Yumurtalar перевод на английский
3,543 параллельный перевод
Güzel yumurtalar!
Nice eggs!
İğrenç yumurtalarını yumurtlamadan önce onu bulmalıyız.
Got to find it before it lays its filthy eggs.
Jessica, Daniel, bütün komşulara soracağız alabildiğimiz bütün yumurtaları almamız lazım.
You need to find as many eggs as possible.
Ahırın oradalar, yumurtaları kırdığı için Jody'yi cezalandırıyorlar.
They by the stable, punishin'Little Jody for breakin'eggs.
Bu yumurtalar Mutlu tavuklar tarafından aşkla dünyaya geldi.
These eggs are laid with love. Happy chickens.
Yumurtalar.
Eggs.
Öyleyse bu yumurtalar türünün son kolonisi.
So these eggs are some kind of last-ditch colony?
Yumurtalar olmadan olmaz.
- Not without the eggs.
Diğerlerinin yumurtalarından çıkmasının ne kadar kötü olacağını bir düşün.
Think of how bad it will be once the rest of the eggs open.
Dişi erkeği rakiplerinden uzakta sakin bir yere götürerek yumurtalarını güven içinde bırakmak istiyor.
The female takes the male to a quiet area to lay her eggs safely.
Çiftleşme sona erdiğinde erkek dişinin etrafında dolaşıyor ve yumurtalarını bırakana kadar onu koruyor.
Then the male circles around the female to protect her until she lays her eggs.
Habanero reçelli yumurtalarımı denemen lazım.
I haven't finished my breakfast. Yo, you got to try some of my Habanero-Jelly eggs.
Fae Yumurtaları Gibi mi?
Like Fae eggs?
Zekayı Yumurtaları Yiyerekmi Kazanmış..
He gained his intelligence from the consumption of the eggs.
Tüm yumurtaları bir sepete koyduğumuzu düşünürsek..
Talk about putting all your eggs in one basket...
- Ve daha sonra sonbaharda havalar soğuduğu zaman ağustos böceği, yumurtalarını orada kalsınlar diye toprak altına bırakır ve ölür.
- And later in fall, when the cold arrives, the cricket lays the eggs which remain underground and it dies.
Liesel yumurtaları kaseye boşalt.
Liesel pour the eggs into the bowl.
Yumurtaları çiğ yiyeceğiz.
We'll eat the eggs raw.
70'lerin sonunda yumurtalarımı dondurtmuştum.
You see, I had my eggs frozen in the late'70s.
- 70'lerde yumurtalarımı dondurtmuştum.
Sue's pregnant, which is crazy... I had my eggs frozen in the late'70s.
Yumurtalar tam senin sevdiğin gibi.
Eggs. Sunny side, just like you like them.
Yumurtalar soğuyorr!
Eggs getting cold!
Yumurtalar artık tavuk oldu!
Ok, the eggs are now chickens.
Anlatıcı : Her şey somonların yumurtalarını bıraktığı, soğuk bir akarsuda başlar.
Of all the creatures on earth, none has a more thrilling life cycle than the intrepid salmon.
Dişi yumurtaları bırakır ve erkek yumurtaları döller.
The female deposits her eggs and the male fertilizes them.
Eee yumurtalarımı dölleyecek misin?
So are you gonna fertilize my eggs now?
Yeşil yumurtalar ve hepsi, Sam.
Green eggs and all, Sam.
Ne dersin, biz hikayenin devamında yeşil yumurtalar ve jambon mu duyacağız?
What do you say we do, uh... Green Eggs and Ham for an encore?
Şimdi gidip yuvasını bulun ve yumurtalarını yok edin, yoksa sizi bok tabancamla vururum.
Now, go find its nest and smash its offspring before I shoot you with my turd gun.
- TANRIM YUMURTALAR.
- God, it's eggs.
Tanrım, sanki bir şey önce kızın yüzüne tüm yumurtalarını bırakmış. Sonra da yüzünde patlamış.
God, it looks like something laid eggs on her face and then exploded.
Göz çukurlarındaki kurt sineği yumurtalarına bakılırsa....... yaklaşık 2 gün olmalı.
Well, according to the blowfly eggs in the orbital sockets, we're looking at about two days.
Hem o, hem dünya, bu yumurtaları çağların taşlaştırdığına inanıyordu.
He believed... The world believed that the ages had turned them to stone.
Ama ben o yumurtaları büyük bir ateşe taşırsam yavru vereceklerini hayal ettim.
But I dreamt that if I carried those eggs into a great fire, they would hatch.
Ben de yumurtaları çırpacaktım, ama senin gibi yapayım dedim,'tek yumruk - boom - ve omlet hazır.
I was just gonna beat these eggs, but I figure you might wanna do it,'cause one punch- - boom- - omelet.
Birazdan yumurtalarınla geliyorum.
I'll be right back with your eggs.
Yine de yerinde olsam o yumurtaları yemezdim.
Although I would not eat those eggs.
Dün gece yumurtaların başrolünde olduğu harika bir rüya gördüm.
I had a marvelous dream last night in which eggs played a prominent part.
Kimsenin senin yumurtalarını almak için bankaya koştuğunu görmüyorum..
I don't see a big run on to the banks to get to your eggs.
Yumurtaları hemen külodunun içine geri koy.
So put your eggs back in your pants.
Biraz daha güzel vaktim ve daha çok güzel yumurtalarım var.
I mean, I've got a few more good hours and a few more good eggs left.
Hey Steve. Yumurtalar kendilerini sipariş etmeyi başardılar mı?
Hey, Steve, did those eggs manage to order themselves?
- Yumurtalarımızı mı çalıyordun?
- Are you stealing our eggs?
Yumurtalarıma göz kulak olun.
Watch my eggs.
O yüzden mi yumurtalar yerde?
Is that why all these eggs are on the floor?
Benim küçük altın yumurtalarım.
My little golden eggs.
Hayvanlar su kanalını tuvalet olarak kullanır feçesteki yumurtalar yüzmeye gittiğinde Callie'nin bağırsaklarına yerleşir.
Animals use the canal as a potty, the eggs from the feces ended up in Callie's intestines when she went swimming...
Bununla beraber, yumurtalarını bırakacağı bir yer de istiyor.
It also wants a place to lay its eggs,
Yumurtaların içlerinden kısa zamanda tırtıllar çıkacak ve çıktıkları anda çabucak birşeyi yemek isteyecekler Çarkıfelek çiçeği yapraklarını.
a place where its caterpillars will have something good to eat immediately nearby - passion flower leaves.
Bu Çarkıfelek türünün dişi kelebeklerin üzerine yumurtalarını bırakmalarından caydırmak için özel bir yolu vardır.
This kind of passion flower has a special way of dissuading female butterflies from laying their eggs on its leaves.
Bu şeylerin yumurtalarından çıkmaları an meselesi.
Spoil? It's only a matter of time before these things hatch.