Yürüdüm перевод на английский
1,118 параллельный перевод
Yerden yürüdüm.
Walked on the bottom.
Sadece nehirden geçtim... ve biraz kayalıkların oraya doğru yürüdüm.
I just jumped across the creek and walked towards the rock for a little way.
Canım sıkılana kadar peşimdeydiler. Atım Bo ile bir dönüş yaptık, dizginleri dişlerimin arasına aldım ve heriflerin üzerine yürüdüm.
They chased me till I got tired of it, then I just whirled my horse, Bo, around, took the reins in my teeth and rid right at them villains.
Aynanın önüne doğru yürüdüm.
I went over to the mirror.
Yürüdüm yürüdüm yürüdüm.
I walk and walk and walk.
Yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm.
I walk and walk and walk.
Bütün gün yürüdüm
All day long I walk on air
Lincoln yolunu yürüdüm boylu boyuna Bunu bildiğini sanıyordum 66 yolunu yürüdüm Boylu boyuna
I been walkin'that Lincoln Highway I thought you know'd I been kickin'at sixty-six
Biraz yürüdüm ve düşündüm.
I been out there, walking around, thinking.
Sabah geldiğimde herkes uyuyordu ben de ayaklarımı vurarak yürüdüm.
Everybody was still asleep when I came here and began stomping my feet.
Böylece yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm.
So, I walked and walked and walked :
Kırk yedi millik dikenli telde yürüdüm Kobrayı boynuma kravat diye bağladım
I walked 47 miles of barbed wire, use a cobra snake for a necktie
Sonra karanlık kuşattı beni... ve sözünü bile etmeyeceğim yollarda çok uzaklara yürüdüm.
Then darkness took me... and I wandered far, on roads that I will not tell.
Sonra, tam giderken, ön kapıdan çıkmak yerine girişteki dolaba doğru yürüdüm.
Then, as we were leaving, instead of walking out the front door, I walked into the hall closet.
Yol boyunca kilometrelerce yürüdüm.
I walked for miles along the highway
Londra'da deli's yok 15 blok yürüdüm.
There's no delis in London. I walked 15 blocks.
Cadde'den 155. Cadde'ye kadar... yürüdüm, derken yanlış bir yere saptım... ve Yankee Stadyumu'nun önünden geçtim... sıcak, trafik, kalabalık. 58.
I went over the 138th Street Bridge then back over the 155th Street Bridge made a wrong turn past Yankee Stadium the heat, traffic, people.
Ayağımı vurarak sokağa doğru yürüdüm.
" Well, I walked the street with a tap to my feet
Köyü baştan başa yürüdüm.
I walked through the village.
Şimdiye kadar yürüdüm.
I've walked so far.
20 kilometre yürüdüm!
I walked 20 kilometers!
Zamanın başından beri kendi yolumda yürüdüm ben.
I have walked my way since the beginning of time.
Dışarı çıktım ve bir saat yürüdüm.
I went outside, I walked around for an hour.
O yağmurda eve çorapla yürüdüm şansıma küfrettim.
I walked home in my socks, in the rain, cursing my life.
Senin gibi giyindim, senin gibi yürüdüm.
I dressed like you, walked like you.
Bahçe yolunun sonuna kadar yürüdüm.
I got to the end of our lane...
- Hayır yürüdüm.
- No, I walked.
Epey yol yürüdüm.
It's a long walk.
Labaratuarda bitirmem gereken işler vardı, sonrada biraz yürüdüm, hepsi bu.
I had some work to finish at the lab and then I went for a walk, that's all.
Kilometrelerce yürüdüm.
I walked for miles.
İstedi diye Barselona sokaklarını yürüdüm.
I even walked the streets for him. In Barcelona!
Yürüdüm, koştum, bir hayvan gibi yaşadım...
I walked, ran, lived like an animal.
- Hayır, yürüdüm.
- No, I walked.
# Dışarıda yürüdüm # ve çevreme bakındım
I stepped outside and looked around
Buraya gelmek için gece gündüz yürüdüm.
To get here from Margari, I walked one day and one night.
Bu yıl nükleer silah karşıtı bir gösteri oldu, ben de yürüdüm.
We had a nuclear freeze demonstration this year, and I marched.
Arkamı döndüm. Gözleri bağlı bir muhasebeci vardı. Ona doğru yürüdüm.
There's this accountant wearing a blindfold. I went up to him.
Sadece kapıya kadar yürüdüm.
I just walked in the door, for chrissake.
Yürüdüm de yürüdüm ama kimseyle karşılaşmadım.
I went on and on, but met no one.
En azından 10 mil yürüdüm.
I must've walked at least ten miles.
Bugün 20 mil yürüdüm sanırsam.
I must've walked twenty miles today.
Tabii, ben de araştırmak için oraya yürüdüm.
- Of course, I trotted over to investigate.
Ama ne olur ne olmaz diye ona doğru yürüdüm.
But, just in case, I walked towards it.
Ed'den bir şişe çalmak için cehennemin dibine kadar yürüdüm, ve Paulie de benden çaldı.
I go all the way down the fuckin'block to steal a bottle from Ed, and then Paulie steals it from me.
Sadece kafamdaki karışık düşünceleri toplamak için amaçsızca sokaklarda yürüdüm.
I walked the streets aimlessly, just trying to put some jumbled thoughts in order.
Daha sonra da sakinleşebilmek için birkaç saat yürüdüm.
Afterwards I went walking for a few hours to calm myself down.
Sonra kazı yerine yürüdüm.
Then I walked down to the excavations.
Onun tam üstüne yürüdüm.
I walked right up to him.
Yürüdüm.
I was out walking.
Her yil yürüdüm.
I marched every year.
Podyumda yürüdüm yollarda kükreyen alkışlar.
The roar of applause when I make my way to the podium.