Yürürüm перевод на английский
510 параллельный перевод
Bende yürürüm, İşe Yaramaz.
I walk there, Useless. Come on.
Ama bana birlikte 35 yıl daha geçirmeye söz versen yarın o koridordan yine yürürüm.
But I'd Take That Walk Again Tomorrow If You Could Promise Me Another 35 Years.
Parmaklarımla tempo tutarım, odada bir aşağı bir yukarı yürürüm.
I drum with my fingers... pace up and down the room, talk about all sorts of irrelevent things.
Ve ben hâlâ geceleri yürürüm sokaklarda.
And yet I walk the streets at night
Gözüm kapalı yürürüm.
I could walk it blindfold.
Tamam, sen tavanda yürürsen ben de yürürüm.
All right, I'll walk on the ceiling if you will, too.
Seninle yürürüm.
I'll walk down there with you.
Demir yoluna kadar yürürüm, ya da gemiyi beklerim.
I'll have to walk to the railway, or else wait for the boat.
"Çizgiden yürürüm çizgiyi çekerim."
♪ I'll walk the line, chalk the line, Peter O'Pea
- Geri kalan yolu yürürüm.
- I'll walk the rest of the way.
En iyisi sen beni sahile götür, ben geri caddeye yürürüm.
You'd better carry me to shore, and I'll walk back to the highway.
Ben bilmem, ama sen yaparken yürürüm.
I don't, but I'll walk while you rumba.
# Ama yalnız yürürüm yollarda #
But through the streets I walk alone
Bir müddet sizle yürürüm ama sonra eve gideceğim.
I'll walk with you a ways, but then I'm going home.
Madem öyle ben de yürürüm.
I shall walk then.
Birkaç günlüğüne yürürüm.
I'll walk for a while.
Ben de kruvaze ceketimle kasıla kasıla yürürüm.
I'll strut out my double-breasted.
Seninle istasyona kadar yürürüm.
I'll walk you to the station.
- 5 mil boyunca kürek çekemezsiniz. - Yürürüm.
- You can't row five miles.
Yağmurun rahmeti sonrası ıtır çiçekleriyle dolu bir bahçede yalnız başıma yürürüm bazı akşamlar.
Now and then I may grow tender walking alone in the blue of evening through some garden fresh with flowers after the benediction of the rain.
# Yürürüm sokaktan aşağıya #
We'll walk down the lane
- Evet, ben hep yürürüm.
- Yes, I always walk.
Sizinle otobüs durağına kadar yürürüm.
I'll walk you to the bus stop
Fırtına çıkarsa yürürüm.
If there's a storm, I'll walk
Eğer bir at almama izin vermezseniz, yürürüm.
If you don't let me take a horse, I'll walk.
# Ay ışığında yürürüm
And so I'll walk in the moonlight...
- Seninle yürürüm.
- Thanks. - I'll walk with you.
- Ben de seninle yürürüm o zaman.
- I will walk with you.
O zaman, onlarsız yürürüm.
Then I'll walk without them.
- Hayır, ben yürürüm.
- No, I'll walk.
Bu ancak sizi yolunuzdan saptırır çalılığın içindeki kestirme yoldan yürürüm.
It'll only take you out of your way... whereas it's a short walk across the moor.
Yolun gerisini yürürüm.
I'll walk the rest of the way.
- Yürürüm teşekkür ederim.
- I'll walk, thank you.
Seninle biraz yürürüm.
I'll walk over with you.
Yürürüm.
I'll walk.
Ben yürürüm.
I'll walk.
Sonra yine sana doğru yürürüm.
Then I'll continue on to you, no matter what.
Saint Luca mabedine dek çıplak ayak yürürüm! - Kaçta alıyoruz ödülü?
If I will, I'll walk without shoes until the sanctuary of Saint Luca!
- Hayır, ben yürürüm.
- No. I walk.
- Ben yürürüm.
- Ι'ΙΙ waΙk up.
Ben yürürüm.
I can walk.
Bu dağlarda hep yürürüm.
I been walkin'this mountain my whole life.
- Tamam, tamam. Yürürüm ben de
- Okay, okay, I'll walk.
Hayır, yürürüm.
No, I'll walk.
Seni bırakayım ve belki... bir süre yürürüm.
I'm gonna, get off and maybe... walk a while.
Sen kafayı üşütürsün ben de yürürüm.
You'll be crazy in the head and I'll be walking.
Yürürüm.
I'd rather walk.
- Yürürüm.
- Walk it.
Yanınızda yürürüm. Ya da bu sizi sıkarsa arkanızdan yürürüm.
Behind you, if you prefer.
Ben kendim yürürüm, teşekkür ederim.
I walk free, alone, thank you.
Yıllardır yürürüm ben.
- I been walking for years. - Oh.