakım'a söylerim.
I'll notify an icu unit.
Bir cerraha ihtiyacı var, ve Yoğun Bakım'a.
This boy needs a surgeon. Probably an ICU.
Röntgenler iyiyse, CT alıp Yoğun Bakım'a yollayacağız.
If the x-rays are okay we get the CT and ship her to the ICU?
Ben'i Yoğun Bakım'a götürdük.
We took Ben up to Intensive Care.
Yoğun Bakım.
Intensive Care.
Çocuk Yoğun Bakımı'nda yer var mı?
- We have any beds in PICU?
- Yoğun bakım sertifikamı yeniliyorum.
Yeah, recertifying for my MICN, so pretty much.
Riverside Hastanesi yoğun bakım servisindesin.
You're in the Acute Care Ward at Riverside Hospital.
- Hemşire, yoğun bakım ne tarafta?
Miss- - - Nurse, which way's intensive care?
Görünüşe bakılırsa yoğun bir gün geçirmişsin, tatlım.
Well, looks like you sure had a busy day, honey.
Onu hemen yoğun bakıma alalım.
- l'll need his l.D. Card. Don't worry, he'll be all right.
Dışarıdan bakılınca öyle görünebilir ama aslında yoğun bir yaratıcılık sürecindeyim.
To the untrained eye, it may look like I'm lounging'around... but, in fact, I'm in a fever of creative activity.
Bak ne diyeceğim. Her ne kadar yoğun programıma fazladan yük bindirecek olsa da seni kanatlarımın altına alacağım ve eğitimindeki boşlukları yamayacağım.
Tell you what, it is an imposition on my schedule... but I'll take you under my wing and fill gaps in your education.
Yoğun derecede antibiyotik verdim, şimdi de hepatiti var mı ona bakıyoruz.
I've given him a heavy course of antibiotics, and we're checking for hepatitis.
Yoğun Bakım'da kim var?
- Who's on in NlCU?